Tayfun MARO
Hayat neden ibaret!.
16 Aralık 2011 Cuma

“Yaşamak tüketmektir. Tüket ki yeniden üretim olsun. Yeniden üretim olsun ki tüketebilesin. Her şey alınabilir, satılabilir. Hayat, kar veya zarar edilen bir alışveriştir. Marka, insanın kalitesidir. ‘Kazan kazan’, en geçerli ilkedir. Para, en yüce değerdir.” Böyle buyurdu, modern zamanların Zeus’u, Wall Street doruklarından.
 
Tüketim sarmalında bütün değerleri para ile ölçer hale gelen insan, tüketim ilahları önünde diz çöktü.
Kapitalizmin altın çağının rengi, anlamı, ruhu budur. “Zamanın ruhu” demeden önce yüz kere düşünmek lazım.
Ve insanın en değersizleştiği bu tarihsel dönem, insanı tüketerek varlığını sürdürüyor.
 
Kapitalist iş anlayışı ‘insan etkinliği’ni salt ücret karşılığı kabul görür hale getirmişse, kapitalist sistem toplumu top yekun tahakkümü altına almış demektir.
Liberal-muhafazakar ittifakı, küreselleşme adına bu tahakkümü doruk noktasına ulaştırmıştır.
Yeryüzü hiç olmadığı kadar yoksulluğun ve adaletsizliğin yaygınlaştığı bir döneme tanık oluyor. İnsanlık çaresizlik içinde Tanrı’ya sığınıyor.
Bu durum, haliyle iktidar zümreleri tarafından dindarlığın sömürülme imkanı olarak değerlendiriliyor. “Çağımız dinler çağıdır” dediklerinin aslı da budur.
 
12 Eylül 1980 darbesini izleyen yıllarda, Amerikan rüyası gören eski solcu dostlarımla zaman zaman tartışırdım. Eski solcu yeni liberaller, küreselleşmenin dayanılmaz cazibesine kendilerini kaptırmış, yepyeni değerlerin peşine düşmüşlerdi. İyi bir iş, iyi bir araba, havuzlu dubleks ev, dünyanın moda kentlerine ve tatil beldelerine seyahat, marka kullanmak gibi Amerikan rüyasının unsurları, hayatın başat amacı olmuştu. “Değerli” olanlar gitmiş, “Önemli” olanlar gelmişti. Kendilerine VİP diyen bu tuhaf insanlar, ‘olmak’ ile ‘edinmek’ arasında bir seçim yapmışlar, edinmeyi seçmişlerdi.
Sonraki yıllarda, onca çalışıp çabaladıkları halde kapitalist sistemin vaat ettiği hayat standardına ulaşamayan insanlar anladılar ki, Amerikan rüyası herkes için değil. Milyonlarca insan büyük hayal kırıklığı yaşadı. Çalışmaktan soğudu.
 
Hayatta olmak istediğimiz ile edinmek istediğimiz birbirine karışınca, edindiklerimizden ibaret bir hayatın sığlığına mahkum olduk.
Bugün yaşanmakta olan bunalım bu sığlık ile birleştiğinde, medya üzerinden kontrol edilebilen, bilgisiz ve itaatkar kitleler ortaya çıkıyor.
Bir kredi kartı, bir cep telefonu ve internet ile sisteme bağlanan insan, kredi kartının limiti kadar özgür, cep telefonu ve internet imkanları kadar sosyaldir.
 
Sevgilisinin gözlerinin içine bakarak “seni seviyorum” diyen insanın yerini, sanal dünyada uçuşan kalpler, mesajlar almıştır. Herhangi bir kalp, herhangi bir söz, herhangi bir insan… Çünkü, duygusal ilişkiler de tüketilmesi gereken metalardır artık. Mahremin yerini aleniyet aldığı için kolektif hale gelen özel yaşam bütün bayağılığı ile orta yere serilmiştir.
Durumun farkına varan tedirginler, metropollerden kırlara doğru göçmeye başladılar; bir nebze olsun büyük göz altından kurtulabilmek için.
 
Hayat neden ibaret?
Sonsuzca bilinmezliğin kaotikasında “hiçlik” ile “varlık” arasında, “sonlu” ile “sonsuz” arasında gerilip kalan insan, ister rastlantısal ister tanrısal tasarım olsun, hayata bedenini bandırarak yaşamak ister.
İlişkileri dolaylayan, insanı hayata yabancılaştıran uygarlığın baskısından ve üretim ilişkilerinin tahakkümünden sıyrılmadan, deneyimlerini doğrudan yaşamayan insanın hayatın neden ibaret olduğunu anlaması pek mümkün olmasa gerek.
Şu an için, ancak tüketerek varlığını sürdürebilen uygarlık mağduru insan; hayatın, çalışarak satın alınacak bir meta olduğunu biliyor.
Ve özgürlüğün anlamını sadece sözlüklerden bilen insanın, hayatın neden ibaret olduğunu söyleyecek erginliğe ulaşma ihtimali yok.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Atatürk’ten rövanşı alacaklar da…
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
Halkın gerçek gündemi sahnede!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Şimdi ne olacak?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve Bugün Türkiye (10) 'Bak Postacı Geliyor'
Serdar DEĞİRMENCİ
Serdar DEĞİRMENCİ
Sonbahar
Dr. Hakan TARTAN
Dr. Hakan TARTAN
Başıboş canileri toplamak!
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Bu da geçer
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Yemek kitabı değil Kültürel Miras!
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Son nefeste Göztepe!
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Townç Sowyer'in maceraları
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva