Ümit YALDIZ
Ankara havası: Soğuk ve puslu!
2 Ekim 2012 Salı

Günübirlik gittiğim Başkent’ten önemli izlenimlerle, önemli detaylarla döndüm.
AK Parti’nin Büyük Kongresi’nin hemen ardından siyasetin nabzını tutma fırsatı bulacağımı düşünerek gittiğim TBMM’de beklediğimden de fazlasını buldum/gördüm diyebilirim.
TBMM’nin açılış seremonisi için basın locasına çıkıp milli iradenin vücut bulduğu Meclisi kuşbakışı izleme fırsatı buldum.
Bir taraftan açılış konuşmasını yapan Başkan Cemil Çiçek’in satır aralarına sıkıştırdığı mesajlara kulak kabartırken diğer yandan da meclis fotoğrafına geniş açıyla bakıp, ‘lacilere bürünmüş’, şıkır şıkır giyinmiş vekillerin hallerini gözlemliyordum. Cumhurbaşkanı Gül henüz salona teşrif etmemiş, dolayısıyla da soğuk fırtına henüz kendini göstermemişti.
İlk dikkatimi çeken detay büyük kongrede MKYK dışı bırakılan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in ‘kabine’ sıralarında olmamasıydı.
Bunun bir protesto olup olmadığını bilmiyorum, sorma fırsatım da olmadı. Lakin şunu biliyorum ki eğer bu bir protestoyla Şahin, yüzde 100 olmasa da ona yakın bir oranda haklıydı.
Başbakan Erdoğan’ın MHP tabanını oymaya çalıştığı dönemde şövalye gibi öne çıkıp ‘BDP= PKK’ diyen ve BDP’li vekillerle mecliste gırtlak gırtlağa mücadele eden Şahin, ‘3-5 Mehmet şehit oldu diye TBMM’yi toplayamayız’ diyen Hüseyin Çelik’e tercih edilmişti sonuçta…
Gaflarını bir kenara bırakırsak aslında olan buydu.
Gerek ‘Uludere açıklamasından sonra’ Şahin’e ‘insan değilsin’ diyen ya da demeye çalışan Hüseyin Çelik gerekse Şahin’e aynı şiddette yüklenen Arınç, çıkan sonuçtan memnun gibiydi. Erdoğan, ‘yeni ve beyaz bir sayfa açmak’ niyetini BDP ve PKK’nın üzerine ‘Donkişot’ gibi saldığı İdris Naim Şahin’i liste dışı bırakarak ortaya koymuştu ya da. Ya da tüm bunların ötesinde Şahin'i yakın tarihteki şiddetli kavgalardan korumayı seçip yerel seçime saklamıştı. İzleyip, göreceğiz.
*
Parti gruplarının neredeyse tam kadro hazır bulunduğu TBMM açılışında dikkatimden kaçmayan birkaç hususu daha aktarmak gerekirse; O da bir dönem ‘senfoni’ tadında olan CHP grubunun kakofoniyi andırmasıydı. BDP’lilerin bile ayağa kalktığı Cumhurbaşkanı Gül’ün salona girişinde/çıkışında CHP’lilerin bir bölümü protesto ederken diğerleri kalkıp Gül’ün önünde saygıyla eğiliyordu.
Ya da Gül’ün verdiği net ve sert mesajlardan sonra bir kısım alkışlarken diğer kısım sessizliğini koruyordu.
Meclisin açılışında İstiklal Marşımıza eşlik etmeyen tek grubun BDP olduğunu zaten tahmin etmişsizdir. Kürt halkının savunucusu olduğunu ileri süren bu grup Türk ve Kürt’ün omuz omuza yazdığı bağımsızlık marşımıza bile eşlik etmekten aciz görüntü içindeydi.

*
Gelelim Cumhurbaşkanı Gül’ün her biri tonlarca ağırlıkta olan taşlarına…
Taş uzaktan gelmez diyenler bir kez daha haklı çıktı. Erdoğan’ın ‘kardeşim’ diyerek Köşk’e yolladığı Cumhurbaşkanı Gül, son bir yıldır ince ince attığı taşların toplamı kadarını meclis açılışında attı Erdoğan’a.
Hem de 35 dakika gibi kısa süre içinde…
Bir gün önce şaşalı bir kongre yaparak verdiği mesajlarla ulusal gündemi işgal eden Erdoğan’ın yerinde o dakikadan itibaren yeller esiyordu. Çünkü gündemin yeni sahibi Cumhurbaşkanı Gül’dü.
Pazartesi’nin gazetelerinde ‘Bu bir veda değil, Köşk’te görüşürüz’ diyen Erdoğan’ın sözleri 9 sütuna manşet yapılırken Salı sabanının gazetelerinde Gül’ün ‘dur bakalım o kadar da değil’ diyen ikazları vardı aynı sütunlarda.

Ve Gül’ün konuşması sanki Erdoğan’ın kongre konuşması üzerine hazırlanmış gibiydi.
Tutuklu vekillerin (parti ayrımı gütmeden) TBMM’de olması gerektiğine olan inancını yüksek sesle yinelemesi, AK Parti kongresine sokulmayan gazeteciler üzerinden ‘basın özgürlüğü’ savunuculuğuna soyunması, başkanlık sistemi tartışmalarına yönelik ‘ikazları’ ve de hükümetin ekonomi politikalarına yönelik övgünün ardından ‘ama’ cümlesini kurarak ikazlarda bulunması…
Ve ilginçtir dokunulmazlıkları tartışılan BDP’lileri kast ederek, hükümete ve meclise ‘dikkat edin, geçmişteki hataları yapmayın’ tavsiyesi…
 
Tüm bunları canlı canlı izlerken CHP hatta BDP sıralarından sık sık alkış alan konuşmanın başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AK Parti sıralarında yarattığı soğuk rüzgarları iliğime kadar hissettim.  Ve de Erdoğan'ın konuşma metnindeki bazı bölümlerin altını hangi yüz ifadesiyle çizdiğini bizzat gördüm.
Erdoğan’ın tahammül etmek zorunda kaldığı ve muhtemelen önceden de bildiği 35 dakikalık bu konuşma sırasındaki vücut dilini izlerken kürsüde Gül’ün değil de Ahmet Necdet Sezer’in olduğunu düşünmek bile işten değildi.
Konuşmanın hemen sonrasında uzatılan mikrofonlara aynı yüz ifadesiyle ‘Cumhurbaşkanı ile polemiğe girmek istemiyorum ama bazı konularda aynı şeyi düşünmediğimiz’ ortada diyen Erdoğan, kongreye alınmayan gazete ve gazetecileri de yerden yere vuran bir üslup takınıyordu.
 
Başbakan Erdoğan her ne kadar aylardır konuşulan ‘soğuk savaş’ söylentilerini kongrede kesin bir dille yalanlayıp teşkilatına da ‘fitne/fesat’ uyarısı yapmış olsa da Köşk ile arasındaki iplerin çoktan koptuğu gözle görünür bir gerçekti artık.
Köşk’e çıktığı 2007 yılından sonra muhalefet tarafından ‘Çankaya noteri’ olarak yaftalanan Gül, aradan geçen sürede aslında öyle olmadığını çeşitli vesilelerle anlatmaya çalışmış hatta bir yasayı ‘veto’ ederek gerektiğinde kılıçları çekebileceğini de göstermişti.
Ve de görev süresi ile çıkan hukuki tartışmaların ardından yapılan yasal düzenlemede ‘bir daha aday olmasını engelleyen maddeye’ ne denli kırıldığını da yaz aylarında basın danışmanı üzerinden kamuoyuna aktarmıştı.

Gerek veto edilen şike yasanın aynen (hem de jet hızıyla) iade edilmesi gerekse görev süresi ve adaylık yolunun tıkanmasına dair yapılanlar uzun süredir saman altında devam eden savaşı resmen gün yüzüne çıkarıyordu.
Ve TBMM açılışındaki sert mesajların ardından esen soğuk rüzgarların kolay kolay ılık bir melteme dönüşmeyeceğini de o anda anlamıştım.
Kimilerine göre Gül’ün manifesto niteliğindeki konuşması hem kendi açısından bağımsızlık ilanı hem de 2014’teki Köşk adaylığının gayri resmi ilanıydı.
Erdoğan’ın aynı sertlikteki yanıtı da bu savaşın ne boyutta olduğunu gözler önüne seriyordu.

Başbakan Erdoğan’ın bir gün önceki kongrede Muhteşem Süleyman edasıyla yaptığı duygusal ama bir o kadar da muhafazakâr konuşmasından sonra Gül’ün daha yumuşak ve daha demokratik mesajları birlikte okunduğunda bakın ne çıkıyor?
İngiliz Financial Times gazetesinin geçen hafta 2014’teki Köşk senaryolarına dair yaptığı siyasi analizin satır aralarında vurgulanan ‘Sert Erdoğan-Yumuşak Gül’ temasıydı benim ilk gördüğüm… Muhtemelen İngiliz gazetesi bu konuda ikinci bir makale yayınlayacak olsa dünkü restleşmenin ardından ‘2014’te Sert Erdoğan-Yumuşak Gül’e karşı’ manşetini çok rahat atabilirdi.
Ve Başbakan Erdoğan’ın giderek hırçınlaşan hatta ‘Erbakan’ın yolundayım’ diyecek kadar muhafazakarlaşan söylemlerine karşın Gül’ün ‘tutuklu vekiller, akredite edilmeyen gazeteciler’ üzerinden eleştirilerini doğru okumak gerekiyor.
Erdoğan, oy aldığı yüzde 50’nin sözcüsü gibi davranırken Gül, AK Parti’ye oy vermeyen ‘diğer yüzde 50’ye hitap ediyor. Ve muhtemelen önümüzdeki süreçte yapılacak ‘köşk’ anketlerinde bu söylemin sonucunu göreceğiz.
Yaz başında İzmir Büyükşehir operasyonu nedeniyle ‘Özel yetkili savcıları ve mahkemeleri’ yerden yere vurarak ‘öteki yüzde 50’ye’ sinyal gönderen ve İzmir’de başka Aziz Kocaoğlu olmak üzere CHP’lilerce ayakta alkışlanan Gül, bu kez Mustafa Balbay, Mehmet Haberal hatta Engin Alan gibi ‘özel’ bir kitlesi olan kesimlerin sözcüsü oluyordu.
Tabi ki ‘açılım’ sürecinin asıl mimarı olarak BDP’li tutuklular üzerinden Kürt kökenli yurttaşlara da.

Giderek muhafazakar bir dil kullanan hatta kimi çevrelerce ‘Milli Görüş Gömleğini yeniden giyiyor’ yorumlarına mazhar olan Başbakan Erdoğan ile CHP’lilerin bile ayakta alkışladığı, övgüler düzdüğü ‘ötekilerin de Cumhurbaşkanı’ edasına bürünen Gül’ün durumunu görünce 12 yıl geriye gittim.
Fazilet Partisi’nin o kongresine…
Gelenekçi Recai Kutan’ın yenilikçi Gül’ü az farkla mağlup ettiği o güne…
Aslında o gün yarışan siyasi yasaklı Erbakan ile bugünün Başbakanı ‘yasaklı’ Erdoğan’dı.
Ama Erbakan’ın emanetçisi, gelenekçi Kutan, o yarışı az farkla da olsa kazanmayı bilmişti.
AK Parti’nin kuruluş sürecinin ilk adımı olan bu çatışmanın bir benzerine daha önümüzdeki günlerde hazır olmakta fayda olduğu kanaatini taşıyorum.
Dahası Ankara’daki soğuk savaşın göz göre göre gittiği istikamet burası…
Ve gördüğüm kadarıyla iki lider, iki eski dost arasında, kolay kolay tamir edilmeyecek büyüklükte fay kırıklıkları oluşmuş. Ve bu kırıklar her geçen gün derinleşiyor.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 6 yorum var, 6 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
hisar 3 Ekim 2012 Çarşamba 20:15

ümit bey akp genel merkezi izmir hakkıında cok güzel çalısıyo herturlu engellemeye ragmen burada doğruyu hamit nişancıyı buldular izmirde çok faydalı olacak bir sorusturun cok önemli gelişmeler var

Yorumu oyla      11      6  
Ak Partili Yorumcu 3 Ekim 2012 Çarşamba 13:19

Problem olmasına olur da, hallederiz diyelim geçelim. Tayyip neticede Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmaya bu ülkede en çok yakışan adam. Sadece yakışmıyor, aynı zamanda bileğinin hakkıyla o görevi alacak. Abdullah Gül’ü de hafife almayalım. Sorun çıkacak, hatta ciddi sorun çıkacak ama sonuç kendileri çalışmayıp, AK Partililer birbirleriyle kavga etsin aradan biz çıkalım diye hayal kuran CHP’liler umduğunu bulamayacak. Bu ülkenin hakiki sahipleri tapulu mülküne gecekondu yaptırmaz.

Yorumu oyla      11      6  
m.yıldırım 3 Ekim 2012 Çarşamba 12:22

KİMSE.YANLIŞ HESAP YAPMASIN SY.CUMHUR BAŞKANIM BİR ABDULATİF.ŞENER DEYİL CHPNİN GAZINA GELSİN ONLAR YANİ TAYİP BEYLE ABDULLAH GÜL GENDİ DEYİMLERİYLE KARDAŞDANDA ÖTE BİR BİRLİKTELİKLERİ VAR BUNU BİRLİKTELİYİ CHP ZİHNİYETİ ANLAYAMAZ ONUN İÇİN DEDİYİM GİBİ FAZLA HEVESLENMEYİN ÇÜNKÜ BUNLAR MAKAM MEVKİ İÇİN CHPLİLER GİBİ BİRBİRLERİNE KASET ÇIKAMAZ ŞÜKÜRLER OLSUN ZATEN ÇIKACAK KASETLERİDE YOK.

Yorumu oyla      12      5  
ENES YALÇIN 3 Ekim 2012 Çarşamba 09:11

Bizim için çok farketmez ikisi de samimi , iş bilen insanlar.Kendileri de bugune kadar yaptıkları gibi,didişme içine girmezlerse ki böyle bir şeyin olacağını hiç sanmam her hangi bir sorun çıkmaz

Yorumu oyla      12      5  
hüseyin ahmetoğlu 2 Ekim 2012 Salı 22:03

hiç bir problem çıkacağına inanmıyorum ve gayet medeni bir çerçeve içersinde bu konuyu da halledeceklerine ve cumhurbaşkanlık makamına sn recep tayyıp erdoğanın oturacağı kesin.

Yorumu oyla      14      6  
Bilal-İzmirli 2 Ekim 2012 Salı 14:26

ANLAŞIRLAR ANLAŞIRLAR DEĞİLMİKİ vekile 45 ASİLE 4 zamda bile anlaşıp Çankaya onayladı bundada anlaşırlar .benim anlamadığım CHP MHP VE DİĞER MUHALEFET NEDEN ETKİN BİR ADAY ÜZERİNDE ANLAŞAMIYOR HİÇ DEMESİNLER DAHA VAKİT VAR.ERKEN ÇIKAN YOL ALIR ERKEN EVLENEN D... ALIR.

Yorumu oyla      14      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
50 yıl önce nasıl katil oldu?
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Metanoya!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türkiye'nin İslam’la sınavı
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kamu yararı Çeşme Projesi’nin neresinde?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
12 Eylül ve yeni Anayasa
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Atatürk’ün Toprak Kanunu ya da feodalizmin tasfiyesi uğraşısı
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Siber ve milli!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Germir bağları
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Müzik ve mandolin
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva