Ümit YALDIZ
AK Parti İzmir’de neden başarılı olamıyor?
18 Aralık 2014 Perşembe

Birçok neden sayılabilir. Başta doku uyuşmazlığı olmak üzere… Korkular, kaygılar… Cumhuriyet, Atatürk, batılılık, endişeli modernler, ulusalcılar…
Konak’tan gönderilen başkan adayına yüzde 72 ile rekor kırdıran Karşıyaka… Adını söylemekte zorlandığı Ekmeleddin İhsanoğlu’na yüzde 85 oy vererek, birilerine ‘Bu Karşıyaka’yı yakmak lazım’ dedirten İzmir… Nam-ı diğer Gâvur İzmir!
Peki, bu manzaranın tek sorumlusu İzmir mi?
Geçmişte merkez sağı defalarca iktidara taşıyan İzmir, bugün merkez yönetimine tek bir adam bile sokamadığı CHP’nin kalesine nasıl dönüştü? Bu dönüşümde kimler nasıl rol oynadı?
En baştaki soruya dönersek; CHP Türkiye’de neden iktidara gelemiyorsa AK Parti de İzmir’de aynı nedenlerle iktidar olamıyor?
Aslında bu kadar net ve de basit… CHP’nin yarım asrı geçkin süredir (arada bir koalisyon ortağı olmasını saymazsak) tek başına iktidar olamayışının ‘tarihsel nedenlerini’ bir kenara bırakıp, gelinen noktada 30’a yakın ilden milletvekili bile çıkaramıyor oluşu her şeyi gözler önüne seriyor aslında…
Şu veya bu nedenle Türkiye’nin bütünüyle ilişki kuramıyor CHP… Çünkü gündem yaratamıyor. Sokağın dilini konuşamıyor. Dahası üretemiyor. Ürettiğini anlatamıyor, tanıtamıyor, satamıyor. AK Parti gibi ‘senfoni’ olamıyor. Daha çok kakofoni yaratıp, iktidar ve iktidarın uzantılarına laf yetiştirmekle yetiniyor. İktidar gündem belirlemekte antrenmanlı...
Erdoğan’ın attığı her adım söylediği her kelime defalarca çalışılıyor. Ölçülüp, tartılıyor.
Jet araştırmalarla sokağın/halkın tepkisi ölçülüyor. Muhalefetin olası tepkileri hesaba katılıyor.
Ve olta yemleniyor. Geriye sadece balığın zokayı yutması kalıyor.
Ve muhalefet o zokayı her seferinde yutuyor. Hal böyle olunca ağır yenilgi kaçınılmaz oluyor. Zaten dövüş eşit şartlarda değil… Devletin tüm olanakları, medya havuzları, kalemşorlar, troller… İktidar ne isterse, ne kadar isterse onu/o kadar konuşan, laf yetiştirmeye çalışırken hata üzerine hata yapan, iktidarın dolmuşuna binip, maçı hep deplasmanda oynayan bir muhalefet…
Son örnek: Ana muhalefet liderinin Hülya Avşar’la ne işi olabilir?
Efendim soru sorulmuş da cevap verilmiş. ‘Fena mı oldu Kılıçdaroğlu magazin sayfalarında boy gösterdi’ diyenleriniz de olabilir. Ama akıllarda Hülya Avşar’ı ciddiye alıp ona laf yetiştirmeye çalışan bir muhalefet lideri kalıyor.
*
Velhasıl AK Parti’nin de İzmir’deki politikası farklı sayılmaz. Başından itibaren İzmir’e hitap edemeyen, kentle topyekûn bağ kuramayan iktidarın yaptığı tek şey Kocaoğlu’na laf yetiştirip haddini bildirmeye çalışmak. Çalışmak diyorum.
Alışık olmadıklarından olsa gerek, muhalefeti beceremiyorlar.
Çoğu zaman ellerine-yüzlerine bulaştırıyor, haklıyken bile haksız pozisyona düşüyorlar.
Bazen devletin/hükümetin gücünü bazen hoyratça kullanıp tehditkâr bir dille gözdağı vermek istiyorlar ama bu rakip safları sıklaştırmaktan öte bir anlam ifade etmiyor.
En büyük sorun İzmir politikasını İzmirlilerin belirlememesi bence. Belirleyenlerin de İzmir’in en az yarısıyla diyalog/bağ kuramaması… Kimi zaman aceleyle kimi zaman öne çıkma/gündem olma telaşıyla bir çuval inciri berbat etmesi…
Daha çok teşkilattaki fanatikleri tatmin edici cümlelerle şekillenen bir İzmir politikası…
Bir dönem Melih Gökçek karar verdi İzmir’de neyin konuşulacağına… 2009’daki ağır yenilginin en büyük nedeni Gökçek’in 2008’deki ‘arsenik’ müdahalesidir. Kemal Unakıtan’dan, Hüseyin Çelik’e kadar birçoğunun hakaretengiz sözlerine, aba altından sopasına şahit oldu bu kent.
Ne kadar ekmek o kadar köfte imaları, İzmir’e fethedilecek bir kentmiş gibi davranılması her seferinde ters tepti… Ulubatlı Hasanlığa soyunanlar bayraklarıyla ortada kaldı.
Ve son dönemde de Binali Yıldırım sahneye çıktı, çıkarıldı.
‘Hizmet’ dedi, ‘proje’ dedi. ‘Tünel’ dedi, ‘yol’ dedi. 1414 projeden söz etti.
Yüzde 36-37 bandına kadar çıksa da orada kaldı. Lakin yetmedi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kayıtlara geçen yüzde 34 aslında sorunun nerede/kimde olduğunu anlatmaya yetiyordu. Binali Yıldırım çok adaylı seçimde yüzde 36’ya çıkarken 3 adaylı yarışta Erdoğan’ın yüzde 34’te kalması siyaseti biraz bilen için çok şey anlatır zaten.
Nasıl ki Türkiye’de AK Partili Erdoğan karşısında yenilgiye doymayan bir muhalefet varsa İzmir’de de CHP’li Kocaoğlu karşısında yenilgiye doymayan ve de yenilgiden ders de çıkarmayan bir muhalefet var. Ve son bariz örnek stadyum tartışmasında yaşandı.
Yaşı genç ama egosu oldukça şişkin spor bakanından ancak 7 ay sonra (zoraki) randevu alabilen İzmir’in başkanı 6 yıldır stadyum yapmak için çırpınıyor. 3 bakan 4 genel müdür, 2 federasyon başkanı eskitti. Mesele Kayseri’ye, Konya’ya stadyum yapmak olunca 5 dakikada sağlanan mutabakatlar söz konusu İzmir olunca 5 yılda sağlanamıyor.
En azından 7 ay sonra gelen ‘randevu’ İzmir’e böyle düşündürttü. Kentte zaten yaygın olan ‘AK Parti İzmir’i cezalandırıyor, Ankara/hükümet İzmir’e şaşı bakıyor’ algısını çürütmek için yapılan onca çalışma Çağatay beyin bence 4 milyon İzmir’in zoruna giden randevu ayıbıyla biraz daha güçlenmiştir. 7 ay sonra görüştü de ne oldu diyeceksiniz?
İzmir’in başkanı, 7 ay sonra da verilse o randevuyu önemseyerek ‘dedesini tanıdığı’ bakan hazretlerinin karşısına oturdu, tek tek anlattı. Görüşmenin ardından yapılan ‘şifreli’ açıklamaya bakarsak, 5 Kasım’daki o zirvede bir uzlaşıya varıldı. Edindiğim bilgiye göre Başkan Kocaoğlu Bakan Kılıç’la yaptığı zirvenin ardından gerek maliye bakanlığı yetkilileriyle gerekse spor bakanlığından üst düzey bürokratlarla varılan mutabakata ilişkin yeni görüşmeler yaptı.
Ve kentte tüm hızıyla süren stadyum tartışmasında yeni polemiklere zemin hazırlamamak adına da ısrarlı sorulara “Bakan bey İzmir’e gelecek. O konuşmadan yeni bir şey söylemeyeceğim bu konuda” diye cevap verdi.
Ta ki 16 Aralık Salı gününe kadar… 5 Kasım’da başlayan stadyum orucunu 40 gün tuttu Kocaoğlu. 41 gün sonra kentin önüne yeni bir stadyum teklifiyle çıktı. Sanıyorum sonunda ‘Bakan beyin İzmir’e gelmeyeceğini, o konuşmayı yapmayacağını’ anladı. Yahut kapalı kapılar ardındaki o görüşmenin de yaklaşan seçimlere kurban gittiğini gördü.
Dedi ki Kocaoğlu, ‘Stadyumu Yalı’ya ya da Örnekköy’e değil KSK camiasının da sıcak baktığı Selçuk Yaşar tesislerinin oraya yapalım. Belediye olarak ‘otobüs garajı’ olarak kullandığımız maliyeden tahsisli 30 dönümlük alandaki hakkımızdan feragat edelim. Üzerine belediyenin tapulu 5 dönümlük yerini de stadyum için hazineye devredelim. Karşılığında stadyum arazisi olarak işaretli, maliyeye kayıtlı, Örnekköy’deki alanı ‘otobüs garajı yapılmak üzere’ hazineden belediyeye tahsis edilsin.
Örnekköy’e ve Yalı’ya stadyum olmaz diyenlerin ‘hayır’ diyemeyeceği bir üçüncü yol bu…
Yani ‘ya bir yol bul ya da yoldan çekil’ sözünün gereği olarak ‘devletin kurumları’ arasında basit bir takasla çözülecek devasa bir sorun. Ne Mavişehir örneğinde olduğu gibi ‘karışık-kuruşuk’ bir durum var ortada ne kişiye özel rant iddiası…
Ama AK Parti’nin stadyumlardan sorumlu İzmir Milletvekili Aydın Şengül’e göre burada tam bir ‘şark kurnazlığı’ var.
Kocaoğlu, Çiğli’deki 5 dönümlük tapuyu devredip Karşıyaka-Örnekköy’deki 70 dönümü istiyor. Ona göre Çiğli’deki 30 dönüm zaten hazinenin… 5 dönüm Kocaoğlu’nun…
*
Mesele stadyum… Ve ortada yeni bir öneri var. Eğer Şengül deseydi ki, ‘Selçuk Yaşar tesislerinin orası stadyum için doğru değil, doğrusu Yalı’dır’ Bunu anlardım. Herkes anlardı. Çünkü bu bir görüştür. Ve bir muhalefet milletvekili Kocaoğlu’nun önerisine katılmak zorunda değildir. Ama onun aklı işin ‘tapu ve dönüm’ boyutunda kalmış.
“5 dönümü veriyor 70 dönümü alıyor”. Vay şark kurnazı vay(!) deyip başlamış saydırmaya…
Sanıyorum Şengül şu sıralar biraz yoğun… Bütçe görüşmeleri, komisyon çalışmaları derken…
Ve tıpkı ‘CHP’nin torpil listesi gibi’ bu açıklamayı da aceleyle yapmış olsa gerek. Haddini bildirme ve bunu da partili arkadaşlarından önce yapma telaşından olsa gerek bu talihsiz beyanatlar.
Şengül’ün ‘tapu/dönüm’ açıklamasını okuduktan sonra İzmirli bir vatandaş olarak iki şey hissettim.
1-Şengül’e göre Kocaoğlu Örnekköy’deki araziyi ‘otobüs garajı’ yapmak üzere değil oğlu Ulaş’a çiftlik yapmak için istiyor maliyeden.
2-Şengül’e göre İzmir Büyükşehir Belediyesi bu devletin kurumu/parçası değil… Demek ki gelinen noktada ‘parti devleti kavramı’ o denli yerleşmiş ki zihinlere, muhalif kentleri devletin parçası olarak kabul etmek bile zorlaşmış. Demek ki artık devlet demek AK Parti demek…

Yoğunluğa, yorgunluğa ve de seçim/adaylık telaşına vermek istiyorum bu iki açıklamayı.
Haluk Koç’a yanıt olsun diye oluşturulan torpil listesine gelince… Şengül’e tavsiyem İzmir’in çiçeği burnunda 6-7 aylık AK Partili başkanlarına bakmasıdır.
Ne bacılar, kardeşler, ne becayişler görecektir baktığında. Ve bunu gördüğünde de 12 yıllık başkanlığında 25 bin kadrosu olan büyükşehir belediyesine Kocaoğlu soyadını taşıyan sadece bir ismi memur yapan Kocaoğlu’na teşekkür edecektir
. Dedim ya telaş, yoğunluk, yorgunluk…
İzmir politikasını İzmirlilerin belirlemediği, belirleyenlerin de talihsiz durumlara düştüğü bu tabloda AK Parti’nin İzmir’i alma ihtimalini, kaleye bayrağı dikme ihtimalini görüyor musunuz?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
izmirli vatandaş 31 Aralık 2014 Çarşamba 12:57

Şengül’e tavsiyem İzmir’in çiçeği burnunda 6-7 aylık AK Partili başkanlarına bakmasıdır. Ne bacılar, kardeşler, ne becayişler görecektir baktığında. Ve bunu gördüğünde de 12 yıllık başkanlığında 25 bin kadrosu olan büyükşehir belediyesine Kocaoğlu soyadını taşıyan sadece bir ismi memur yapan Kocaoğlu’na teşekkür edecektir.ÜMİT BEY YAZINIZDA BUNU DEMİŞSİNİZ FAKAT SİZE HATIRLATAYIM KILIÇDAROĞLU SGK'NIN GENEL MÜDÜRÜYKEN İŞE ALDIĞI AKRABALARININ SAYISINI 70 KİŞİDİR.BELGELERLE İSPATLANDI UNUTTUNUZ HERHALDE YA DA SİZİN DE YORGUNLUKTAN GÖZÜNÜZDEN KAÇTI DİYELİM

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva