Ümit YALDIZ
Çifte kurultay yapıldı da ne oldu? Kim kazandı?
27 Şubat 2012 Pazartesi

CHP’de duble kurultay komedisi sona erdi. Asırlık parti iki günde iki kurultay yaparak tarihe geçti. Yaptı da ne oldu, ne değişti, kim kazandı, kim kaybetti, neden böyle oldu, nasıl bu noktaya gelindi? Ve en önemlisi bundan sonra ne olur, parti nereye gider?
İki kurultaya da gitmedim. Sağ olsun egedesonsöz.com’un başarılı muhabiri Can Özlü, Ankara’nın tozunu attırdı.
Kurultayı Baykal gibi ‘evinden’ izleyen biri olarak tüm bu sorulara yanıt bulmakta zorlanacağımı düşünebilirsiniz. Lakin CHP’nin ‘görünen köy gibi’ ortada olan hal-i pürmelâlini anlatmak için ‘âlim’ olmaya gerek yok. Kurultay salonuna gitmeye hiç gerek yok!
*
Kurultay öncesi yaptığımız değerlendirmelerde çifte kurultay komedisini ve olası sonuçlarını aktarmaya çalışmıştık. Haksız da çıkmadık sonuçta. Bugünkü gazete başlıklarına bakarak, ‘Kılıçdaroğlu’nun zaferi’ olduğunu söylemek biraz kolaya kaçmak olur. Çünkü liderlik kılıcını elinde tutan Kılıçdaroğlu’nun zaferi partililerine karşı değil, siyasi iktidara karşı kazanması önemlidir.
Sabahtan akşama kadar kurultay yapıp, yüz kere değil bin kere kazansa ne olur?
Sandıkta kaybettikten sonra… O nedenle, Vatan’ın attığı ‘Parti onun oldu’, Hürriyet’in manşetten gördüğü, ‘Birinci Raunt Kılıçdaroğlu’nun’ gibisinden başlıklar benim için hiçbir anlam ifade etmiyor.
*
CHP çifte kurultay yaptı da ne oldu, ne değişti?
Daha mı demokratik bir parti haline geldi CHP?
Hayır! Tüzüğün genel başkana verdiği ‘padişah yetkisi’ aynen devam ediyor. PM içinden MYK üyelerini ‘karpuz seçer gibi’ seçme yetkisi… Öte yandan olağanüstü kurultay için aranan imza sayısı hala yüzde 51. Genel seçimde ‘genel merkez’ kontenjanı değişmedi? Çarşaf liste zorunluluk olmaktan öte kurultayın insafına bırakıldı.
Kim kazandı, kim kaybetti?
İki kurultayı parti içi mesele olarak ele aldığımızda kazananın Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları olduğu ortada. Kaybeden ise ‘muhalefet’ olarak tanımlanan Deniz Baykal ve Önder Sav tabi ki.
Ama asıl kaybedenin de CHP olduğu su götürmez bir gerçek! 
Sözde demokrasinin getirildiği kurultayda ‘bir tek muhalif vekile’ bile tahammül edemeyen anlayış, aslında demokrasiyi ne kadar arzuladığını, içselleştirdiğini Milletvekili İsa Gök’ü yaka paça dışarı atarken ortaya koydu.
O nedenle kurultay salonunda hakim olan tablo özde değil sözde demokrasiyi simgeliyordu bana göre.  AKP’yi muhalefeti susturmakla, Silivri’ye tıkmakla itham eden CHP’de İsa Gök’ün başına gelenler ‘Al birini, vur ötekine’ dedirtti pek çoğumuza.
Neden böyle oldu, bu noktaya nasıl gelindi?
Yeni CHP sloganıyla 3 Kasım 2010’daki ‘parti içi darbeyle’ yola çıkanlar, aslında Atatürk’e bile nasip olmayacak kadar muhalefetsiz, dikensiz bir gül bahçesiyle idare ettiler CHP'yi... Baykal ve Sav ikişer adım geriye çekilip, Yeni CHP olgusuna/iddiasına fırsat tanıdı. Ta ki 12 Haziran genel seçimlerine kadar!  Yüzde 42’den başlayıp en son ‘yüzde 30 alamazsam giderim’ diyen Kılıçdaroğlu’nun, iktidar partisinin ancak yarısı kadar oy almasına rağmen sözünü tutmaması üzerine harekete geçen muhalefet 10 aydır sahadaydı. Seçimin hemen ardından yapılan ‘zamansız deneme’ başarılı olamadı.
İlk imza denemesini püskürtmek için ‘Eylül’ü bekleyin. Tüzük kurultayı toplanacak’ diyen ancak sözünü yine tutmayan Kılıçdaroğlu’nun masasına muhalefet 362 imzayı koyduğunda tarihler 2012’yi gösteriyordu.   ‘PM’de reddettiği’ tüzük kurultayını muhalefetin dayatmasıyla yapmak durumunda kalan Kılıçdaroğlu, akıl hocalarının da yönlendirmesiyle 26 Şubat’ı işaret ettiğinde, çifte kurultay komedisi için geri dönülmez bir yola girilmişti artık.
CHP’nin bu noktaya gelmesinde tek faktör Kılıçdaroğlu ve kadrosu değil tabi ki. Asıl suçlular, dünün iktidarı bugünün muhalifleriydi belki de. Özellikle de Deniz Baykal! Ne iktidar olmayı becerebildi Baykal ne de muhalefet yapmayı!
Bugün reddettiği tüzüğü 2008’de ısrarla savunan, tartışmaya bile açmadan Ankara Swiss Otel’in lobisinde aynen kabul ettiren Baykal.
Onun da en büyük zevkiydi kurultay, kongre kazanmak! Hatta gerekirse mahalle seçimlerine bile müdahil olur, bazı isimlerin mahalle delegesi bile olmaması için özel gayret sarf ederdi. Tüm enerjisini parti içinde tüketirken, iktidarla boğuşmaya haceti kalmadı yıllarca. Tam ‘padişah tüzüğünü’ kabul ettirmiş ve kayd-ı hayat şartıyla iktidarını ilan etmişken, kasetli şantaj tuzağıyla alaşağı edildi beklemediği, beklenmeyen bir anda.  
Aslında son yıllarda muhalefette de fena değildi. Ama Türkiye’de siyaseti dizayn etme işini ana muhalefet partisinden başlatan mihraklar onun biletini kesmişti. Siyaseten fişi çekilmişti bir anlamda. Evine çekildi ancak boş durmadı. Yıllar öncesinden konulmuş ‘hizipçi’ kimliğiyle önce Kılıçdaroğlu-Sav birlikteliğini bozdu.
Tüzük hatırlatmalarıyla, Yargıtay üzerinden Kılıçdaroğlu’na müthiş bir pas verdi.
Ama golün asıl kendi kalesine girdiğini göremedi. Yarım asırlık arkadaşı, 10 yıllık genel Sekreteri Sav’la kişisel meselelerini çözmeye çalışırken, tüm ekibinin tasfiye edildiği sürecin önünü açtığını fark edemedi. Yeniden kurup tırnaklarıyla bugünlere getirdiği partisinde ‘muhalefette kalmayı’ kendisine yediremediğinden olsa gerek muhalefet yapmayı hiç beceremedi Baykal!
Kılıçdaroğlu’na karşı açılan iki imza kampanyasında da Sav’ı yalnız bıraktı. Kurultaya katılmak ve siyaseten kendisi ve ekibi için avantaj sağlamak için son dakikaya kadar Kılıçdaroğlu ile pazarlık etti.
Yine de partinin 18 yıllık lideri Baykal, ne maruz kaldığı kasetli şantajı ne de bugünkü vefasızlığı, yalnızlığı hak etmiyordu bana göre. 
Bu kadar tasfiyeyi, bu kadar ötekileştirilmeyi...
Önder Sav’a gelince…
Hiç olmazsa iktidardayken de muhalefetteyken de ‘dik’ bir duruş sergiledi. Baykal’ın ‘kötü adamı’ olarak anıldığı yılların yorgunluğu, yıpranmışlığı yüzünden olsa gerek, iktidardan düşer düşmez örgütün belirli bir kısmının hışmına uğradı. Çok yakınında görünen onlarca ismin satışına, brütüstlüğüne şahit oldu gün be gün. Kendi elleriyle genel başkan yaptığı Kılıçdaroğlu’nun vefasızlığı kadar acıtmasa da tüm bunlar, Önder Sav hiç olmazsa saygı duyulacak derecede net ve dik durdu.
Bugün mutluluk ve iftihar vesilesi olan tüzüğün hazırlanmasında bile Sav’ın yaptığı etkili muhalefetin rolü büyüktü. Kılıçdaroğlu’na kalsa ‘tüzük kurultayı’ olağan kurultayın sonrasında yapılacaktı. Belki de hiç yapılmayacaktı.
***
Ve delegeler… Bana göre salondaki delege üç parçaydı.
1-Kılıçdaroğlu’nun yanında dimdik duranlar. Sayıları en çok 500 kadardı.
2-Tüm baskılara rağmen imza atıp muhalefet edenler: 300-400 arasında gidip geldiler. 
3-Güce biat edenler. Ya da orta yolcular. Sonucu onlar belirledi zaten.
Kılıçdaroğlu’nun yanında dimdik duranları da ikiye ayırmak mümkün! 
a-Yeni CHP’ye şans vermek isteyen ve partinin bu yapıyla daha iyi yönetildiğini düşünenler. b-Kılıçdaroğlu ile ekipsel, mezhepsel, etnik bağ kuranlar. (Bu da Baykal döneminden kalma bir hastalıktı aslında)
b-Tüm baskılara karşın muhalefet cephesinden kopmayanları da ikiye ayırmak mümkün!
a-Omurgalılar. b-Gidecek yeri olmayanlar.
Ama güce tamah edenleri ikiye ayırmak bile mümkün değil!
Düpe düz ‘dün dündür, bugün bugündür’ grubu bunlar. O nedenle zafer yine onların. Kral öldü, yaşasın yeni kral diyenlerin… Kimi korkudan, kimi önümüzdeki seçimlere yönelik bireysel beklentiden…
İzmir delegelerini temel alalım mesela… Yarısı belediye başkanı, kalanı ilçe başkanı…
Kurultay delege listesini de bizzat Baykal yazmıştı Selçuk Ayhan eliyle. Sav ekibiyle hareket eden 7-8 isim, dimdik durdu. Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm, bir daha aday gösterilmeme riskini alarak ilk kurultaya gitmedi mesela. Ama Baykal’ın kontenjanından listeye girenlerin tamamı salondaki yerini aldı. Korkunun ecele faydasının olmayacağını bile bile hem de.
Bundan sonra ne mi olur? Hiçbir şey olmaz! Muhalefet belki bir parça daha erir. Ama asla kaybolmaz. Bir gece ansızın geri gelebilir. Tabi ki bu kez ‘sağlıklı’ bir lider önderliğinde… İki parçalı ve lidersiz bir muhalefetin ‘yüzde 51 tüzüğü’ ile başarılı olmasının mümkün olmadığı görüldü.
Altı üstü bir tüzük kurultayı ile zafer sarhoşu olanların ise bundan sonra daha dikkatli olması gerekiyor.  Çünkü başarısızlığın kılıfları bir biri ortadan kalktı. ‘Parti içi muhalefet diyordunuz işte size yeniden dikensiz gül bahçesi’ dedi delege bir anlamda bu kurultaylarda.
Hala olmuyorsa, ‘çek, git’ de diyebilir yarın. Efendim, delegeyi biz yazdık, bize bir şey olmaz’ diye düşünmek, geçmişten değil bugünden bile ders almayı bilmemektir.
Delegeyi biz yazdık kuralı geçer akçe olsaydı siyasette, Baykal ve Sav hiç bu duruma düşer miydi sizce?
Sonuç olarak;  

Umarım Kılıçdaroğlu ve ekibi bu kez samimidir. Ve de umarım başarılı olurlar. Çünkü Türkiye’nin en azından sağlıklı demokrasi adına güçlü bir CHP’ye ihtiyacı var. İktidara gelmesini beklemiyorsam da güçlü bir muhalefetin bile bu ülkeye katkısı olduğunu görüyorum. Son iki yılda olduğu gibi ileri-geri manevralarla, parti içi koltuk sevdalarıyla saçmalayıp bir hezimet daha yaşamak, Kılıçdaroğlu’nun koltuğuyla ödenmeyecek kadar mühim, geri dönülmez sonuçlar doğurabilir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 15 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
asım korkut 28 Şubat 2012 Salı 13:56

bundan sonra başarıda,başarısızlıkta kılıçtaroğlu nun.başarı kurultay kazanmakla değil seçim kazanmakla ölçülür.

Yorumu oyla      21      6  
partili2 28 Şubat 2012 Salı 13:00

kişiler üzerinde bu kadar tartısmaktansa mevcut yönetim le basarılı olmanın yollarını arayamazmıyız.. kişiler üzerindeki bu yorumlar yıne kımılerı için hazımsızlık kimileri için bir yerlere gelebilmenin cabasımı.. partimi seviyorum ve mevcut genel başkanımla daha cok nasıl çalışabilir ve nasıl iktidar olabiliriz diye düşünmek istiyorum. kafalarımızı bunlar için çalıştıralım yorumcu arkadaşlar... hayırlısı olsun diyelim görevlerimize ve üzerimize düşen işlere devam edelim... sevgiler

Yorumu oyla      19      6  
EDEn BULDU 28 Şubat 2012 Salı 11:50

yahu SABAHTAn BERİ YORUMLARI OKUYORUMDA , nEDEn HAYIRLISI OLDU DEMEK YERİnE SÖYLE OLMUŞ BÖYLE OLMUŞ MUHALEFETİ İÇERİSİnDESİnİZ.. İSA GÖK'Ün VE DİĞERLERİnİn YAPTIĞI ÇOKMU ETİK TEK TARAFLI DÜŞÜnMEYİn... BEnCE En DOĞRUSU BU İDİ KURULTAY İSTEYEnLER GELMEDİ... HERKES HADDİnİ YAŞInI KOnUMUnU BİLSİn. BU PARTİ KIMSEnİn TAPULU MALI DEĞİL... ASIL SATMA CIKAR SOnUCU PARTİ VEKİLİ OLDUĞU HALDE KURULTAYA GELMEYEnİ GELIPTE HERKESİ HUZURSUZ EDEnDİR.

Yorumu oyla      19      13  
komedi 28 Şubat 2012 Salı 09:27

şimdi kemalkılıçdaroğlu bana şunu anlatsın neden atatürk kelimesini kullanmıyor.off kardeşim senmedim kılıçdaroğlunu zorlamı.adam onu o koltuğa oturtan adamı iki dakkada sattı bizi satmıyacağı nerden belli. işte bu yüzden sevmedim sevemedim seni satışdaroğlu...

Yorumu oyla      26      13  
ne önemi var? 28 Şubat 2012 Salı 08:48

ben yeni partiliyim ama bu (satışları)gördükten sonra hiç bir zaman eski partili olamıyacağım belli oldu..ya bu delegeler neyin peşinde bu kadar kolay mı bu kadar ucuzmu? allahın satışcıları sizden bırakın delege olmayı bu ülkede cacık bile olmaz.ama kılıçdaroğlunun elbet maskesi düşecek e o zaman bende sizden hesap soracam bir halk olarak.!!!!

Yorumu oyla      25      13  
ahmet 28 Şubat 2012 Salı 01:57

Bu etnik köken ve inanca göre insanları ayıran faşist anlayışın yüzyıllar öncesinde kaldığını zannediyorduk.Ancak AKP'in siyasi rant amacı ile yeniden hortlattığı bu düşünceye malesef basın ve kimi çevrelerde çanak tutuyor.Bu faşist anlayışı güzel ülkemizin insanlarına yakıştırmıyor ve kınıyoruz.

Yorumu oyla      18      8  
ahmet 28 Şubat 2012 Salı 01:52

sayın yazar, bugüne kadar Cumhuriyet HalkPartisi genel başkanları ve üst yönetimdeki insanların etnikkökenleri ve inançları ne partinin tabanı tarafından ne de kamuoyu ve basn tarafından tartışma konusu olmamıştır.Bugün sayın Kemal Kılıçdaoğlu ile ilgiliböyle bir tartışmayı kimi çevrelerinve basının körüklemesi ile tartışmakonusuymuş gibi gösterilmesindeki sebep Kılıçdaroğlu'ndan kaynaklanan bir sıkıntı mı yoksa bunun tartışma konusu yapan kesimlerin kendi sıkıntılarımı onu görmek lazım.

Yorumu oyla      18      9  
kadriye taştan 28 Şubat 2012 Salı 01:35

Demokratik bir tüzük olduğuna inanmıyorum.Ön seçim zorunlu olmadığı sürece uygulanmayacaktır.Cinsiyet kotası % 25 den % 33 e çıkmış bir bayan olarak sevinmem mi gerekiyor.Bayan delegeler göremedik neden acaba.Tüzük kurultayında tüzüğün hiç bir maddesi tartışılmadı neden acaba.Gerçi tartışılsa değişen bi şey olurmuydu.İl bşk,belediye bşk,ilçe bşk,nın dan delege olursa koltuk meselesi nedeniyle herşeye evet denir.bir partili olarak bu tüzük kurultayının biz üyelere dayatma olduğunu düşünüyorum.

Yorumu oyla      23      10  
aziz polat 27 Şubat 2012 Pazartesi 23:55

emeğine,kalemine beynine sağlık.lakin ülkenin gelecek 20 yılına yönelik yapılmış planların hayata geçirilmesine yönelik icraatları engelleyebilmenin yolu nereden geçiyor.padişahlığın ilan edilip saltanatın yeniden kurulmasını engelleyebilmek kurultay salonlarından geçmiyor olsa gerek.550 üyeli parlemontoda 110 üyenin merkez yoklamasıyla belirlenmesimidir ön seçimle aday belirlemek?üretmiş olduğun muhalif politikalar ülke nin içinde bulunduğu sorunlara çözüm getirmediği sürece alacağın oy belli.

Yorumu oyla      15      10  
ropnek 27 Şubat 2012 Pazartesi 23:46

sayın önder sav beye yüzde yüz katılıyorum onlar bu partinin gerçek ev sahipleridir gerçek emekçileridir gerçek devrimcileridir önder sav bey koltuk sevdasında olmayan (koltuk sevdasında olsa sayın kılıçdaroğlunun yerinde kendisi vardı ve bunuda kimse engelleyemezdi) duruşu kişiliğiğle dimdik duran biridir şu an sayın genel başkan çok büyük zafer kazanmış gibi gösteriliyor ama seçim olsa chp yüzde 20 yi geçemiyor bu nasıl başarı zamanı geldiğinde sayın önder sav ve gençleri bu partiyiuçuraçaktır

Yorumu oyla      19      11  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
İşte 'gülen' ilk fotoğrafı!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (9) 'Bizim radyo tiyatrolarımız vardı'
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bektaşi Devleti tartışmaları!
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Parti tabanı Özel’den kopuyor mu?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva