Gönül Soyoğul
Bu kentin trafiğine/ulaşımına isyanımdır’…
28 Ekim 2010 Perşembe

Her gün olduğu gibi bu sabah da 08.00’’de işe gitmek üzere yola çıkan eşim, saat 10.00 civarı arayıp uyardı: Sakın dışarı çıkma! Biz şu an daha yoldayız. Basmane trafik kazası olduğu için kapalı, tekrar Şirinyer’’e döndük ve Çankaya’’ya doğru gitmeye çalışacağız.’”
İki saati Buca’’dan Basmane’’ye, sonra da Basmane’’den Buca’’ya dönmek için harcayan eşim, işine saat 11.30 civarında ulaşıp; böylece ’‘Buca-Çankaya arasını 3.5 saatte almayı başararak’’, kişisel tarihine bir ’‘yol rekoru’’ eklemiş oldu ki’… Eşimi mi, yoksa bu yol rekorunun kırılmasında emeği geçen/katkılarını esirgemeyen yerel yöneticileri mi kutlayayım, bilemedim!
Tavsiyeye uyarak yağmur kesildikten ve saat 12’’yi geçtikten sonra gittiğim işyerimde, eşim gibi pek çok ’‘yol rekortmeni’’ olduğunu öğrenip, e-postamın ’‘resimli dizboyu rezalet’’ mesajlarıyla dolduğunu görünce de’… Günlük yazımın ulaşım/trafik üzerine kurulması kaçınılmaz oldu haliyle’…   
*
 ’‘Yağmur yağıyor/seller akıyor/arap kızı camdan bakıyor’’ tekerlemesindeki sevimlilikten/sıcaklıktan uzaklaşalı çok zaman oldu. Kent hayatının keşmekeşi içinde, durup camdan bakmaya ne zaman var, ne de hal kaldı çünkü. Yağmur yağarken/seller akarken/trafik dururken soluk soluğa işe/okula/randevularımıza yetişmeye çabalıyoruz sadece ve sadece’…
Ve böyle günlerde çaba da yetmiyor, asap bozukluğu içinde debelenip duruyoruz.
Neden peki? Neden böyle?
Kent yöneticilerine göre’… Çünkü küresel ısınma var, metrekareye düşen yağış miktarları anormal. Bu durumda yolların göl olması da araçların yolda kalması da, evleri/dükkanları su basması da kaygan yollarda trafik kazası olması da hayli normal.
Bakın açıklamalara, bu normalliğin varyasyonlarını görürsünüz her seferinde.
Tanrının/doğanın gazabının, her seferinde insanoğlu acizliğinin kılıfı olduğunu okursunuz haberlerde.
Ne yapacağız o zaman, ’‘sel gelmesin’’ duasına mı çıkacağız hep birlikte?
Var olduğu günden itibaren doğaya aklıyla galip gelmiş atalarımızı inkar edip yüz mü çevireceğiz varlıklarına?
Sahi ne yapacağız?
Zaten kördüğüm olmuş ulaşımın, böyle günlerde hepten arapsaçına dönmesine, daha ne kadar razı geleceğiz?
Siz, bu kenti yönetenler, farkında mısınız insanların her Allahın günü çektiği eziyetlerden/yol işkencelerinden?
Farkında mısınız, bir yerden bir yere ulaşmanın her zaman kolay olduğuyla övündüğümüz, İstanbulluların yollarda geçirdikleri zamana bakıp iyi ki İzmir’’de yaşadığımız için şükrettiğimiz bu kentte, İstanbul trafiğinin bile aranır hale geldiğinin?
Ankara’’ya/İstanbul’’a/Gaziantep’’e/Eskişehir’’e gidip gelenlerin, dönüşlerinde nasıl da hayıflandıklarının/iç çektiklerinin ayırdında mısınız?
Ankara’’nın sürekli yapılan alt/üst/yan geçitlerine, tüp yollarına, neredeyse kesintisiz akan trafiğine bakıp ’‘zerrece sevmedikleri’’ Melih Gökçek’’e bile ’‘aferin adama’’ dediklerini hiç duymuyor musunuz?
İzmir’’de yaşayan, bir yerden bir yere ister otobüsle/ister vapurla/ister kendi aracıyla giden insanların her gün günlük konuşmalarının/şikayetlerinin önemli bölümünü artık hep ’‘ulaşım ve trafiğin oluşturduğunun’’ farkında değil misiniz?
Tüm masumiyetimle, en küçük bir cinlik, en ufak bir hasetlik duygusu taşımadan soruyorum bunu: Sahiden görmüyor, duymuyor, hissetmiyor musunuz siz?
Siz’… Yani bu kentin en büyük mülki amiri, bu kentin büyük/küçük tüm belediye başkanları,  bu kentin trafikten/ulaşımdan sorumlu müdürleri.
Bu kentte yaşamıyor musunuz siz?
Aklınıza hiç mi gelmiyor bir araya toplanıp ne yaparız, hangi düzenlemeyi/koordinasyonu gerçekleştiririz de bu durumu hiç değilse bir parça düzeltebiliriz demek?
Bu kentin ulaşım sorununun/trafik derdinin metro hatlarının devreye girmesi ile tamamen düzeleceğine, trafiğin yağ gibi akacağına mı inanıyorsunuz yoksa? Şuncacık aklımla ben bile inanmıyorken!
Vatandaş olarak, bu kenti içi titreyerek seven İzmirliler olarak, ne yapalım da sizi bu kentte çok büyük bir trafik/ulaşım derdi olduğuna inandıralım?
Eylem mi yapalım?
Trafiğe çıkıp protesto için bir saat boyu hiç durmadan korna mı çalalım?
İnsanlık dışı taşındığımız otobüslere bir gün boyu hiç binmeyip tabana kuvvet yürüyelim mi? Çift yönlü park edilen araçlar yüzünden tek yönlü hale gelen sokaklardaki durumu gözünüze sokmak için, o sokakları at arabaları ile tıkayalım mı?
Yürünmez haldeki kaldırımları bir gece sabaha kadar uğraşıp katranla boyayalım mı?
Ya da, laikliği ile övünen bu kentte, herkesi organize edip ’‘yağmur yağmasın/seller akmasın/trafik durmasın’’ duasına mı çıkalım?
Ne yapalım da sizi ’‘görür, işitir, hisseder’’ hale döndürelim?
Ne yapalım, söyleyin lütfen!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Atatürk bizden biridir!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Netameli meseleler 7
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir portre: Sadullah Usumi
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl toprak reformu yapılmalı?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva