Bugünkü yazıya da dünkü gibi, yine ’“ilk dönem’”inden başlayalım Aziz Kocaoğlu’’nun.

Piriştina’’nın ölümünden sonra oturduğu Büyükşehir koltuğunda, kendi ifadesi ile ’“3 yıl boyunca dayak yedim. Sabahın köründe geliyorum Başkanlığa. Pata küte pata küte dayak yiyorum. Gecenin bir yarısı çıkıp eve gidiyorum. Sabah geliyorum, yine pata küte! 3 yılım dayak yiyerek geçti. Her Allahın günü, sabah/akşam şunu yap/bunu yapma diye akıl fikir dağıtanları ise saymıyorum’” diye özetlediği; ilk döneminin, ilk 3 yılından’…’¶

(Mecazi anlamda) Dayaktan korunmayı göreve geldikten 3 yıl sonra öğrenen Kocaoğlu, (kendi ifadesi değil, aman ha!), ilk döneminin son iki yılında ise ’“savunma’” dersini bitirip ’“nasıl dayak atılır’”ın kursunu görür.

 

Aziz Kocaoğlu’’na, Piriştina’’nın koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra sorulan ve devamlı sorulacak olan; bir ’“gazeteci klasiği’” haline gelen soru şuydu:

Bu sorunun altında iki ’“vurgu’” yatıyordu.

Birincisi ’“Büyükşehir koltuğuna seçilmeden geldiniz; ikincisi, seçilmeden geldiğiniz bir makamı, seçilerek hak etmeyi düşünüyor musunuz?’”

Aziz Kocaoğlu, sağlı sollu dayak yediği ilk 3 yılında bile, bu soruya hiçbir zaman net bir yanıt vermedi; bu tür soruları, ’“Şimdi bunu düşünmenin sırası değil. Buraya görev yapmam için getirildim. İşimiz çok. İşimize bakalım’” mealinde cevaplarla geçiştirdi.

Savunmayı öğrendikten sonra verdiği cevap da hiç değişmedi:

Dediğini de yaptı.

Onca sıkıştırmaya, onca gaz vermeye ya da tahrik etmeye rağmen, seçime 6 ay kalıncaya kadar, adaylığı ile ilgili ser verdi, sır vermedi.

Ta ki, Ekim 2008’’e gelene dek.

CHP lideri, İzmir Büyükşehir Belediyesi adayını henüz açıklamazken, Baykal ağzında laf gevelerken; seçime tam da 6 ay kalmışken Kocaoğlu çıktı, ’“Ben adayım’” dedi.

Başkan’’ın ’“kurslardan mezun olup’” da siyasette ’“dayak atmayı’” öğrendiği tarih de işte o günlere denk geliyor. Kanımca.    

 

’“Adam seçilmiş. Üstelik yüzde 57 gibi ezici bir oranla; her iki İzmirliden birinin, hatta fazlasının oyunu almış. Geçmişteki adaylık muhabbetini hatırlatmak da neyin nesi’” diye soranlarınız olacaktır şimdi.

Milliyet Ege’’yi, Habertürk Egeli’’yi, Yeni Asır’’ı okumadılarsa, sormakta haklılar da. Okumadıklarını ya da okudularsa da ’“o yemeğin son ve özel bölümünü’” bir kez de benden dinlemelerini isteyelim okurdan.  

 

Dün de yazmıştım, Büyükşehir’’in davetlisi olarak pazartesi akşamı ’“kız kıza’” yemekteydik. Ve yemeğin en heyecanlı anı, Aziz Bey’’in ağzından kaçırdığı(!) adaylıkla ilgili ’“nereye çekersen çek’” tadındaki sözleri için dedim ki; ’“5 yıl önceki yemeğin ürkek/gergin Başkan’’ı, artık ’‘vals’’ yapıyordu. Yaptığından hınzırca keyif alarak üstelik!

Gel gör ki, o gece o yemekte olan arkadaşlardan kimi; tamamını yemese de en azından o yemeğin tadına bakmış!

’“Haberciler’” için oradaki konuşmaları olduğu gibi aktarmak, ’“Aday mı değil mi’” diye soru başlık kullanmak, doğal.

Ama ’“yorumcu’” için, değil.

Hele de Aziz Başkan’’ın ilk dönemde aday olup olmama konusundaki başından geçenleri bilen biri için, hiç değil!

O akşam yemeğin son bölümünde sadece ben ve Yeni Asır/Sabah Yazarı Öncel Öziçer kardeşim vardı. Ve elbette ’“adaylık’” konusunu yeniden açtık Öncel’’le. En az onun kadar ’“hınzırca’” gülerek sorduk. O da çok eğlendiğini saklamadan söyledi:

 

Neden, taa en başa dönerek yazıya başladığımı anlamışsınız sanırım’…

 

* * *

 

Gelelim Aziz Kocaoğlu’’nun 2014’’te yapılacak yerel seçimlerde, yeniden Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olup olmayacağına’…

Daha doğrusu, böyle bir sorunun yanıtının şimdiden verilip verilemeyeceğine’…

Benim tanıdığım Aziz Başkan, elbette gönlünden yeniden aday olmayı geçiriyor.

Ama yine benim tanıdığım Aziz Kocaoğlu, bu isteğin ’“Türkiye’’nin siyasi durumunun ve CHP’’nin ne olacağı’” ile çok ilgili, çok iç içe olduğunu da biliyor.

1-1.5 yıl içinde Türkiye’’yi genel seçim beklerken, siyasi partilerin durumunu/geleceğini o seçim belirleyecekken; tüm siyasi partilerin liderlerinin hendeği atlayıp atlamayacağı, genel başkanlık koltuğunda kimin kalıp kimin kalmayacağı, kalsa da gücünü ne ölçüde artırıp eksilteceği belli değilken, CHP’’yi bekleyen bir kurultay, orada güç dengelerinin nasıl biçimleneceği henüz kesinleşmemişken’…

Üstüne üstlük yerel seçimlere 4 koca yıl varken’… Aziz Kocaoğlu’’nun şimdiden ’“adayım’” ya da ’“değilim’” demesinin bir anlamı var mıdır?

’“Doğmamış çocuğa don mu biçiyorsun’” demezler mi adama?

’“İyi de Aziz Kocaoğlu niye durduk yerde Ömür Kabak’’a ’‘ben zaten aday olmayacağım’’ dedi’” diye soruyorsunuz hala ’…

Ben de ’“Başkan vals yapmayı öğrenmiş diye boşuna mı yazdık’” derim.

 

Başkan Kocaoğlu’’nun, başkanlığı dönemince sadece ’“dayak atmayı’” değil, vakti zamanında epeyce dayağını yediği gazetecileri ’“zıplatmayı ve gündem yaratmayı’” da öğrendiğini belirtip’…

Bu ’“hoş ve boş’” muhabbeti, Lord Northcliffe’’in, mesleğimiz hakkındaki veciz sözüyle noktalayalım: