Gönül Soyoğul
Atilla Sertel… Kanibalizm’den siyaset yamyamlığına…
20 Nisan 2015 Pazartesi

Karadul örümceğinin ya da peygamber devesinin, eşlerini katur kutur yediğini ilk öğrendiğimizde uğradığımız şaşkınlığı üzerimizden atalı çok yıllar oldu. Kaldı ki bu iki tür de ‘tüyler ürpertici hayvanlar’ kategorisinden. Birbirlerinin etini yemelerini belki de canavar görüntülerine uygun davranış olarak kodlasa da beyinlerimiz… Hayvan davranışlarıyla ilgili zaman zaman okuduğum bilimsel makalelerde, beni şaşırtanlar da oldu. Disney filmleri ve küçük kızların çıkartma kitaplarının sürekli sakini ‘barışsever denizatı’nın bazı türlerinin de bazen küçük şirin burnu ile kendi yavrusunu vakuplayıp çektiğini öğrenmek mesela…
Sonra bu şaşkınlığıma kelebekler, sincaplar, tavşanlar, bazı baykuş türleri de eklendi yıllar içinde. ‘Yeni bir çevre’ gibi değişikliklerden etkilenen hayvanlarda, hemcinsini yemenin (kanibalizm) nadir görülen bir şey olmadığını da öğrendim sonrasında…
Zimbabwe’de bir cırcır böceği sürüsünün yoldan geçen araçlar tarafından ezilip ölmesinden sonra, sağ kalanların onları yamyamca yiyerek temizlemesinden ilham alıp hayvanlarda yamyamlıkla ilgili bilimsel literatürü tarayan… Animal Cannibalism: The Dark Side of Evolution (Hayvanlarda Yamyamlık: Evrimin Karanlık Yüzü) adlı bir kitap yazan yerbilimci David Soulsby’ın kitabı sürprizle dolu…
Annelerin yavrularını yemesinin yaygın ve aslında yamyamlığın kurbanlarının çoğunun yumurtalar ve yenidoğanlar olduğu ama çocukların da yamyam olabildiği (Matrifaji) gibi sürprizler…
Bazı böcekler, akrepler, iplik kurtları ve örümceklerde görülen anne yemenin en uç noktadaki fedakarlık örneğinin yengeç örümceği cinsinde olduğunu anlatıyor yazar. “Anne örümcek, yavrularına yemeleri için döllenmemiş yumurta verir. Yavrular yumurtaları ve sonra da yavaş yavaş annelerini yer. Haftalar sonra, anne hareket edemeyecek hale gelir ve tamamen yenip tüketilir” diyen Soulsby ekliyor:
“Ama bu boşa değildir. Annelerini yiyen örümcekler genelde daha yüksek ağırlık ve hayatta kalma oranı annelerini yemeyen yavrulara göre oldukça yüksek. Şanslılar ki insanların evrimi annenin güvende olmasını şart koşuyor. Sadece doğduğunda annesine ihtiyacı olmayan yavrular matrifajiye yönelir. İnsan fetüsünde diş olsaydı bile (şimdi olmadığına memnunsunuz değil mi?) annelerini yiyecek olsalar tamamen çaresiz ve sütsüz kalırlardı.”
En çok böceklerde, örümceklerle görülse de, levrek ve o familyadan diğer hayvanların da uzun zamandır yamyam olduklarını öğreniyoruz ağzımızı bir karış açarak… 
Bizim bildik levreğin de ‘karanlık’ tarafını, anne babaların, bazen büyük kardeşlerin de zaman zaman küçük yavruları silip süpürecek kadar fena yamyam olduklarını öğrenmek…
Tatlısu levreklerinin bu grubun üyesi olarak birbirlerini yemeye kuyruklardan başladığını okumak… Hakikaten tarifi zor bir rahatsızlık hissi yaratıyor.
Tatlısu levreklerinin birbirlerini yemeye kuyruklardan başladığını, bazen birinin diğerini yemeğe başladığını ama sonunda ‘yenip bitenin kendisi olduğunu’ da anlatıyor Soulsby. Kaydedilmiş zincirleme yeme vakalarında rakamın, dört balığın aynı anda birbirini yemesine kadar çıktığını da…
*
Annemin rahatsızlığı nedeniyle bir süredir ara ara ‘arka bahçemiz’ haline gelen hastanede duyduğumda fena halde şaşırdığım/üzüldüğüm/rahatsız olduğum meslektaşım Atilla Sertel ile ilgili gelişme, pek çok açıdan düşündürücü… Pek çok açıdan ders verici…
1991’de bölge barajının, 1999’da (partisi nedeniyle) ülke barajının altında; nihayetinde artık hedefine ulaşmaya an kala YSK kararının altında kalmak…
Üstelik hukuki yönü tartışmalı kararın hazırlayıcılarının, kendi partisinin (türünün) insanları olduğunu öğrenmek, gerçekten ağır ve yaralayıcı… İncinme katsayısı yüksek insanların politikadan niçin uzak durduklarının ya da durmaları gerektiğinin de çok somut ve acı bir örneği…
 
“Ortak gelecek duygusunun yitirilmesi; farklı etnik, din ve mezhepten yurttaşların birlikte yaşama arzusunun zayıflaması; kişisel ve kolektif güvensizliğin bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması;
Siyaset ve kamu yönetiminde yozlaşma; yiyiciliğin ‘yükselen değer’ haline gelmesi;
Hak ve hukukun yerini ayrıcalıklı/güçlü olanın zorbalığının alması; yargı ve polisin tek partinin ve adamın özel aygıtına dönüştürülmesi;
Her alanda niteliksizleşme; kamuda kariyerlerin yeteneğe değil yandaşlığa bağlanması;
Sandığın hak ve özgürlükleri kemirmesi;
Dindarlığın, dinsel inançların ticari ve siyasal amaçlarla sömürülmesi;
İşçi ve kadın cinayetlerindeki, fuhuş ve uyuşturucu kullanımındaki, çocuk ve genç suçluluğundaki artış…”
Hepsi ve daha fazlasının toplumsal çözülme ve çürüme görüntüleri olduğunu…  
Devletten topluma, siyasetten günlük yaşama her alanı çözülüş ve çürüyüşün sardığını konuşuyoruz uzun süredir aramızda…
İnsanların birbirlerine omuz vererek değil, yükselmek için başkasını aşağıya iterek, kendi dışında gerçekleştirilen her başarıyı gölgelemek/yok etmek için adeta yarış verdiği kötü rekabet örneklerinden biri olan ‘Atilla Sertel’i oyun dışına itme’ örneği, hakikaten zaten ekşimiş olan içimizi daha da dayanılmaz kılıyor…
Hayvan dünyasındaki (kendi türündeki) yamyamlık tüylerimizi ürpertirken, insan dünyasında yaşanan bu ayakta/hayatta kalma savaşı… Bu her yeri saran çürümüşlük kokusu, insanı insanlıktan soğutuyor…
Mide bulantısı ve iç kalkması eşliğinde oynanan ‘sözde’ demokrasi oyununa bünye haliyle ‘alkış’ tutamıyor vesselam…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
gazi arslan 22 Nisan 2015 Çarşamba 16:28

peki hukuk unutulmuyor mu ? Hukuğa uygun olmayan adaylık tartışılmıyor aldığı oy önemseniyor. O zaman kabullenemediğimiz RTE de %52 oyla cumhurreisi seçildi. Asıl tartışılması gereken medya baronlarının seçim sürecine ciddi müdahil olmaları. Bir çok aday adayının çok ciddi bütçelerle seçim sürecinde yer almaları ve sivil toplum ile belediye olanaklarının kullanılmasıydı. Evet Atilla Sertel aday olarak kalmalıydı. Ama kendisinin hiç mi kabahatı yok . Keşke aylar önce bütün temsil görevlerinden istifa etseydi. Burada bir şeyi tartışalım düzeltelim derken başka şeyleri unutuyoruz.

Yorumu oyla      15      6  
Mustafa Y 21 Nisan 2015 Salı 20:14

bu yazıya hak vermemek, yazıda anlatılan korkunçluğu kabul etmek anlamına gelirdi.güzel bir benzetmeyle son günlerde yaşanan "yamyamlık" anlatılmış.geldiğimiz nokta korkunç.....

Yorumu oyla      14      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Ölmeyen aşk!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İki yüzlü ahlak her yerde…
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Koltuklar devredilirken!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva