Bilim insanlarına göre…

Dünyanın yaşı yaklaşık 4.54 milyar yıl…

Bugün itibarıyla…

Bu kocamış dünyadaki ülke sayısı…

İki tane fındık kurdu “Vatikan” ve “Filistin” dahil…

Topu topu “208” adet…

Sınırları içerisinde ülke bulunmayan tek kıta ise Antarktika…

Şu son yaşadıklarımıza bakınca…

Merak ediyoruz ister istemez:

“Bunların arasında gerçekten ve dahi kalben Türkiye’yi seven var mı?”

***

Son bomba…

Bi’parmak “bal” ile nasıl aldatıldığımızın hikayesidir…

Üstelik…

Paramızı alarak “beynimize takla attırmaları” da cabası…

***

“Disney+” diye…

Amerika merkezli, ücretli abonelik modeliyle çalışan…

Uluslararası…

“Seç-izle video” şirketi var…

Bir yıl önce “Türkiye Pazarı”na giriş yaptı…

Alkışlarımızı almak (!) için de…

Masanın üstüne bir “Atatürk” dizisi koydu…

Hep beraber…

“Helal olsun…” filan derken…

Aaaa! O da ne…

Ara sıra “heyecanlanalım” diye film aralarına sıkıştırılan…

Sözüm ona, Atatürk filmiyle ilgili…

“Geliyor, yakında, az sonra, pek yakında…” görüntüleri…

Bi’anda…

Kayboluverdi “Disney+” ekranlarından…

“Hişşşt; n’oluyor?” demeye kalmadan…

Öğrendik ki…

“Amerika Ermeni Ulusal Komitesi”…

Biz uyurken (!)

Yayının acilen kaldırılmasını istemiş…

Talep “hızlı” bir şekilde yerine getirilince (!) üstüne…

Bi’de teşekkür mesajları yayınlamışlar…

Biz ne yapmışız?

Devlet Baba olarak?

Sadece karşıdan bakmışız!

Ne zaman ki…

Şükürler olsun Türk Medyası yeri göğü inletmeye başlayınca…

Herkes…

Şapkasını önüne koyup düşünürken…

Geç kalsa da…

Hükümet sesini yükseltiverdi:

“ABD’deki sözde soykırım şebekesi, tarihi olayları yalan siyasetine alet ediyor…”

Yeter mi? Yetmez!

Protestolar artınca ne yaptı “Disney+”?

Sanki çocuk kandırır gibi Türkiye’ye seslendi:

“Merak etmeyin ücretsiz kanalda yayınlanacak; sözümüz söz!”

Arkadaş müjde mi şimdi bu?

Ben sana para ödeyip, abone olmuşum…

Sen bu Atatürk filmini / belgeselini çekiyorsun…

Kendi dükkanında tezgaha koyacağın yerde…

“Üzülmeyin yüzlerce sinemada (para ödeyerek) gösterime girecek; bir de ücretsiz TV kanalında (Fox’u kast ediyor) yayınlanacak…”

Sallaması ile gönüllere şerbet akıtmaya çalışıyor…

Cin bunlar; cin!

***

Bir yıldır Türk Milleti’nin cebinden…

Abonelik parasını tıkır tıkır alan Ey “Disney+”…

Bunu neden yapıyorsun?

Türk Milleti’ni platformuna abone yapmak için…

Kendini yerden yere atan sen değil misin?

Bu milletin…

En büyük banknotu olan 200 TL. ile sadece…

20 adet gevrek alabildiği bir “Pazar”da…

Sen bu güzel ülkede yaşayan “iki milyon aile”nin cebinden…

Verdiğin hizmet (!) karşılığında

Her ay “65 TL.” çekiyorsun…

Totalde…

Türkiye’den götürdüğün parayı sen hesapla istersen (!)…

Ey, vicdan…

Neredesin?

***

Bitiriyoruz…

Sözümüz, efendice “Disney+” platformuna…

Seni “bozuk para” gibi kullanan “Ermeni Diasporası”na kanma…

Çuvalla para kazanıyorsun…

Bu milletin sırtından…

Türkiye piyasasına girmek için…

Şirinlik yapıp…

“Atatürk filmi / belgeseli hazırlıyorum; bir yıl sonra ekranda…”

Diyen sen değil misin?

Bi’avuç…

“Ermeni Lobisi”…

Sana ne dedi de?

Bu kadar korkup; elin ayağın birbirine dolandı?

Yazık değil mi, sana da?

***

Söz, korkmak ve korkutmaktan açılınca…

Tarihten unutulmaz bir yaprak eşliğinde…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk geliyor akıllara…

Tarih; 13 Kasım 1918; öğle saatleri…

(105 yıl önce…)

Mondros Mütarekesi ile İstanbul’un işgal edildiği gün…

Gazi Mustafa Kemal…

Haydarpaşa Garı’ndan bindiği “Kartal” istimbotuyla…

Galata’ya doğru giderken…

İşgal donanmasının arasından geçiyor…

O sırada yaveri Cevad Abbas’ın ağladığını fark ediyor ve…

Büyük bir kararlılıkla…

Şöyle karşılık veriyor yaverine:

“Geldikleri gibi giderler…”

Nokta…

HAMİŞ: Bizde çok anlamlı bir özlü söz vardır; “Allah’ın sopası yok!” derler… O hesap! “Haber Türk”ün dün akşam yayına verdiği haberde şu ifadeler yer alıyordu: “Disney+”, 5.4 milyon abone kaybederken, son sekiz Disney filminin  toplamda 900 milyon Dolar zarar ettiği hesaplandı… 2022’nin son üç ayı ve bu yılın ilk üç ayında “Disney+”, toplam 1.7 milyar Dolar zarar ederken “yedi bin” çalışanının işine son vermek zorunda kaldı…

Sonsöz: “Ne zor şeysin Ahir Zaman (Kıyamet’e yakın yıllar); ne dost belli, ne düşman… / Hz. Mevlana…”