Tayfun MARO
Ahlak sükut edince
18 Nisan 2011 Pazartesi

İslamcı kesim, özellikle cemaat çevreleri, hileli işlere neden böyle teşne?
Zihnimde dolanan bu tehlikeli soruyu yüksek sesle soruyor oluşum; ne tarafa dönsem hileli işler ile karşılaşıyor olmamdan ileri geliyor.
 
İslamcı basın ve yandaş medya yazarlarının, yanlış işler yapanları savunmak için gözümüzün içine baka baka yalan söylemeleri veya olan biteni görmezden gelmeleri, aklı başında herkesi kaygılandırıyor.
Sorumlu mevkileri işgal edenlerin, hileli işler ortaya çıktığında sergiledikleri umursamaz tavır; daha fenası, kelime oyunlarıyla olan biteni olağanlaştırma çabaları, sorumluluk sahibi herkesi korkutuyor.
 
“Tanrı buyruğunu yerine getirmek için baş vurulan her yol mubahtır.” Bu argüman her kapıyı açar oldu...
Hileli işleri mubah kılan kutsiyetin sağladığı dokunulmazlığın ardına sinerek iş görenlerin durumunu meşru kılan gerekçeye karşı çıkmak, Tanrı buyruklarına karşı çıkmakla aynı şeymiş gibi gösteriliyor.
Ve böylesine netameli bir suçlamayla karşı karşıya kalma ihtimali, haklı olarak insanları tedirgin ediyor. Manevi değerler üzerinden saldırıya uğrayan insan suskunlaşıyor.
 
Sorulması gereken ama sormaya çekindiğimiz sorular var:
Tanrı’nın ardına gizlenerek veya Tanrı adına kendini yetkili ilan ederek siyaset yapmak, toplumu yönetmek için Tanrı’dan güç ve yetki aktarmak ahlaki midir?
Kuran hükümlerine uygun bir sosyal düzen talep edildiğinde, kamusal alanın ve devletin yapısal açıdan nasıl etkileneceğini ve böyle bir talebin yol açacağı sorunları tartışmanın koşulları var mıdır?
 
Tabularla donatılmış inanç dünyası soru sormaya ve tartışmaya cevaz vermiyor. Hal böyle iken, islamcılar, eleştiri ve tartışmanın olmazsa olmaz kabul edildiği siyaseti vesayet altına almaya çalışıyorlar.
Din değerlerine dayalı olarak yapılan siyaset, kutsal kitabın referanslarını esas alır. Bu referanslar çok net bir şekilde bize der ki, “Tartışma !.. Soru sorma!.. İtaat et!..” Bu üç buyruğun tanrısal boyutu karşısında insan çaresiz diz çöküyor. Tanrı buyruğu, devlet, yasalar ve siyaset iç içe geçtiğinde, geriye sadece Tanrı buyruğu kalıyor. Her şey Tanrı buyruğunda eriyor.
Tam bu nedenle, Tanrı-devlet ilişkisini tartışmak, her türlü engellemeye karşın, bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.
 
Laiklik ilkesini dejenere ederek işlemez hale getirmek suretiyle devleti ve kamusal alanı din değerlerine göre örgütlemeyi hedefleyen siyasi kadrolar, kişi hakkı olan insan haklarını da gurup hakları üzerinden tanımlıyor. Dolayısıyla demokrasi de, din guruplarının taleplerine yanıt veren bir devlet yönetme biçimi olarak kabul görüyor.
Hal böyle olunca, islami inançlardan ibaret bir sosyal düzen kendini dayatıyor ve karşı çıkanlara da, “bunun neresi kötü?” yollu soruyla aba altından sopa gösteriliyor.
 
Toplumsal ahlakın sükut ettiği yer, tam olarak böyle bir yerdir. Her ne kadar, “Allah’ın sopası yok!” dense de; Tanrı buyruğunu sopa gibi üstümüze sallayarak, “Allah’ın sözü üstüne söz olmaz!” demektedir, din üzerinden siyaset yapanlar.
Önümüzdeki yıllar, İslamiyetin devlet ve kamusal yaşamdaki yerinin ve rolünün eni konu tartışılacağı yıllar olacaktır.
İslamcıların falında Rönesans çıkabilir…
 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ceyda 19 Nisan 2011 Salı 09:31

Zannediliyor mu ki bu gemi battığında kendileri kurtarılacak? İlk kendileri batacak, boğazlarına kadar battıklarına ilaveten.

Yorumu oyla      12      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Kaçın, demokratlar geliyor!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Deniz çayırlarına çocuklarınız için acıyın…
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Ormanlarımız yanar gider!
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Neden itibardan tasarruf olmaz?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İnsan yakmak ve Madımak!
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
İnsan insanı yakar mı?
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Türk Milleti!!!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Az okumuşlar
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Karl Marx ve Mehmet Şimşek!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva