Kılıçdaroğlu diyor ki; ’“Önder Sav’’a seçim ve hukuk işlerini verdim’” kabul etmedi. Gürsel Tekin’’i Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı yapacağımı öğrenince ateş püskürdü hatta tehditkar konuştu’” Tam olarak böyle olmasa da gazetelere yansıyan son diyaloglar bu şekildeydi.

Bazı insanlar vardır, ’‘Kapıdan kovarsın, bacadan girer. Bazılarına kaşını kaldırırsın, o bunun defol git’’ demek olduğunu anlar ve çeker gider.

İkinci şıkta yer alanlardansanız yani kaşın kaldırılışından, ’‘çek giti’’ anlayanlardansanız; kendinizi Önder Sav’’ın yerine koyun’…

CHP gibi önemli, tarihi misyonu olan bir partinin Genel Sekreterisiniz. Partinin kaosa girdiği bir dönemde tek bir işaretiniz her şey için yeterli. Kimi işaret etseniz genel başkan yaptıracak durumdasınız. Siz Kılıçdaroğlu’’nu tercih ediyorsunuz. Önce onu yüreklendiriyor, tam destek vaat ediyor ve sözünüzü de eksiksiz tutuyorsunuz.

Amacınız sadece genel başkan çıkarmak değil. Öyle olsa, aday kendiniz ya da bir yakınınız olabilir pekala. Amacınız hem partinin yaşadığı kaset skandalını unutturmak hem de olumsuz havayı tersine çevirip krizden bir başbakan adayı çıkarmak. Tüm bunlar herkesin gözü önünde cereyan etmedi mi? Etti.

Sav sadece CHP’’ye değil, Türkiye’’ye bir kriz yönetim dersi vermiştir o süreçte’…

Peki, bugün Önder Sav’’ın yerine tercih edilen Gürsel Tekin o günlerde neredeydi?

Kritik il başkanları toplantısında Kılıçdaroğlu’’na açık desteğini en son açıklayan, son ana kadar birilerinin ’‘genel başkanlık’’ teklifini değerlendiren, coşkulu kurultayın akşamında ayrılıkçı liste çalışması yapan, CHP’’nin yarım asırlık emekçisi, 10 yıllık genel sekreteri Sav’’a gece yarısı otel lobisinde hakaret eden o değil miydi?

Aradan çok değil, 5 ay geçiyor’… Partide yüksek yargının müdahalesiyle hukuki boyutu hala tartışılan ’‘tüzük’’ operasyonu yapılıyor. Sav’’ın hakkı olan ’‘örgüt’’ görevi Tekin’’e veriliyor.

Önder Sav için ne derseniz deyin. İster ihtiyar, ister ekipçi, ister şu, ister bu’… Ama Gürsel Tekin ile Önder Sav’’ı karşılaştırmak bile neresinden bakarsanız bakın, yazıktır, ayıptır ve de günahtır.
Hem kumaş, hem bilgi/birikim hem de emek-özveri bakımından’…

İstanbul medyasının şu ya da bu şekilde, il başkanlarına sahip çıkma içgüdüsünü anlamaya çalışıyorum. Ama Tekin ile Sav’’ın kantara çıkarılmasının bile ne denli hata olduğu gün gibi ortada.

Kılıçdaroğlu’’nun Tekin’’i tercih etmesi Önder Sav’’a ’‘Seni istemiyorum, çek git’’ demekten başka ne olabilir ki?  

İşte benim sapla saman karıştı dediğim nokta tam olarak burası. Kılıçdaroğlu’’nun vefasızlığı yazılmıştır bir kenara da ortada bir yanlış varsa da ’‘Bağdat’’tan değilse de örgütten, yargıdan, halktan döner. Keser döner, sap döner. Gün gelir, hesap döner’…’’

**

Tüm bu süreçler siyasetin ne denli acımasız bir denge oyunu olduğunu ortaya koymuştur. Ve CHP’’de siyaset yapanlara, başkan, vekil olanlara acımaya başladım.  

Dengeleri oynamaktan yoruldular. Bazılarının dönmekten beli kırılacak neredeyse’… Mevlevi dervişleri gibi, ’‘dön baba, dönelim’’ durumuyla karşı karşıya çoğunluk. Özellikle de son bir yılda’… 5 Mayıs 2010’’a kadar herkes Deniz Baykalcı’’ydı... Önder Sav’’ın kendi ekibi olmakla birlikte Baykal söz konusu olduğunda herkes bir adım geriye çekilir ve saygı duruşu gösterirdi.

6 Mayıs’’taki kaset skandalıyla birlikte devran döndü. İbre Önder Sav’’a döndü. Kemal Kılıçdaroğlucu olmak da moda olmaya başladı. Yani örgütün profesyonelleri dönmeye başladı.

Şimdi moda Kılıçdaroğlucu hatta Gürselci olmak. Sav ekibinden ciddi bir çözülme bekleniyor. Konjonktürel isimler çözülse de omurgası sağlam olanlar her şeyi göze alarak oldukları yerde kalacaklardır. Belki bu sıralar bazılarını birkaç adım geri çekilmiş, yumuşamış görebilirsiniz. Sakın yanılmayın’… Bazen savaşta birkaç adım geri çekilmek, strateji gereğidir. Ve bugün geri çekilmek yarın hamle yapmaya engel değildir.

Ve yanıt bekleyen birkaç soru’…

Olayın üçüncü günü’… Hükümet kanadından tek bir açıklama yok. Ne başbakan ne de başka bir sözcü CHP’’deki kasırgaya ilişkin tek satır açıklama yapmıyor. Bu dikkat çekici değil mi? Gırgır bile geçmiyorlar’… Kılıçdaroğlu’’nun ’‘Yeni CHP’’sinden korktukları için mi yoksa seçim meydanlarında başka şeyler söylemek için mi?’’

Önder Sav’’ın Kanal D ana haberdeki açıklamaları da dikkat çekiciydi. Satır aralarındaki bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Mesela ’‘Kime niyet kime kısmet tüzüğü’’, ’‘Yargıtay karar makamı değil, uyarı makamıdır’’, ’‘Kılıçdaroğlu iki kez yalan söyledi’’  dedi Sav.

MYK’’nın İzmirli üyesi Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Yüksel’’in kente gelişinde ayağının tozuyla katıldığı canlı yayını izledim. AK Partili İsmail Yılmaz’’ın Yeni Asır Tv’’deki yayınında Yüksel’’in ifadeleri dikkat çekiciydi. Dengeleri gözeten ve dikkatli konuşan Yüksel’’in yeni tüzüğü demokratik bulmuyor oluşu ilginç ama doğruydu.  Ancak Alaattin Yüksel’’i çok da rahat görmedim. Bu da tepedeki savaşın boyutunu ortaya koymaya yetiyordu.

Ve Baykal’… CHP’’deki son gelişmelerden memnun mu? Baykal’’ın Önder Sav’’ın tasfiyesinden ilk etapta memnun olduğunu, içinin yağlarının eridiğini düşünüyorum. Ama daha sonra oluşan tabloya bakınca da içinin ’‘cızz’’ ettiğinden eminim. Canlı yayında yeni tüzük için ’‘Kime niyet, kime kısmet tüzüğü’’ dedi ya Önder Sav’… Kendisi için hazırlattığı tüzüğün yanlış ellerde yanlış kullanıldığını görüyordur Baykal’… Deniz Bey’’in tek isteği Sav’’ın gönderilmesi değildi. Yeni bir tüzük kurultayı yeni bir Parti Meclisiydi’… Yani Kılıçdaroğlu’’nu Sav’’ın değil kendisinin kontrol etmesini, ekibini PM ve MYK’’ya sokmak istiyordu. Kılıçdaroğlu ise Baykal’’ın kendisi için hazırladığı silahla hem Sav’’ı hem de Baykal’’ı vurdu.

Peki bu ne anlama geliyor? Baykal ve Sav eski günlerde olduğu gibi kaptırdıkları ve yanlış ellerde yanlış kullanılan silahı geri almaya çalışabilir. Bekleyip görmekte yarar var.