Gönül Soyoğul
’“Rus salatası’” yapar gibi gazete yapıyorlar
20 Kasım 2009 Cuma

Dinç Bey ile röportajı, daha önceki Diva röportajında olduğu gibi yine Önay Bilgin’’in evinde, fonda o muhteşem kitaplık, ferah/sade/rafine zevkin hakim olduğu salonda gerçekleştirdik.’¶
 
Röportajın sonuna doğru konu ’“İzmir’’in hal-i pürmelali’”nden çıktı, ’“İzmir’’de yerel basının hal-i pürmelali’”ne dönüştü haliyle.
İşte şimdi okuyacaklarınız, bu işin ’“pir’”inden satırlardır’…
 
GÖNÜL SOYOĞUL: Siz dediniz ki, bu işi yapan sadece gazetecilik yapmalı, başka yan işle, ek işle uğraşmamalı. Sadece gazetecilik yapmak, bir işverene kazandırır mı? Çünkü sonuçta bir yatırım yapacak, karşılığını almak isteyecektir. Yerel gazete bazında soruyorum.
 
DİNÇ BİLGİN: Vallaha kazandırır. Bizim Gazi Bulvarı’’nda kiraladığımız bir binada, işte Bilginler ve Sokullular, Yeni Asır Gazetesi’’ni çıkarırlardı; iki ailenin de gayet güzel hayatı vardı, para kazanırlardı. Senede birkaç defa Avrupa’’ya giderdi iki taraf da. Sonra işte Dinç Efendi geldi, işi daha da büyüttü. Gazetecilikten başka hiç bir iş yapmadan, Yeni Asır imkanlarıyla, kendi payıyla İstanbul’’a geldi, başka gazete kurdu filan’… Yani elbette gazetecilik para kazanır.
 
SOYOĞUL: Krize rağmen?
 
BİLGİN: Krize rağmen, her şeye rağmen! Süha Sukuti Tükel’’in Ticaret Gazetesi vardı. Türkiye’’deki ticaret gazetelerinin belki birincisiydi, ilk iyi örneğiydi. Süha Tükel de bildiğim kadar Ticaret Gazetesi dışında başka iş yapan biri değildi. Ticaret Gazetesi iyi para kazanırdı. Tükeller, para kazanan bir aileydi. Yine o tarihteki İzmir, şimdiki İzmir’’in onda biri kadar var mıydı? Yoktu. Şimdiki bir mahalle, o yıllardaki İzmir’’den daha büyük. Şimdi bir gazete para kazanır mı derseniz, çok rahatlıkla olur derim.
 
SOYOĞUL: Ben sizinle daha önce yaptığım röportajda da ’‘yerel basının durumu çok zor, para kazanmak neredeyse imkansız hale geliyor’’ demiştim. Siz o zaman da karşı çıkmıştınız bu anlayışa. ’‘Avrupa fonları, başka şeyler var, bulunur, yeni yollar yaratılır/açılır’’ demiştiniz.
 
BİLGİN: Nasıl söyleyeyim... Hep aynı şeyi yapıyoruz, hep aynı gazeteyi yapıyoruz. Gazetelere baktığın zaman, hepsi sanki birbirinin karbon kağıdıyla kopyası çıkarılmış gibi. Getir arka arkaya koy bak. Aynı. Bazıları iyi bir şeyler yapmaya çalışıyor. Mesela görüntü açısından en azından. Bir süre sürüyor. İşte Habertürk. Formatı farklı. Boyut farklı. İşte ilk başta farklı bir şeyler yapmaya çalıştılar. Şimdi aldığınız zaman, bütün gazetelerin sayfalarına bakın, bunun boyu küçük, o kadar. Enden/boydan küçültülmüş gibi. Nedense iyi bir şeye devam edilemiyor. Mesela Milliyet, pazartesi günü Cadde diye bir ilave yaptı, hoşuma gitti. Çok güzel, diğerlerinden farklı bir görünümde. Üstelik de görsel olarak grafiklerini yapan çocuk gazeteci de değilmiş galiba. Bugün Çarşamba değil mi? Pazartesi başladı, Salı, Çarşamba’… Bugün yine eski usule doğru geldiler yine.
 
SOYOĞUL: Çekmiş mi eskiye doğru yine?
 
BİLGİN: İnşallah tekrar döner. Milliyet’’teki yenilik de hoştu. Ekonomi haberleri falan. Diğerlerinden farklı olabilir zannediyorsunuz, fakat bir süre sonra basmakalıp zihniyet hakim oluyor yine. Tabii hiçbir şey yapmadığım için çok büyük rahatlıkla söylüyorum bunları. Kendim yapsam’…
 
SOYOĞUL: Ben sizin yanınızda çalışmış bir insanım. Siz hiçbir şeyle tatmin olmuyordunuz.
 
BİLGİN: Doğru ama yani daha iyisini yapabilir miyim? Şimdi çok rahatlıkla söylüyorum, denemek yapmak ayrı, söylemek ayrıdır.
 
SOYOĞUL: Ben zihniyet anlamında söylüyorum. Yeni Asır’’da öyle yapıyordunuz. Sabah’’ta ben sizinle çalışmadım. Yeni Asır’’da değiştirirdiniz bir şeyi, 10 gün sonra yine değiştirirdiniz. Dışarıda ’‘O gazetede duvarlar bile yürüyor’’ diye konuşulurdu!
 
BİLGİN: Ama Yeni Asır, muhteşem dönemindeydi o zaman. O tarihteki Türk basınında birçok öncülüklerin gazetesi. Ayrıca, Yeni Asır’’ın bir şansı var, son derece kabiliyetli bir insan grubu vardı.
 
SOYOĞUL: Evet, daha önceki söyleşimizde de hep hakkını verdiniz o kadroların’…
 
BİLGİN: Çok çok kabiliyetli. Öyle bir grup şimdi’…
 
SOYOĞUL: Güngör Ağabey’’in söylediğine katılıyorum; o yapıdan, o insanlar fışkırdı diyor Güngör Mengi. Yani her şey birbirini tetikliyor. Siz diyorsunuz ya şimdi, İzmir’’de muhteşem insanlar vardır, yaratıcı insanlar vardır. Ama bir şeyin tetiklemesi gerekiyor. O dönem, o insanları tetikledi işte, öyle değil mi?
 
BİLGİN: Doğru, hiçbir şeyin tesadüf olmadığı doğru. Şimdi Türk basınına bakıyorum, Türk basınının başındakilere bakıyorum. Dehşet verici bir durum var. Mesela, eskiden Haldun Simavi işte. O zamanlar genel yayın müdürlerini televizyonlara davet ederlermiş, onlar da korkuyla patronlarından izin istemeye giderlermiş, ’“Yavrum, şimdi çıkacaksın, ne kadar sersem bir adam olduğunu bu kadar adam öğrenecek. Otur oturduğun yerde’” dermiş. (kahkahalar)
 
SOYOĞUL: Bazen beğendiğim yazarlarla tanışmak istemiyorum Dinç Bey; hayal kırıklığına uğrar, bir daha yazılarını okuyamam diye. Onun gibi bir şey bu da. İyi yazan biri, iyi konuşmacı olacak diye bir kural yok elbet.
 
BİLGİN: Televizyon da çok fena yaptı onları, onu söylemeye çalışıyorum. Görüyorum bazen, Haldun Bey’’e hak veriyorum o zaman. (kahkahalar) Bu kadar da sert söylemesi gerekmiyordu ama’…
Pazarlanan her ürün gibi, işin başarılı olması için, FARKLI bir ürün yapmanız lazım. Farklı bir ürün olması lazım. Ne bileyim, işte bir sürü diş macunu varken, bir tane daha aynısından çıkarmamak lazım. Ayrıca gazetenin başka bir huyu, tavrı olması lazım. Bir karakteri, o karakterinin biçimlenmesi lazım. Şimdi her olaya aynı biçimde bakan gazeteler grubu var. Öbür tarafta da tam tersi bakan grup var. Bunlar komik geliyor insana. Trajikomik. Bir de’… Basının üzerinde -ben artık gazete yönetmediğim için rahat söylüyorum-; besbelli ki ağır baskılar da var, belli. Muhalefet düzeylerini frenliyorlar, onu da insan hissediyor, o da çok komik oluyor. Ne bulacaklarını bilemiyorlar? Bir gün çıkacak mutlaka’… Bir büyük gazete falan’… Bunlarla kalmaz bu iş. (sanki içinden söylenir gibi mırıldanıyor)
 
SOYOĞUL: Şekil açısından küçültülmüş gibi falan dediniz ama, Habertürk’’ü içerik olarak nasıl buluyorsunuz?
 
BİLGİN: Yok, bana göre içerik de yok. Hiçbir yenilik yok. Kocaman, o kadar. O kadar kocaman bir gazete verdiğiniz zaman da bütün mesainizi o gün, o gazeteyi bitirmeye sarf ediyorsunuz. Yaratıcı olamıyorsunuz. Aklınızda kalan bir manşeti var mı?
 
SOYOĞUL: Yok. Herkes ana gazetenin ruhsuz olduğunda hemfikir. Ama ekonomisi daha iyi, magazini daha iyi, ekleri daha iyi diyorlar. Fakat, sizin dediğiniz açıdan hiç bakmamıştım, enerjinin gazete yapmaya harcanmasına, yaratıcılık anlamında düşünecek zaman, enerji kalmadığına’…
 
BİLGİN: Baktığınız zaman günde 60-70 tane sayfa var. Bu kadar sayfa; Milliyet+Vatan+Sabah=Habertürk’… Hepsinin toplamı kadar sayfa yapıyor. Çılgınca bir mesai sarf ediyorlar. Biri bağırıyor ’‘ekonomin altıncı sayfası gelmedi’’, öteki bağırıyor ’‘bilmem kaçınca sayfa nerede? Baskıya geç kalıyoruz.’’
 
SOYOĞUL: Kaçmaktan kovalamaya vakit yok gibi bir şey, bu durumda.
 
BİLGİN: Ekonomiyi büyüt istediğin kadar, saçma sapan şeylerle, fazlalıklarla dolu bir şey.
 
SOYOĞUL: Hala Taraf’’ı mı beğeniyorsunuz? Sizinle daha önce konuştuğumda bana, saatlerce okuyorum demiştiniz.
 
BİLGİN: Taraf’’ı beğeniyorum, Taraf büyük hizmet yaptı vatana-millete. Türkiye’’deki ezberlerin bir kısmını, bozdu, ortaya çıkardı. Ama gazete mi derseniz, gazete değil. Misyon. O başka bir şey. Gazetecilikle onu bağdaştırmak mümkün değil, başka bir şey o. Ama o da lazım. Buna bir şey demiyorum.
 
SOYOĞUL: Yeniden dönseniz medyaya. Ütopya diyelim ama hani mesela? Ne tür bir gazete yapardınız Dinç Bey? Biraz Taraf, biraz ’…
 
BİLGİN: (şiddetle itiraz ediyor)Hayır hayır hayır!
 
SOYOĞUL: Tamam, biraz ondan, biraz bundan olmaz; ama ne yapardınız merak ediyorum. Düşünemiyorum ne yapacağınızı’…
 
BİLGİN: Yapsaydım gazete yapardım. Bizim Türkiye’’dekiler gazete değil. Gazete için konu, insan olması lazım. İnsan hikayesi yok Türk gazetelerinde, çok garip bir şey. Human story, insan hikayesi yok. O kadar yok ki, o yüzden Türkiye’’de spor okunuyor, magazin okunuyor. Çünkü sporda da magazinde de ister istemez, insan var.
 
SOYOĞUL: Spor ve magazin haberlerinin daha çok okunmasının altında bu mu yatıyor?
 
BİLGİN: Tabii, onun başarısı oradan geliyor. Çünkü, her konu insan. İnsan yok bu bizim gazetelerde. Ve fark etmiyorlar da. Yabancı gazeteleri de Allah bilir ellerine alıp okumuyorlar. Dünyada böyle değil. Dünyada insan merkezlidir gazete. Ben gazete yapsaydım, her sayfada mutlaka bir insan haberi olması için, çalışırdım. İnsan haberi olunca, ne oluyor? Gazetecilik oluyor.
İzmir’’de ne kadar güzel insanlar vardı, Günaydın’’da polis muhabiriydi hani?
 
SOYOĞUL: Mümin Sertbaş mı?
 
BİLGİN: Evet, ne kadar güzel haberler, insan öyküleri çıkartırdı o mesela. İşte o. Gazete o. Mümin Sertbaş nasıl, sağlığı iyi mi?
 
SOYOĞUL: İyi iyi, gayet iyi. Hepimiz kadar bir takım problemler yaşıyor, o kadar.
 
BİLGİN: Bizim gazetelerde olmayan o işte, insan haberi. Garip bir karışım. Gazetecilik eskisi kadar, şimdi böyle bir haber peşinde koşturmayı gerektirmiyor, bu da belli miktarda tembellik veriyor. Müthiş bir bilgi akışı var; her taraftan görüntü akıyor, resim akıyor, bilgi akıyor. Toplanıyor haberler, televizyonda bir takım adamlar da masanın başına toplanıyorlar, ’‘bugün ne kullanalım’’ diye konuşuyorlar. Rus salatası yapar gibi, gazete yapıyorlar. Ama gazeteye gelen her haberin içine, ’‘katma değer’’ katılması lazım. İnsan haberi dediğim o. Bu haber mutlaka işlenecek, palavra atılmayacak tabii. Haber zenginleştirilecek. Birçok haberi gazetede okuyorum, anlamıyorum ne dediklerini. Gerçekten anlamıyorum. Hele bir de ekonomik haber olursa’… anlamıyorum. Ne diyor, kim haklı, kim haksız? İşin altındaki gerçek falan diye yazan yazarlar var, (gülüyor) gazetede çıkan haberleri bir de tarif ediyorlar. İnsan haberlerinin en güzel örneklerini İngiliz gazeteleri, Amerikan gazeteleri veriyorlar. İngiliz tabloit’’leri bütün popüler basın, insan haberi üzerine kurulu. O zaman bu kadar ucuz magazine de gerek kalmaz. İnsana döndürdüğünüz zaman.
Şimdiki gazeteler, Hürriyet, Vatan, Milliyet, Sabah’… Başka bir şey. Zamanında benim Sabah’’a uydurduğum şeyi, onlar daha da bozarak, devam ettirdiler. Bir miktar da biz bozduk. Hiç böyle ekstradan bir şey koymadılar. Bir fark yaratma gayretine girmediler.
 
SOYOĞUL: Bir gazete yapsanız’… Kiminle yapardınız?
 
BİLGİN: Bir gazete yapsam Recai Seyrek’’le yapardım. Mutlaka.
 
SOYOĞUL: O da sizin gibi solak bakar her şeye.
 
BİLGİN: Recai Star’’da da çok güzel şeyler yaptı. Star farklı bir gazeteydi. Ama her şeyi ile farklıydı. Bir huyu vardı, bozuk olmasına rağmen, karakteri vardı. Zengin çocuğu havası vardı, fırlama ama zengin. O yüzden de sattı.
 
SOYOĞUL: Görsel Yönetmen olarak Recai Seyrek’… Ya Genel Yayın Yönetmeni olarak kim?
 
BİLGİN: (düşünüyor)
 
SOYOĞUL: Bildiğiniz, birlikte çalıştığınız isimler’… Mesela Yılmaz Özdil, mesela Fatih Çekirge, mesela Ergun Babahan’… Hangisi?
 
BİLGİN: Bu saydığın isimlerin üçü de olmalı o gazetede. Mutlaka.
 
(Dinç Bey, bu sorunun cevabını ortada bıraktı. Belki cevap vermek istemediğinden, belki bunun cevabını şimdi vermenin anlamlı olmadığını düşündüğünden belki de net bir yanıtı olmadığından’… Ama bu üç isim için de görüşleri çok netti; üçünü de çok takdir ediyordu, üçünü de beni bir kez daha hayretler içinde bırakacak kadar tanıyordu.)
 
VE BİR TEŞEKKÜR: Fotoğrafları, Sözcü’’nün Yazı İşleri Müdürü (eski Yeni Asır’’cı) Neşet Şenizel’’in gönderdiği genç stajyer Hande Zeyrek çekti. Tümüyle söyleyişe konsantre olduğumuz için, ne Dinç Bey’’in, ne de benim, hiç yardımcı olamadığımız Hande, ters ışık yüzünden gerçek performansını gösteremedi ama profesyonel tavırları ile gazetecilikte (şansı da yaver giderse) parlak bir geleceği olduğunu bence gösterdi. Kendisine buradan da teşekkür ediyorum. 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Mehmet Ali 26 Mart 2018 Pazartesi 20:49

Cok zor baskan bir daha cok zor..

Yorumu oyla      10      6  
Kazım EMİR 26 Mart 2018 Pazartesi 15:22

KARABURUN KARA KALSIN ,BETONLAŞMASIN

Yorumu oyla      10      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Kartla ödemede 'derin' sorular!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Yolun sonu
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Hangisi?
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Buraya kadar!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Pişmanlıklar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Gürgen Kral
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (6) “Hamam mı? yoksa Spa mı?”
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Rüşvet ile jest arasında!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Stoilov’a nazar değdi!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Kirpi ikilemi – Hayır deme sanatı
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva