Sözün bittiği bir noktadır söylediklerim ya da söyleyeceklerim...

Kimileri haklı, kimileri haksız da kılabilirler...’¶

Ancak, çok özel günlerde olsun ya da olmasın; Siz oturduğunuz apartmanın; Konutun girişinde yaşadığınız sorunda ne yaparsınız?

Bir eviniz var ve giremiyorsunuz, girmekte zorlanıyorsunuz; Evinizin sokağı işgal edilmiş aracınızla ulaşamıyorsunuz; Ne yapsanız kaldırım işgalini aşamıyorsunuz, ne yaparsınız?

Bir kamu kurumu, kuruluşu; En yakın belediye, polis yardımınıza koşmaz mı şikayetinizde?

Ve siz bu ülkenin yurttaşı olduğunuzun bilinciyle yaptığınız başvurunun nasıl sonlandığını hiç merak etmez misiniz?

Edersiniz kuşkusuz!..

Karşıyaka bir kaç haftadır ilginç bir süreç yaşıyor.

İlk haber, "Karşıyaka'da içki yasağı" diye ulaştı...

Sonrasında, yerel belediyenin esnafa bu yönde saat kısıtlaması yönünde gelişti...

İlginçti; Demokrasinin en gelişmiş kent bilinciyle bütünleştiği İzmir'de ve üstelik Karşıyaka'da bu denli baskıların olduğunun öne sürülmesi, hiç kuşkusuz kenti olduğu kadar, ülke gündemini de ilgilendirir oldu.

Peki ya gerçek bu muydu?

Ülkenin aydın yüzü İzmir'in üstelik aydınlık mı aydınlık bu ilçesi, körfezin öte yakasında neler olup bitiyordu?

Kim ne kadar sordu, sorguladı bilemem; Kimler hangi hesaplar gözeterek olaya baktı onu hiç bilemem; Ancak olayın bir boyutu var ki, ilişkiler açısından iğrenç! Eğer anlatılanları adlandırabilecek belgeler net olarak ortaya konulsa, kimlerin bu işlerde ne tür çıkar ilişkilerinin içinde olduğu belirginleşecek! Adını koyamadığımız ilişkiler zinciri belki önümüzdeki günlerde sürecek farklı sorgulamalarla ortaya çıkacak ama Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak da, Bostanlı'da söz konusu olan alanda rahatsızlığı yaşayan insanlar da çözümün sıkı takiple olduğuna inanıyorlar...

Cevat Durak, yörenin canlanmasından, esnafın hareketli, insanların keyif verici ortamlardan yararlanmasından yana olan tavrını hiç esirgemeden dile getiriyor ved diyor ki:

"Biz İzmir'in bu aydınlık yüzünü; insanların akşam keyfini, çoluğuyla çocuğuyla çay içmelerini; İş çıkışı iki kadeh rakı içmelerini nasıl engelleriz? Böyle bir şey olur mu? İnsanlara ruhsat vermişiz, çay ocağı, cafe, büfe vs... Apartman altında olanlar izin alarak bu işleri sürdürecekler diye, salt bizi değil, tüm Türkiye'nin belediyelerini bağlayan bir yönetmelik var. Çalışma saatleri ruhsatlarına bağlı olarak belirli. Şimdi biz insanları rahatsız eden, apartman sakinlerini evlerine giremez hale getiren işyeri sahiplerini uyarınca, işi içki yasağına getirdiler. Yok öyle bir şey..."

Durak, aslında bir iyi niyetin suistimal edilmesinden de söz ederken, "İnsanlara kentimizin güzelliklerinin doğal olarak yaşanması adına verdiğimiz izinlerin inanılmaz biçimde gözardı edildiğini, sokak işgallerine varan boyuta vardığını gördük. Bir evden gelinlik giymiş bir kız çıkamıyor ve esnaf bunu da kendine yontuyorsa artık önlem almak zorunda kalırız. Bu bizim yasamızda var. Ve şimdi yasayı uygulayınca bize, içkiyi yasakladı diyorlar. Ne alakası var. Ben bu kentin belediye başkanıyım ve halkımın huzur içinde yaşamasından sorumluyum. Emniyet ne kadar sorumluysa ben de o kadar sorumluyum. Yasaya uyan işyerine hiç bir yaptırımım olmaz, saygı da duyarım. Uymayan da gereğini görür" diyor...

Karşıyaka'nın, Bostanlı'nın geleceği açısından da yerel yönetimler yasasına bağlı hükümlerin uygulanmasının kaçınılmazlığını sıkça vurguluyor başkan Durak...

Şöyle bir bakıyorum Karşıyaka'dan Bostanlı'ya uzanan zincire; Apartman altlarında alabildiğine barlar, cafeler, çay salonları...

Keyifle birbirleriyle sarmal olmuş gençler; dost ilişkiler; Ve alabildiğine bir insan zinciri...

Bostanlı iskelesinden havalanan martılara selam verircesine kaldırılmış kadehlere, insanı zehir-zıkkım kılacak eylemlerin; İzmir'e bir başka bakış açısı getirecek eylemlerin yeri midir diye düşünüyorum...

Bu yine başka bir diyar ve düşünceden oluşan, yasayı değil de düşünceyi nasıl delerimin ürün ü olmasın sakın?

İzmir'i bölemeyenlerin, Karşıyaka'daki küçük hesapları mıdır olan?

Neden olmasın ki?

Ne de olsa yörenin de AKP'lileri var değil mi?