Tayfun MARO
Cumhuriyet aydınlaması kaldığı yerden sürüyor
3 Şubat 2014 Pazartesi

Laisite, Aydınlanma ve Modernite, Cumhuriyet devriminin sosyal hayatımıza getirdiklerindendir.
Onbir yıl boyunca, İslamcı iktidar ve bağlaşıkları liberaller, kimi Marksist gruplar bu kavramları her fırsatta ayakları altına almaktan büyük haz duydular. Cumhuriyet değerlerine adeta şehvetle saldırdılar.
Elbet de haklı oldukları konular vardı; vesayet, ulus devlet ve etnik gruplar, laisite ve din grupları arasındaki uzlaşmaz hale gelmiş çelişkilerin yol açtığı yakıcı sorunlar kamusal alanı zorluyordu.
İslamcılar iktidara geldiklerinde her şey yolunda gidiyordu da onlar her şeyi berbat etmiş değildi.
Ancak sorunları ele alış tarzları ve öngördükleri çözümler, sorunları çözmek bir yana, iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Her açılım bir çıkmaz sokağa dönüştü.
 
Cumhuriyet’i bozup yeniden kurmayı, devletin kurumlarını İslamlaştırmayı, kamusal alanı dönüştürmeyi oyun sandılar. “Yaptım oldu” mantığıyla, eğitimden yargıya, laisiteden ulus devlete, ordudan polise bütün kurum ve kuruluşların yapısıyla oynadılar. Toplumsal ilişkileri, yaşam tarzlarını İslami referanslara göre yeniden düzenlemek istediler. Kadınların başörtüsünü, İslamcı siyasetin simgesi yaptılar. “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini terk ederek, Ortadoğu’da emperyal heveslerin peşine düştüler.
İçeride ve dışarıda, islam normlarına dayalı yeni bir Türkiye inşa etmenin heyecanıyla alıp başını giden Erdoğan, kimlerin ayağına bastıysa, sonunda duvara çarptı. Sistem tıkandı; ekonomik ve siyasal kriz kapıya dayandı. 
Sadece Sünnilere güzel gelen hayatın herkes tarafından kabul görmediği ve göremeyeceği artık ülke genelinde dile getiriliyor.
Bu dile geliş, Aydınlanma düşüncesini ve laisiteyi yeniden akıllara getirdi. İslamcı cenahta ve destekçileri arasında, ‘laisitenin o kadar da gereksiz olmadığı’ kanısı giderek yaygınlaşıyor. Aydınlanma düşüncesinin ve laikliğin dinsizlik olmadığı yavaş yavaş anlaşılıyor. Cumhuriyetçilik, yeniden bir “yurttaşlık beratı” olarak hayatımızdaki yerini almaya başlıyor.
 
Son yaşanan yolsuzluk krizinin ardından görüldü ki Erdoğan siyasi gücünün sınırlarını sınıyor. İslamcı çevreler üzerindeki kontrolünü kaybetti; Bununla birlikte, davasının takipçisi olacağının sinyallerini de güçlü bir şekilde veriyor.
Türkiye, “tek adam yönetimi ile demokratik yönetim” arasında bir tercih yapacağı dönemin içine girdi. Erdoğan bu tercihi zorlayacak işler yapıyor. İktidarı bırakmayacak. Aksine “tek adam yönetimi” kurmayı deneyecek.
Erdoğan’ın otokratik yönelimlerine karşı direnmek ve yönetim biçimi olarak demokrasiyi kurmak için; Aydınlanma düşüncesinin, insan haklarının, özgürlüklerin, seküler hayatın, laiklik ilkesinin, olmazsa olmaz kavramları ifade ettiğini artık herkesin görmesi gerekiyor. Bu kavramlar üzerinde konsensüs sağlamak, Türkiye’nin önceliğidir.
 
Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i yeniden ve yeni bir dille söyleme gereği, gezieylemlerinden sonra bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
İslamcı vesayetin getirebileceği sıkıntıların farkına varan fakat eski rejime de güven duymayan toplumun buna ihtiyacı var.
Aydınlanma düşüncesini ve modernite fikrini günümüzde nasıl ele almak gerektiğini konuşmadıkça, Atatürk düşüncesini salt slogan olmaktan kurtaramayız. Yeni kuşaklar Atatürk’ü, anlatılageldiği gibi anlamıyorlar, anlamak da istemiyorlar.
Cumhuriyet Aydınlanması ve modernite, ülkenin önünü açmak için ihtiyaç duyduğumuz bilginin ve düşünce yönteminin kaynağıdır. Yeter ki bu kaynağı doğru kullanalım.
Postmodern düşüncenin belirsizliği de bir yere kadar…
Ne askeri ne İslamcı vesayet merhem olabildi dertlere; bir kere de demokrasiyi denesek ne olur!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Güzel İzmirim 4 Şubat 2014 Salı 12:29

Türkiye'de insanlar bu kadar aydınlanmış, bilinçlenmişken tek adam yönetimini güzellikle, kandırarak kuramazsınız. Ancak ve ancak baskıcı ve zorba yollarla tesis edebilirsiniz ki... Buna ihtimal vermiyorum. Evet, Türk halkı hala devlete ve iktidara karşı olan hakları konusunda çok eğitimli ve bilinçli değil, ama son 20 yılda geldiği merhale, özellikle dünyadaki uygulamalar ile gözü açıldı. Erdoğan nasıl tek adam olacak? silhalı kuvvetlerin desteği yok. Polis'in desteği yok. Oy tabanı içinde onun için ölümü göze alacak neferler var ama onlar bile bir durup, ben ne yapıyorum diye düşünse yarı yarıya azalır. Sonuçta şu durumdan kurtarmak istiyorsa kendisini ve yandaşlarını şeffaf ve demokratik sistemden başka hiç bir şey ona fayda sağlamaz. Gene canı sıkılacak, üzülecek ama hiç değil ise diğerleri kadar sonucu belirgin bir başarısızlık olmayacaktır.

Yorumu oyla      14      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Gönlüm hep seni arıyor neredesin?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmirli giderek kendini daha kötü hissediyor
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tire pazarında…
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İsrailli çocuklara mektuplar (2) Barış sizin elinizde çocuklar!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Yaşamak...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva