Filiz SEZER
Barbie’ye feminist kostüm giydirmek
18 Ağustos 2023 Cuma

Aslında hoş bir seyirlikten ve pek tabii ki finansal paydaşları için bol kazançtan öteye geçemeyeceğini düşündüğüm Barbie filmini izlemeyi de üzerine yazmayı da hiç düşünmüyordum. Fakat magazinel haberlerden ötesine geçemeyeceğini düşündüğüm film eleştirilerinin “çağdaş ve özgün bir feminizm yorumu” olarak şekillendiğini ve kızım dahil pek çok gencin filmi “Girl’s Power” tadında ele almaya eğilimli olduğunu görünce orada bir durun bakalım demek ihtiyacı hissettim. Amerikan kapitalizminin en ikonik sembollerinden biri olan Barbie’den nasıl bir feminist hikâye çıkabilirdi ki?

En baştan iki şeyin altını çizmeliyim: Bu yazı bir film kritiği değildir, spoiler içermez ve geçen yıllar içinde kendisine yöneltilen her türlü eleştiriye rağmen Barbie’ye karşı bir oluşmuş hiçbir antipatim yoktur. Teyzelik ve sonrasında gelen annelik “kariyerim” boyunca Barbie’lere hatırı sayılır bir servet harcamış, saatlerce (bıkmadan diyemeyeceğim) oynamış, her gece ayrı bir Barbie partisine katılmıştım. Gün sonunda her yere saçılmış Barbie aksesuarlarını tek tek toplarken bile Barbie ışıltısına kendimi teslim etmekte bir beis görmemiştim.

Barbie oyuncaklarına yöneltilençocukların bedensel algılarına zarar verdiği ve toplumsal cinsiyet rolleri oluşturmalarında kısıtlayıcı ve yönlendirici olduğu eleştirileri politik olarakdoğru olsa da gereğinden fazla bir tepki olabilir miydi? Çocukluklarını Mettel’in Türkiye pazarına girdiği 1995 yılından çok önce tamamlamış olan bizim kuşak da her taraftan bu etkilere maruz kalmıştı. Barbielerle oynamamış olsak da Top Modeller çağına girmiştik ve yolun sonu görseller üzerinde yaşanan ve her şeyin bir imaj sorunu olduğu bir dünyaya doğru ilerliyordu. Tüm bu olup bitende Barbie’nin ne kadar etkisi olabilirdi?Yine de Barbie’ye gösterdiğim bu hoşgörünün bir sınırı vardı ve bu sınır Barbie’nin kapitalist sisteme uygun bir feminist elbise giymesine kadardı.

Filmin kadın yönetmeni Greta Gerwig’in de filmin feminizmle yakından ilgili olduğunu söylemesiyle de olup biteni kendi gözlerimle görmeye karar verdim ve -bir Bülent Ersoy kadar olamasam da-en pembe kıyafetlerime bürünerek sinemanın yolunu tuttum. Film hakkında fazla bilgisi olmayanlara kısa bir özet geçmek gerekir elbette: Film, Barbie oyuncaklarının fantastik dünyasıyla gerçek dünya arasındaki zarın bozulmasıyla ortaya çıkan karmaşık olayların Barbieler ve Kenler arasında bir iktidar savaşına dönüşmesi ve bu arada asıl kız Barbie’nin hayattaki anlam arayışına dönüşmesi üzerine kurulmuş. Filmin verdiği karmakarışık ve birbiriyle çelişik mesajlar haricinde feminizmle ilgili olarak söylenen en belirgin şey ise patriyarka (ataerkillik) sözcüğünün defalarca tekrarlanmasından ibaret. Feminizmi sadece toplumsal cinsiyet rollerinin eşitlikçi bir şekilde dağıtılmasından ibaret gösterme çabası bu filmde tam karşılığını buluyor.Oysa feminist teori, iktisattan politikaya, aile-din gibi tüm kurumlara kadın eşitliği penceresinden bakan bir eleştirel yaklaşımdır ve mevcut sorunlara düşünsel olarak bağlı olduğu eğilimler çerçevesinde çözüm sunar.

İşte kapitalist sistem de böyle bükemediği eli öpmez, onu kendisi için kullanışlı hale getirir. Feminizmi bireysel ve yüzeysel bir hak arama çabasına dönüştürüverir; karşınıza başarılı olmuş farklı kadınları örnek göstererek sen de yapabilirsin (yapamıyorsan da senin problemindir) der. Dayanışmayı bir ideal uğruna birlikte ve organize bir biçimde verilen mücadele olmaktan çıkarıp (filmdeki gibi) hile veya entrikalarla hedefe ulaşmaya çalışan grup çalışmasına benzetir. Öfkeyi farklı yöne çevirerek asıl meseleden uzaklaştırır, hatayı sistemin ta kendisinde değil içimizde aramamıza neden olur. Sınıf bilinci, gelir adaletsizliği, zenginin daha zengin fakirin daha fakir olacağı bir düzene bakılmaması için sorunu mümkün olduğunca küçük ölçekte tutar.

O yüzden şimdi dönüp Sevgili Barbie’mize sormak isterim:

Selam Barbie! Hazır aydınlanmaya başlamışken gerçeklerin üzerine örtülen örtüyü kaldırıp atmak ve bizimle örgütlü bir feminist mücadeleye katılmak ister misin?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Yasemin Baykal 3 Eylül 2023 Pazar 13:45

Çok kıymetli Filiz Hanım; Yazınızı çok beğendim elinize, görüşlerinize, düşüncelerinize sağlık her zamanki gibi çok net ve temiz bir dille yazmışsınız ancak filme birlikte gitmiş olmayı çok arzu ederdim önümüzdeki günlerde yapmayı planladığınız sanatsal faaliyetlere beni de davet etmeniz umuduyla kolaylıklar diliyorum.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Boncuk gözlü sarışına ağlatan veda!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Tüzükle demokrasi gelir mi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Sodom ve Gomore günleri
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Türkiye'de hayvansal ürünlerde fiyatlar neden yüksek?
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Öğrencilerin kötü kaderi!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
İngiltere'de ırkçı saldırılar ve Solingen
Kemal ARI
Kemal ARI
Halide Onbaşı’nın günlüğü…
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Büyük bir ressamın, yazarın ve tiyatrocunun ardından
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Bir Portre: İlyas Seçkin
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva