Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar’da İzmirli Poseidon Mühendislik ve Gemi İnşaatı şirketi yönetim kurulu başkanı Burak Acar ile konuştu...

Karaya vurmuş İzmirli bir denizci o.

Deniz sevdalısı.

Burak Acar'ın çocukluk aşkı hayatını şekillendirdi.

Hayalindeki tekneyi yapabilmek için gemi inşaat mühendisi oldu.

Elini taşın altına koydu.

İdealleri için Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanlığı yaptı.

Dünya denizlerinde gezen gemiler, platformlar tasarladı.

İzmirli yerel yöneticilere 'Gözünüzü seveyim' diyerek,

Tekne imalatçılarının deniz kenarında olması gerektiğini,

Kilometrelerce sahili olan İzmir'de inşa edilen teknelerin denize indirilemediğini söylüyor.

Şimdilerde denizcilik ekonomisinden yeterince faydalanamayan...

Teknesiz İzmir körfezine dargın gözlerle bakıyor.

Deniz dalgasız olmaz misali...

Teknesiz bir İzmir'de yaşamak istemiyor.

Denizde hareket görmek istiyor.

Burak Acar şimdi kendi tasarladığı Tuggy adlı 4.90'lık vergisiz maskot tekne için kolları sıvadı.

Minik Tuggy ile İzmir'de körfeze açılmayı sabırsızlıkla bekliyor.

-Deniz ile ilişkiyle başlayalım sohbete, İzmir denizci bir kent mi?

ACAR: İdi, artık değil. O eski siyah beyaz fotoğraflarda denizci bir kentti ama artık değil. Fotoğraflar renklendikten sonra denizci olmamaya başladık. Oysa İzmir'in öncelikli tanımı deniz ve liman kenti olmasıdır. Denizin ticarette kullanımını yapan nesillerden sonra çok fazla kopma oldu. Körfezin kirlenmesi de belki buna bir etkendi. Körfezde yüzme, balık avlama bitti.

-Şimdi ciddi bir düzelme var körfezde Büyük Kanal ile birlikte, deniz epey temizlendi...

ACAR: Evet ama insanlar denizden kopuk yaşama alıştılar. 1975'lerden bu yana yaklaşık 40 yıldır dört kuşak oldu herhalde. Denize sırtı dönük yaşadı bu nesiller, onları tekrar denize döndüremiyoruz. Ben denizde bir tane küçük tekne göremiyorum. Var mı? Yok. İzmir körfezi, teknesiz bir körfez. Bir tane gezi teknesi yok, bir yelkenli yok. Kimse yok denizde.

Dünyadaki İzmir körfezine benzer körfezlerle ilgili bir sunum hazırlamıştım, Barselona, Pire, Monako limanları gibi. Son olarak İzmir körfezinin fotoğrafı vardı, koskocaman körfezde hiç tekne yoktu çünkü bizim körfezimiz bomboş. Oysa Aliağa'dan Çeşme'ye kadar deniz ticareti ve faaliyetlerinin jeostratejik bir önemi var. İzmir'de denizcilik ekonomisi yaratılarak kente katma değer sağlanabilirdi.

-İzmir denizle buluşamıyor mu?

ACAR: 2005 yılında İzmir körfezinde Offshor yarışları yapıldı. Biz de Gemi Mühendisleri Odası olarak teknik sponsorduk. Ben İzmir'de ilk kez sahilde 500 bin kişinin denize baktığını gördüm. Çünkü denizde büyük bir hareketlilik vardı. Offshor tekneler denize yarışırken bir devinim vardı ve insanlar merak etti. Denizde bir hareket olmayınca biraz romantizm için bakıp karaya dönüyorsunuz.

BUTİK MARİNALAR YAPILMALI

-Marina projeleri var hem Büyükşehir'in, hem özel girişimcilerin... Gerçi bir türlü yapılamadılar daha...

ACAR: Benim bildiğim Ekrem Demirtaş'ın projesi var Pasaport'ta. Biz 15 yıl önce oda başkanı iken çok destekledik beraber çalıştık. Kaç yıldır orası aynı bekliyor. Koskoca İzmir'de bir tane Levent Marina var, orası da 40 – 50 tekne bağlama kapasiteli. Bir Altınyunus var o da olsun 100 tekne kapasiteli. Ama İzmir'de yaşayan 3.5 – 4 milyon nüfus var. Ben inanıyorum ki tekne alabilme potansiyeli 100 binlere yakındır ama bağlayacak yer olmadığı için insanlar tekne alamıyor. Buradan Bodrum'a gitseniz orası da dolu. Her yer doluyor, yaptığınız marinalar mutlaka doluyor.

-İzmir merkezde kaç marina kaldırır?

ACAR: Bence Güzelyalı'da, Karşıyaka'da, Alsancak'ta, İnciraltı'nda, Mavişehir'de beş marina rahatça çalışır. Butik marinalar yapacaksınız, mesela İstanbul'da İstinye'de belediye bunu yaptı. Yüzer ponton iskeleler yaptı. İspark gibi iptidai, araba park yeri anlayışında çok lüks hizmet vermeyen ama tekneni güvenli şekilde bağlayabildiğin yerler. Bar, kafeterya, restoran gibi lüks hizmetler yok sadece bağlama hizmeti ve güvenlik var.

-Tamamen deniz amaçlı marinalar...

ACAR: Tümüyle denizle ilgili, adam alsın teknesini bağlasın. Bilsin ki ben teknemi güvenle bağlayabiliyorum.

-Akşamüstü işten sonra gelsin, teknesine atlasın iki üç saat denize açılsın dönsün...

ACAR: Ben donanımlı marinaların denizciliği çok da teşvik eden unsurlar olmadığına inanıyorum. Çünkü marinaların içinde restoran hizmeti oldukça, barlar, cafeler, yüzme havuzları oldukça insanlar denize açılmaz. Oysa böyle iptidai tekne bağlama yerleri olursa oraya gelen teknesine atlar, denize açılır.

-İzmir körfezinde deniz taşımacılığı konusunda ne düşünüyorsunuz?

ACAR: Deniz taşımacılığıyla ilgili de benim yaralarım var. İzmir'in nüfusunun çok önemli bir kısmı sahil şeridinde ve biz deniz taşımacılığından da yeterince yararlanamıyoruz. Gerçi üç dört yıldır bir gelişme var, yeni gemiler alındı ama.

-Şimdi İzdeniz grevde, denizden ulaşım durdu...

ACAR: Büyükşehir Belediyesi doğru işler yapmaya çalışıyor ama ben kompozit katamaranlara çok şiddetle karşı çıkmıştım. High teknoloji, çok yüksek maliyetli karbon kevlar malzeme kullanılan tekneler seçildi. O malzemeyi yolcu teknesinde kullandılar. Sonuçta tekneyle yanaşırken çarpıyorsunuz, problem çıkıyor. Ben 2.5 katı para harcayıp bu tekneleri yapmazdım. Bu tekneler alüminyum yapılsaydı aynı hafiflikte ama yarı yarıya ucuz olurdu. Tamiratları buradaki askeri tersanede yapılabilirdi. Şimdi bu teknolojinin tamirine ilişkin İzmir'de yetişmiş işgücü olmadığından bu tekneler bakım onarım için dünyanın parasını yakıp Yalova'ya gidiyor. İlk gemi birbuçuk ay sonra arızalandı ve Yalova'ya gitti.

-Malzemenin özelliği nedir?

ACAR: Karbon kevlar, zırhlı can yelekleri yapımında kullanılır. Hafif ve dayanıklı bir malzemedir, askeri gemilerde kullanılır. Çok pahalı bir malzemedir, yolcu taşımacılığında fantazidir. Biz daha küçük ölçekli, daha küçük motorlu tekneler de önermiştik. Bu tekneler 450 kişi kapasiteli, pik saatler dışında akşam 20 kişi ile sefer yapıyor tekneler. Bu teknelerde yakıt gideriniz, personel gideriniz de daha fazla. 18 – 20 metre boylarında çok süratli gitmeyen küçük tekneleri akşamları körfezde sabaha kadar çalıştırabilirsiniz.

KÜÇÜK VE FONKSİYONEL

-Sizin işiniz tekne imalatı ve şimdi doğumu beklenen minik Tuggy var. Ne zaman denize kavuşacak Tuggy?

ACAR: Herkes mesleki kariyerinde daha büyüklerini yapmaya odaklanıyor, daha ihtişamlısını yapmak istiyor. Ben de meslek hayatımda daha küçüğünü, daha verimli ve daha fonksiyonel nasıl yaparım diye odaklandım. Tuggy de böyle bir üç yıllık bir hayalin sonunda gelişti.

-Bir ihtiyacı tesbit ettiniz herhalde...

ACAR: Şöyle gelişti, tekneler küçüldükçe can güvenliği unsurları azalmaya başlar. Emniyet azalır, denge problemi başlar, kulanım alanları küçülür. Tuggy bu arayıştan yola çıkarak olabilen en küçük boylu teknede, olabilen en geniş ferah alanlar nasıl yaratılabilir ve en güvenli tekne nasıl olabilir düşüncesini kurguladık. Tuggy de bu şekilde doğdu.

-Üretime ne zaman geçiyorsunuz?

ACAR: 1 Ağustos'tan itibaren üretime başlıyoruz. Tuggy'nin üç yıllık evrimi sonucu üretime geçiyoruz.

-Rengi turuncu mu olacak?

ACAR: Tuggy'nin kurumsal rengi turuncu ama başka renklerde de üretimimiz olacak.

-Özellikleri nedir şimdi bu ufaklığın, boyu 4.90 metre başka?

ACAR: Tuggy bir sınıf, 4.90 ile başlayacak ama abileri de olacak 6.90, 8.90 ve 11.90'lık bir aile. Tuggy en küçük üyesi ailenin, tipleri birbirinin benzeri olacak.

-Tuggy ismi nereden geliyor, bir anlamı var mı?

ACAR: Var, Tuggy'nin kökü tug'dan geliyor. Tug römorkörün ingilizcesidir. Römorkörler de denizlerin en dayanıklı teknesidir. Büyük gemileri çeki yaparsınız. Dirençlidir büyük gemileri yanaştırırsınız, ittirirsiniz. Kuvvetli teknelerdir. 18 metrelik bir tug ile 150 metre boyunda bir gemiyi çekip yanaştırabilirsiniz. Biz de İstanbul'daki iş hayatımızda bu tarz iş teknelerine yöneldik ve römorkörlerin bu formunu, yapısını küçük bir tekneye uyarlamaya çalıştık. Ve şirin bir tug ortaya çıktı adına daTuggy dedik. Adı oradan geliyor.

TEKNE EŞİTTİR TUGGY

-Ufak ve atak bir tekne mi olacak?

ACAR: Yok hayır, çünkü ben denizde ataklığı sevmiyorum. Denizde ataklık bir risktir, kullanmayı bilmeyenler için ani hızlanmalar hep problemdir. Tuggy sakin bir tekne, beş kişi kapasiteli ve içinde tuvaleti, ocağı olacak. 4.90'lık teknede 8 metre konforu olacak.

-En önemli özelliği nedir Tuggy'nin?

ACAR: En önemli özelliği denge unsurunun çok kuvvetli olması. Su altı formuyla güçlü bir denge sağlıyoruz. Şöyle söyleyeyim Türkiye'de ilk kez bu şişme bot mantığındaki şişme tüpleri kalıba dayalı imalatta standart olarak kullanıyoruz. Bunlar da ekstradan bir kaldırma kuvveti ve denge sağlıyor.

-Ağırlığı ne kadar olacak?

ACAR: 460 – 500 kilo aralığında olacak ağırlığı, 10 beygir ile 25 beygir motor takabilirsiniz. Küçük motor, minimum maliyet, az yakıt kullanımı.

-Malzemesi ne olacak?

ACAR: Kompozit yani polyester ve cam elyafının kompoze edilmiş hali, fiberglas diyeyim. Hafif dayanıklı, bakım istemiyor.

-Vergiden muaf olması konusu nedir?

ACAR: 5 metreden küçük olduğu için vergiden muaf. Amatör denizci ehliyeti, en alt sınıf belgeyle kullanabiliyorsunuz. Çok özel bir denizcilik bilgisine sahip olmanız gerekmiyor. Tuggy sakin denizlerde, baraj göllerinde, sakin akışlı akarsularda rahatlıkla kullanılabilecek. Kış aylarında marina masrafınız olmayacak, rahatlıkla otoparkınıza koyup kumsalı olan bir yerden denize indirebileceksiniz. Denizde manevralarda sizi üzmeyecek bir tekne olacak Tuggy. Tekne eşittir Tuggy olacak artık.

TÜRK MÜHENDİSLERE GÜVENMİYORLAR

-Herkese bir Tuggy diyorsunuz...

ACAR: Siz tek başınıza beş dakikada denize indirebilirsiniz Tuggy örneğin. Çünkü mekanizmalı römorkörleri olacak, serbest bıraktıkça denize inecek. Denizden alırken de rahatlıkla çıkrığı çekebileceksiniz. Marinasız bir keyif teknesi hayalim vardı, onu başardık. 1970'lerde Volkswagen'ın Kaplumbağa'sı nasıl bir devrim yarattı? Sempatikliğiyle insanları şaşırtacak, logosunu bile konuşan araba Herbie'den esinlenerek yaptık.

-Artık denize kavuşmasına az kaldı, nasıl hissediyorsunuz?

ACAR: Çok keyifli bir duygu, kendi çocuğum gibi. Çok gurur verici bunlar, İzmirli Poseidon Mühendislik olarak Uganda'da bir gölde bizim tasarladığımız bir feribot yüzüyor. Bakü'de körfezde Eurovizyon için sipariş ettikleri restoran gemi var, biz tasarladık. Biz Türkiye'de ilk kez üretilen iş teknelerini tasarladık. Mesela ayaklarının üzerinde inip kalkan, sudan kendini kesen, üzerinde iş makinalarının çalıştığı, sondaj yapan tarama yapan dubalar tasarladık. Azerbaycan'da beş adet jack up dubamız yüzüyor. Türkiye'nin ilk ve en büyük jack up dubasını biz tasarladık, Fransız bir müşteri için yapıldı. Bunlar prestij projelerdir. Bu imalatlar hak ettiği saygıyı görmedi. O projelerin iki basamak sonrası petrol platformu yapmak olacaktı. Çünkü aynı mantıkla çalışıyor. Ama ne yazık ki Türk mühendislerine güvenmeyi bilmiyorlar.

-İzmir'de tekne imalatı konusunda da geçmişten beri çabanız var ama...

ACAR: Önce Mavişehir'in üstündeki yer ile başladı, Piriştina'nın vefatından sonra iptal oldu Çatlıdere'nin orada yer gösterildi, Aliağa'nın kuzeyinde. Tekne imalatçıları sitesi gibi düşünülmüştü. Ben o zaman Gemi Mühendisleri Oda Başkanı'ydım, 15 yıl önce bu proje vardı. 15 sene oldu belki torunum görür.

GÖZÜNÜZÜ SEVEYİM

-600 dönüm bir arazi var, bir söz var. Neden olmuyor?

ACAR: Şimdi oraya gidin bakın, denizden 200 metre gidin 30 santim su derinliği olan bataklık bir yer. Orada milyarlarca dolar altyapı çalışması yapacaksınız, bir daha bataklık olmayacak da... Tekne İmalatçıları Derneği topladığı üç lira, beş lirayla yapamaz. Devletin yapması lazım ama el atılmadı, kaldı.

-İzmir'de nasıl bir yere ihtiyacınız var?

ACAR: İzmirli yöneticilerin gözünü seveyim. Bir kilometre sahil şeridi versinler, geri sahasında da biraz arazisi olsun 8 – 10 dönüm bir yer yetiyor. Kimse vermiyor. İzmir'de deniz kenarında bir tane tekne imalat yeri yok. Kilometrelerce kıyı şeridi var, tekne imalatı yapılacak 500 metre yok. Çok büyük zorluklarla üretim apılıyor.

-Denizi kirleten bir şey mi tekne imalatı?

ACAR: Bütün sahil binalarla doldu, ikici üçüncü yazlık konutlarla doldu. Gecekondularla doldu. İzmir'de 6 ay önce Çeşme yolu üzerinde bir balıkçı teknesi yaptılar. 20.4 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğinde bir tekne. Urla'dan Güzelbahçe Balıkçı Barınağı'na taşıyamadılar, 7 saat sürdü. Karayolundaki bütün yol tabelaları kırıldı, ışıklar söküldü, trafik durdu. Viyadükler 4.80, tekne o tekney nasıl geçireceksin viyadükten.

-Dolayısıyla...

ACAR: İzmir'de 18 metreden büyük tekne yapılamaz, çünkü yolda kalırsınız. Denize ulaşamaz. Bunu sadece tekne imalatı olarak düşünmeyin, kalıpçısı var, elektrikçisi var, boyacısı var, mobilyacısı , dökümcüsü var. Buraya irili ufaklı imalatçılar gelsin, büyük tekne yapmak isteyen yer kiralasın. İzmir'de bu potansiyel olmak zorunda, İzmir'de bir yat yapılmak zorunda. 30 metre bir balıkçı teknesi de yapılsın, bunlar için de bir yer tahsis edilsin ama çivi çakılmıyor.

-Neden?

ACAR: Bakın İzmir denize sırtını dönüp çiğdem çitliyor. Neden böyle diyorum? Dokuz sene kadar önce Selçuk Belediyesi bir proje yaptı, Pamucak'tan Efes Antik Şehri'ne kadar antik su yolunu canlandıracağım ve buraya 2 bin 500 yıl önceki replika teknelerini koyup o kanalda işleteceğim dedi. Bana bu tekneleri tasarlar mısın dediler. Ben 2 bin 500 yıl öncesinin tekneleri nasıldır bilmiyordum, eski gravürlerden sikkelerden inceledik bu tekneleri projelendirip imal edildi. Güzelbahçe'de gemi teknikeri yetiştiren okulda Ahmet Kuşcan usta bunu yaptı. O tekneler hala Pamucak'ta duruyor, su derinliği 1.5 metre olması lazım tekneler yüzemiyor. Sit kapsamında olduğu için tarama yapılmasına izin verilmedi. O gemiler orada çürüyor, kapkara olmuşlar. Güneşten mi, mangalcılar mı koparıp yakıyor bilmiyorum. Dünyanın emeği, dünyanın parası... Düşünsenize orada su kanalı açılsaydı, eski Roma dönemi kıyafetli insanlar gelenlere şarap verseydi, üzüm ikram etseydi, insanlar müzik eşliğinde o yolu gidip gelseydi... Bir daha sittin sene olmaz.

KİLOGRAM DEÐERİ ÇOK YÜKSEK

-Tekne ihracatında kilogram değeri 18 dolar gibi yüksek bir rakam oysa ki...

ACAR: Yaklaşık 10 Dolar ile 25 Dolar arasında değişir. Oysa bizim yurtdışına sattığımız bir malın kilogram değeri 1.40 Dolar civarında. Böyle bir katma değeri olan sektör görmezden geliniyor. İyi bir pazarlama stratejisiyle uluslararası kalite ve standartta imal ettiğimiz her tekneyi ihraç edebiliriz. Bu talep var.

-Eğitimli işgücü var mı?

ACAR: Gemi inşaat sanayinde eğitimli işgücü sadece kaynakçılardır. Kaynakçının sertifikalı olması şartı vardır, elektrikçilerden, marangozdan sertifika sorulmaz. Daha da enteresanı, doktorsuz hastane olur mu? Olmaz. Gemi inşaat mühendisi olmayan tersane olur mu? Olur. Mevzuatlar buna müsait. Bir pastanede bile bir gıda mühendisinin diploması olmak zorundadır. Bir tersanede gemi mühendisi diploması olmak zorunda değildir.

-İlginçmiş... Siz neden gemi mühendisi oldunuz?

ACAR: Kendi teknemi tasarlamak için tek tercih yaptım ve İTÜ Gemi İnşaat Mühendisliği'ne girdim. Bizim Foça'da yazlığımız vardı, 12 yaşımdan beri teknem ile denize açılırdım. Mayıs sonu tekneye çıkardım, Eylül başı tekneden inerdim. Denize olan tutkum benim tek tercih yapmam sebep oldu. Ama enteresandır bize hiç tekne yapımı öğretmediler, hep devasa kasvetli yapılar öğrettiler. Biz okuldan sonra el yordamıyla küçük tekneyi öğrendik. Küçük tekneyi tasarlamak gemi inşaat tasarımının en zor yönüdür.

DENİZ PARAYI SEVER

-Neden?

ACAR: Şu sebeple, gemide çok büyük hacimler vardır ama küçük bir tekneye ayakta duracağınız konforlu, ergonomisi olan dengeli bir tasarım yapmanız gerekir. Ölçek ufaldıkça bunları sığdırmak çok zordur. Bunu tasarlamak ayrı bir beceri gerektirir.

-Kısa yazı yazmak gibi, o da daha zordur...

ACAR: Aziz Nesin neden çok okunuyordu, Yılmaz Özdil de öyle. İki paragraf yazıyor, üç ciltlik kitap gibi.

-Marina masrafı ne kadardır bir teknenin?

ACAR: Senede 15 bin lira ve üstü para ödüyorsunuz. Buna kullandığının elektrik su dahil değil. Deniz parayı sever ama Tuggy olduğu kadar parayla denize çıkmak isteyenlerin teknesi olacak.

ADAY OLACAÐIM...

-Sizin şimdi tekneniz var mı?

ACAR: Yok, çünkü bağlayacak yer bulamıyorum. Nerede bağlayacağım? Tuggy'i bekliyorum (gülüyor).

-Son olarak İzmir için ümitlerinizi, hayallerinizi sorsam...

ACAR: Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday olacağım (kahkahalar)... İzmir'i denizci kent yapmak için aday olacağım. Bakü'den dediler ki, denizin üstünde bir yapı yapalım. Disco, bar, konser salonu olsun, denizin üstünü kullanalım dediler. Sekizgen bir tasarım yaptım onlara, üç katlı. İçi 3 bin metrekareden fazla, bin 500 - iki bin kişi alıyor. Restoran, bar, seyir terası. Helikopterle geliyorsun, yatınla geliyorsun, bağlanıyorsun ponton iskeleye. Ben İzmir'de de yapılabilir diye projeyi gönderdim ama 'Okundu' bilgisi bile gelmedi bana. İzmir'e böyle bir proje kazandırılsa fena mı olur?