Ümit YALDIZ
Bu filmi görmüştük biz!
7 Ekim 2013 Pazartesi

Başbakan Erdoğan ve kurmayları tarafından hazırlanan ‘Demokratikleşme’ paketine ilişkin değerlendirme yazımın sonuna ‘paket içinde paket var’ diye bir ibare koymuş, bu meselenin tarafımızdan bilahare değerlendirileceğini ifade etmiştim.
Bugün biraz paketin içine gizlenen paketi anlatmaya çalışalım.
Kimlere bayram yaşattığı, kimleri oyaladığı, kimlerin ağzına bir parmak bal sürdüğü hatta
kimler tarafından ‘eksik ya da yanlış’ bulunduğu malum olan ‘demokratikleşme paketine’ ilişkin eleştiriler ne yazık ki demokratik olgunluk içinde değerlendirilmiyor.
Sayın Başbakan, adeta ‘ulufe’ dağıtır gibi sunduğu paketin üzerine soru bile kabul etmezken, yandaş kanallardaki ‘güzelleme dolu’, ‘onaylama kokulu’ sorulara verdiği yanıtlarda da asıl niyete ilişkin soru işaretlerini arttırdı.
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı, her hamlenin perde arkasında başka niyetlerin kamufle edildiği güzel ülkemde bizlere düşen olan biteni anlamak ve de anlatmak.
Başbakan Erdoğan’ı böyle bir paketi şimdiden açıklamaya zorlayan etmenleri sıralayarak başlayalım. Her ne kadar paketin önemli bölümünü (en az 12 maddesi) BDP ve PKK ile yürütülen ‘çözüm sürecine’ dönük talepler listesindeki maddeler oluşturuyorsa da bence paketi Eylül’de açmanın bir nedeni de Gezi Parkı süreciydi.
Dahası Gezi Parkı sürecinde Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı siyasi erozyondu.
Bakmayın siz anket sonuçları üzerinden yaratılan Erdoğan’ın, AK Parti’nin gücünü koruduğu algısına… Anket sonuçları bunu gösterse bile Erdoğan’ın ‘öteki yüzde 50’ olarak tanımlanan yapı içinde ciddi bir erozyon yaşadığı aşikâr.
Başbakan Erdoğan’a o kesimden yöneltilen pek çok eleştiri olmasına karşın en büyük suçlama ‘antidemokratik’ tutuma dairdi.
Muhalif düşünceye olan tahammülsüzlüğün tavan yaptığı sürecin adıdır çünkü Gezi Parkı…
Muhalefet liderleri ve sürecin önderi gençler tarafından ‘despot’ hatta ‘diktatör’ olarak tanımlanan Erdoğan, kendisi ve partisi için çok tehlikeli olan bu yaftadan kurtulmaya en azından bu algıyı tersyüz etmeye çalışıyor.
Gezi sürecinde polis devletin yılmaz savunucusu olarak öne çıkan, polisin acımasız tutumunu ‘ek maaşla’ ödüllendiren, orantısız şiddete ‘madalya takan’ Başbakan, kendisine dönük iki eleştiriye iki mesajla yanıt vermeye çalıştı.
Çevreci Erdoğan ve Demokrat Erdoğan mesajıyla… Daha önce defalarca tatil yaptığı halde göremediği ‘Bordum kıyılarındaki yapılaşma’ tehlikesini bir anda fark etmesi mesela…
Öylesine sıradan bir çıkış mıydı?
Yoksa ‘Çevreci Erdoğan’ imajına dönük ince bir operasyon muydu?
Çevreci Erdoğan mesajının Gezi Parkı protestolarının en çok karşılık bulduğu Ege sahillerinden verilmesi de tesadüf müydü?
‘Öyleydi’ diyorsanız bu yazının devamını okumanıza gerek yok.
Demokrat Erdoğan mesajına gelince…
Türkiye’de herkesin bir demokrasi tarifi var.
Ama evrensel açıdan demokrasinin tek bir tanımı var.
Çok sesliliktir demokrasi…
Azınlığın hakkına riayet etmek, karşıt düşünceye tahammül edebilmektir.
Yoksa halkın önüne 5 yılda bir sandık koymakla demokrat olunmaz. Öyle olsaydı bugün ‘diktatör’ olarak tanımladığımız liderlere de demokrat diyebilmemiz gerekirdi.
Sonuçta onlar da halkın önüne sandık koyuyorlar.
Erdoğan’ın Gezi Parkı’ndan kurtulmak için Mısır üzerinden bütün bir yaz demokrasi mesajı vermeye çalıştığını gördük, yaşadık.
Gündemimiz bir anda Mursi ve Sisi oldu.
Mursi’yle yattık, Sisi’yle kalktık.
Kim olduklarını bilmediğimiz isimler üzerinden demokrasi havarisi gibi nutuklar attık.
Darbeye karşı durduk. Rabia’ya sahip çıktık. Esma’ya ağladık.
Gezi Parkı sürecinde orantısız polis şiddetiyle ara sokaklarda sıkıştırılan, coplarla, sopalarla öldürülen gençleri teğet geçtiğimiz için olsa gerek Mısır üzerinden estirmeye çalıştığımız demokrasi rüzgârı Türkiye’yi etkisi altına almaya yetmedi.
Mısır’ın bizim yabancısı olduğumuz iç dengeleri bir yana, dış politikadaki ‘değerli yalnızlık’ şarkısı da kar etmemeye başladı.
Ve dâhili bir demokrasi hamlesi şart oldu. Kılıfı da hazırdı paketin…
Aylardır şehit cenazesi gelmiyor temasıyla yürütülen çözüm sürecinden iyi kılıf mı olurdu?
Başbakan Erdoğan, terör örgütü PKK’nın ‘çekilmeyi durdururuz’ tehdidiyle namlunun ucuna astığı talep listesini yüzünden kıvranırken imdadına ‘demokrasi’ paketi yetişecekti.
Haklı olduğu nokta şuydu Erdoğan’ın…
Son süreçte atılan adımların yüzde 90’ı demokrat bir ülkede yıllar önce atılmalıydı Başörtüsünden, ana dilde eğitime kadar…
Ama pek çoğumuz hatta kendi partilileri bile Erdoğan’ın bu paketi ‘ileri demokrasi’ adına açmadığını biliyordu.
En basitinden ‘İleri demokrat’ bir lider, demokrasi paketini açtıktan 3 gün sonra, ‘Bu muhalefet liderlerinin adını artık ağzıma almayacağım. Onları yardımcılarıma bıraktım’ der miydi?
Muhalefet demokrasilerin olmazsa olmazı değil miydi?
Kanuni Sultan edasıyla Kılıçdaroğlu’na, Bahçeli’ye Avusturya Arşidükü muamelesi yapıp, vezir-i azamla muhatap etme girişimi hangi demokrasi paketiyle örtüşürdü ya da.
Dedik ya paket bahane… Paketin içine gizlenen ‘asıl paket’ şahane…
İnce ince planlanmış ‘dar bölge sistemiyle’ MHP ve BDP’nin işini bitirip, CHP’yi biraz daha eriterek Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa ulaşmak.
Eş genel başkanlık sistemiyle bir süre sonra ‘ortada kalma ihtimali’ olan Gül’e koltuk yaratmak gibi…
Başörtüsü meselesi… Andımızın kaldırılması…
Bence paketin içindeki asıl paketler bu iki adımdır.
Başörtüsü meselesine ‘dini özgürlükler’ penceresinden bakan biri olarak bu adımın ‘geç atılmış’ olduğunu söyleyebilirim. Ama iki adım hatta diğer adımlar birlikte düşünüldüğünde arzulanan Türkiye fotoğrafı ortaya çıkıyor.
Birilerinin ‘Yeni Türkiye’ diyerek cilaladığı bu fotoğraf aslında bize yabancı değil. Anlaşılan ve görünen o ki Erdoğan’ın hedeflediği fotoğrafla etnik, dini farklılıkların ‘1915 olaylarını’ saymazsak uzun dönem barış içinde yaşadığı Osmanlı fotoğrafı arasında fark yok.
Son padişah hatta son halife gibi davranmaya başlayan Erdoğan’ın yarım yüzyıldan fazla süredir ABD tarafından da desteklenen Yeni Osmanlı’yı hayata geçirmeye çalıştığı rahatlıkla düşünülebilir.
Yüzyıl öncesinde etnik farklılıklar üzerinden körüklenen ayrılıkçı isyanların sonucunda cetvelle çizilen Ortadoğu haritasının yeniden değişmesinin beklendiği bu günlerde Erdoğan, ‘eş başkanı’ olduğu BOB’un bir uzantısı olarak Türkiye’yi ılımlı İslam politikasıyla küçük Osmanlı’ya dönüştürmek isteyebilir.

Erdoğan’ın Yeni Türkiye’sine ilişkin çok şey söylemek mümkün…
Lakin bu büyük hedefe varabilmek için içerideki engelleri aşması gerekiyor.
Yerel seçimden zaferle çıkması ardından Köşk’e çıkması…

Gelelim bu filmi görmüştük repliğine… Yıl 2010… Aylardan yine Eylül…
Yine bir paket var halkın önünde... Referandum paketi… Görünürde 26 maddesi değişiyor Anayasa’nın… CHP ve MHP ‘hayır’da hayır vardır’ derken Başbakan Erdoğan muhaliflerini ‘darbe anayasasına sahip çıkmakla’ itham ediyor.
CHP’nin çiçeği burnunda lideri Kılıçdaroğlu, sadece 3 maddesine karşı çıktıkları pakete toptan ‘hayır’ demeye ve dedirtmeye çalışıyor.
Genel Başkanlık koltuğuna oturduktan 3 ay sonra er meydanında ‘referandum’ için terleyen Kılıçdaroğlu, Erdoğan’la erken karşılaşmanın bedelini ‘Gandiliğini’ kaybetmekle ödüyor.
Havuzlu villa denkleminden geçemeyen Kılıçdaroğlu için kullanılan ‘Gandi’ sıfatı yavaş yavaş bu tarihten itibaren silinmeye başlanıyor.
MHP ise darbe anayasasını savunmak zorunda kalmanın bedelini taban kaymasıyla ödüyor.
‘Okyanus Ötesi’ tavizler vermek zorunda kalsa da o paketin kazananı Başbakan Erdoğan oluyor. ‘Yetmez ama’cıların da desteğiyle ‘evetlerin’ oransal karşılığı yüzde 58 gibi kritik bir seviyeye ulaşıyor. Tabi ki 9 ay sonraki 12 Haziran seçimlerinde gelen yüzde 50’lik zafere de hazırlık mahiyetinde…
Demokrasi paketine bu açıdan bakarsak…
Erdoğan’ın Adana konuşmasını bu çerçevede okursak…
Başbakan’ın muhalefeti yine bir paketin içine sokmaya çalıştığını görürüz. Muhalefeti ‘başörtüsü’ gibi çok hassas bir noktadan vuran Erdoğan, 3 yıl önceki filmin bir benzerini izletiyor aslında... Diyeceksiniz ki muhalefetin başörtüsü yasağıyla bir sorunu yok ki…
Hatta MHP’nin sadece bu madde üzerinden destek açıklaması var.
Olabilir.
İsterse muhalefet liderleri TBMM’ye başörtüsüyle girsin. Başbakan, ‘karşı çıktılar’ diyorsa halkın önemli bir bölümü için muhalefet başörtüsü konusuna ‘karşı’ çıkmıştır.
Gerçeğin değil kurgusal gerçeğin önem kazandığı bir ortamda toplum denilen organizma giderek tebaalaşmakta hatta sürüleşmektedir.
Biz bu filmi gördük, görmesine de…
Muhalefet gördü mü?
Yahut gördüğünü anladı mı?
Doğrusu, emin değilim…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Akıl Küpü 8 Ekim 2013 Salı 11:51

Ne kötüymüş bu Ak Parti Be.. Toplum ayrışmış saflara bölünmüş. Ak Parti zamanında çıktı Sivas olayları çünkü, terörü de Ak Parti yarattı Türk -Kürt ayrıştıran Ak Parti. Ya biraz objektif olun lütfen. Toplum dinamiklerini yönetmeden anında neşter vurulursa bütün sorunlara kan kaybından ölür sistem. Yetersizmiş olsaymışmış vs. Çok partili rejimdeyiz pardon devrim kanunları hüküm sürmediğinden Türkiyenin kimliğini bulmak için değişimin yavaşça olması lazım. Şeriat gelecek diyen kaldı mı hala? Ak Parti istese zamanın ruhu izin vermez rahat olun. Panik yapmayın Türkiye büyüyor teröre harcanmayacak milya dolarla ekonomiye döndükçe kardeş milletler beraber refah içinde yaşamayı öğrenecek.

Yorumu oyla      11      7  
Bilal-İzmirli 7 Ekim 2013 Pazartesi 20:32

Baş örtüsüne daha doğrusu türbana inancım ğeregi diyenler yarın burkada benim inancım gereği diyenlere verecekleri bir cevabı varmıdır acaba.

Yorumu oyla      13      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
50 yıl önce nasıl katil oldu?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Metanoya!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türkiye'nin İslam’la sınavı
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kamu yararı Çeşme Projesi’nin neresinde?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
12 Eylül ve yeni Anayasa
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Atatürk’ün Toprak Kanunu ya da feodalizmin tasfiyesi uğraşısı
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Siber ve milli!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Germir bağları
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Müzik ve mandolin
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva