Oğuz Kağan Köksal İzmir Valisiydi. 24 Kasım 2006 tarihli Star Gazetesindeki köşemde Emniyet Genel Müdürü olacağını yazmıştım. ’¶

Tam dört ay sonra, Köksal bey 7 Mart 2007 tarihinde Emniyet Genel Müdürü oldu. İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’’ın İstanbul’’a Emniyet Müdürü olarak gideceğini yine ilk kez ben yazmıştım.

Şimdi ise çok taze bir bilgiye ulaştım.
İçişleri Bakanlığı kulislerini İzmir’’den izleyen bir gazeteci olarak, İzmir Valisi Cahit Kıraç’’ın İstanbul’’a Vali olacağına ilişkin ciddi bir duyum aldım.
Haber kaynağım, ortada kararname olmadığını ancak genel eğilimin İzmir Valisi Cahit Kıraç’’tan yana olduğunu söyledi.

Ak Parti İzmir Milletvekili ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, bazı Ak Parti Milletvekilleri, Vali Cahit Kıraç’’ın kentte kalmasından yana.
İzmir’’de sıkça yaşanan üst düzey bürokrat değişikliği yüzünden, zaman kaybı oluştuğunu, proje ve yatırımların aksadığını görüşünü öne sürenler de var.
İzmir Valisi Cahit Kıraç, şehirde birçok organizasyonun ve projenin öncülüğünü yapıyor.
Depremlerin valisi
İzmir Valisi Cahit Kıraç’’ın adı ilk kez 17 Ağustos 1999 depreminde yerle bir olan Sakarya’’dan duyuruldu. O büyük felaketten hemen sonra Sakarya’’ya atanan Kıraç, başarılı operasyonlarıyla ulusal ve uluslararası birçok TV kanalına haber konusu oldu.
Vali Kıraç bir söyleşide 17 Ağustos depremini şöyle anlatıyordu:
"17 Ağustos depremi bölgede 20 milyon insanı etkiledi. Bu depremin asıl tahrip ettiği şehir merkezi Adapazarı oldu. İl merkezinde % 85 kayıp oldu. Alt yapısıyla, suyuyla, kanalizasyonuyla, okullarıyla, spor tesisleriyle hizmet üretir kapasitesini kaybetti. Okullar kapandı, hastaneler çalışmaz oldu; içme suyu akmaz oldu. Haberleşme durdu. Böyle bir kente geldik. İnsanların çadır bile bulamadığı, enkazların olduğu bir kentle karşılaştık. 19 bine yakın orta hasarlı konut vardı. Devlet, sigorta ve doğum hastaneleri çalışmıyordu; 69 okulumuz yıkılmıştı. Eğitimin tamamen durduğu, içme suyunun sağlıklı olmadığı bir şehir görünümündeydi Adapazarı. 13.891 vatandaşımız hayatını kaybetti; onları rahmetle anıyoruz. Bu şartlarda bölgenin insanlarıyla, vakıflarıyla, dernekleriyle, gönüllü kuruluşlarıyla bu şehri yeniden yapılandırmanın, şehri sağlıklı bir yapıya kavuşturmanın gayreti içine girdik. Sonuçta bugünlere geldik. Tabi ki bugünlere nasıl geldiğimize de bakmak lazım. Depremden sonra ilk etapta çadırlarda eğitime başladık, daha sonra prefabriklere geçildi. Depremde yıkılan 69 okula karşın deprem sonrası 150 okul yapıldı. Eğitim ve öğretim şimdi deprem öncesinden daha sağlıklı bir ortamda. Hem öğretmen sayısı bakımından hem de sınıf mevcutları açısından deprem öncesinin üzerine çıktık. Deprem öncesinde sınıflarımız 60-70 kişilikken şu an bu rakam 30’’lara düştü. Sağlık açısından da aynı durum söz konusudur. Deprem öncesinde yaklaşık 890 yatak kapasitemiz varken şu an bu sayı binli rakamlara ulaşmıştır. Yıkılan devlet hastanesinin 2. bloğunun yerine yenisi yapılmıştır. Doğumevi eski halinden daha iyi duruma gelmiştir. Sigorta hastanesinin yapımı devam ediyor. Spor tesislerimizin 59 tanesi elden çıkmıştı. Bunlar deprem sonrasında yıkıldılar, yıkılmayanlar da bölgede yaşayanların erzak deposu olarak kullanıldı. Sahra hastaneleri kurulmak suretiyle spor tesisleri işlevlerini kaybetti. Deprem sonrasında bu 59 tesisin yeniden yapılanmasıyla Sakarya şu an sağlıklı bir şekilde spor etkinliklerine ev sahipliği yapabilecek bir konuma geldi. Deprem; su, kanalizasyon, haberleşme ve ulaşım başta olmak üzere bölgenin alt yapısını da vurmuştu. Depremden sonra bölgede 1500 km’’lik içme suyu ve kanalizasyon çalışması bitmiştir. Depremde % 85 oranında zarar gören alt yapı şimdi Türkiye’’nin en sağlıklı sistemine kavuşmuştur. Bunların dışında yeni yerleşim bölgemize yapılması planlanan 250 yatak kapasiteli bir devlet hastanemiz var. Şu an 31 okulumuz prefabrik yapıdadır. Bunların da 2 yıl içinde yenilenmesi kararını hükümetimiz vermiştir. 31 okulumuz kalıcı yapıya kavuştuğu ve nüfus artışı da göz önünde bulundurularak yapıldığı takdirde Sakarya’’nın eğitim ve öğretimde gelecekte de bir sorunu olmayacaktır.