Hanzade Ünuz, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir 1. Bölge milletvekili adayı Selin Sayek Böke ile hayatı ve siyaseti konuştu...
Kesinlikle çok heyecanlı, çok enerjik ve çok motive.
10 yaşındaki oğlu Can'ın tespitine göre ise, son zamanlarda 'Çok mutlu' gözüküyor.
Göz kamaştıran özgeçmişi ODTÜ İktisat bölüm birinciliğiyle başlayıp, Duke Üniversitesi'nde iktisat doktorası, Dünya Bankası'nda proje danışmanlığı, IMF'de ekonomistlik, Dünya Ekonomi Enstitüsü Mükemmellik Ödülü, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanlığı diye soluksuz devam ederken henüz 42 yaşında ve 2 çocuk annesiydi.
CHP'nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan yardımcısı, İzmir 1. Bölge milletvekili adayı Doç. Dr. Selin Sayek Böke'nin hayatı 8 ay önce aldığı bir telefon ile şimşek hızıyla değişti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan gelen siyaset davetini hızla kabul etti ve aynı hızla önce PM üyesi sonra da Genel Başkan yardımcısı seçildi.
Mutfağa girdi, kolları sıvadı, CHP seçim bildirgesinin belkemiğini oluşturan ekonomi stratejisini hazırladı.
Selin Sayek Böke, ışıklı bir kadın.
Çok genç, çok rahat, kendinden emin ve samimi.
Özlediğimiz normallikte konuşuyor.
Aynı zamanda çok akıllı ve dengeli bir duruşu var.
Gözleri aynı anda hem kolay yılmayacak çetin ceviz sertliğinde, hem de güneşli ve sevecen bakabiliyor.
Nane aroması gibi ferahlatıcı bir havası var.
Siyasette ancak uzak diyarlarda gördüğümüz farklı bir iklimin insanı.
Ama Selin Sayek Böke'nin en dikkat çekici özelliği nedir derseniz,
'İzmirli gibi gülmesi' derim…
Sanırım CHP bu kez hayal kırıklığı değil, gerçekten de değişim ve umut vaat ediyor.
Hanzade ÜNUZ: Disiplinli bir kişiye benziyorsunuz...
Selin Sayek BÖKE: Disiplinliyimdir, dolayısıyla başladığım işi bitiririm. Ama severek yaparım, çalışırken zamanlamamı kendim planlarım.
ÜNUZ: Ama siyaset hiç öyle değil...
BÖKE: Siyasetin de öyle bir yanı var. Aslında bir sosyalleşme biçimi, ben kendime göre yapayım istiyorum. Öyle yapmıyorsanız... Çok keyifsiz yani. Benim böyle biraz sahiplenmem gerekiyor. Görev gibi olursa çok keyifsiz, ben onu yapamam.
BUNDAN SONRA İZMİR'DEYİM ÇOK HEYECANLIYIM
ÜNUZ: İzmir'i içselleştirebildiniz mi?
BÖKE: İzmirli bir ailenin çocuğu olarak benim İzmir'i içselleştirmemde hiç sıkıntı yok. Dedem Ali Tekeşin liseyi İzmir'de bitirmiş, Altay'da top oynamış. Hükümet tabipliği yaptığı için daha sonra Türkiye'yi dolaşmış. Aile İzmir'den çıkıp bütün Türkiye'ye yayılmış. İzmirlisin, değilsin sorusundan ziyade buradaki yaşam tarzı önemli. Bunun ne kadar ufuk açıcı ve dünya görüşü olarak ne kadar rahatlatıcı olduğunu bildiğim için bana çok doğal ve güzel geliyor. O yaşam tarzını içselleştirmiş biri için İzmir'in temsiliyetini yapabilecek olmak bana çok heyecan veriyor.
ÜNUZ: İzmir'de siyasi hava nasıl?
BÖKE: Şahane. Hayal ettiğimiz Türkiye havası İzmir'de esiyor. Hayal ettiğimiz Türkiye yani özgür, aydın, yüzünü Batı'ya dönmüş, birlikte yaşamayı doğal bir şekilde yapan... İzmir'in bu özellikleri çok kıymetli. Türkiye'nin de özlem duyduğu şey aslında bu. Ben o nedenle ayrıca heyecan duyuyorum. Türkiye'ye dair kurduğumuz bir vizyonun yaşantı bulduğu bir yerin temsilcisi olmak müthiş bir şey.
ÜNUZ: 1 Mayıs'ta İzmirlilerle sokakta ilk kez buluştunuz. Sizi tanıyorlar mı, tepkiler nasıl?
BÖKE: Tanıyorlar (gülüyor). Karşılıklı bir heyecan var. Böyle bir ilgi çok heyecan verici. İzmir ile doğal bir bağımız var. Bundan sonra İzmir'deyim.
TERZİ SÖKÜÐÜNÜ...
ÜNUZ: Evde ekonomiyi kim yönetiyor?
BÖKE: (Kahkaha atıyor) Terzi söküğünü... Aslında biz evde her şeyi paylaşıyoruz. Zorlukları da paylaşıyoruz, eşimin desteği olmasa hakikaten yapılacak bir iş değil.
ÜNUZ: Kaç yıllık evlisiniz, eşinizin mesleği nedir?
BÖKE: 2002'de evlendik, (düşünüyor) 13 yıl olmuş. Eşim inşaat mühendisi. Evimiz Ankara'da ama eşimin proje ve saha işi olduğu için seyahatleri oluyor sık sık.
KÜÇÜK OÐLUM BENİ YATAÐA BANTLAYACAK
ÜNUZ: Küçük oğlunuz siyasete atılmanızdan şikayetçiymiş...
BÖKE: Evet, büyük oğlum Can 10 yaşında, küçük oğlum Aksel henüz 5 yaşında ve geçenlerde evde oyun oynarken beni yatağa bantlamaya karar verdi. Evden gitmeyeyim diye. Sonra da bilgisayarımı yanıma getirdi, istersen burada çalışabilrsin dedi. Gönlü de elvermedi, yaptığın işle ilgili bir rahatsızlığım yok ama yeter ki burada ol der gibi. Fakat geçen gün de karşıma geçmiş, 'Anne, milletçe, milletçe alkışlıyoruz' diye sloganımızı söyledi. Anne, bu iş seninle ilgili gözüküyor diye işi çözmüş yani (gülüyor). Ben de çok meşgul bir anne babanın çocuğu olarak yetiştim, çok yoğundular. Ama hep kaliteli zaman geçirdik beraber.
ÜNUZ: Anneniz Füsun Sayek için 'Rol modelim annem oldu' diyorsunuz...
BÖKE: Evet rol modelim annem. Annemin siyasi mücadeleci yanı evin çok doğal bir parçasıydı. Uzun yıllar Türk Tabipler Birliği Başkanı olduğu için toplantılar bizim evde yapılır, geceler boyu Türkiye'nin sorunları tartışılırdı. Biz de o masanın etrafında otururduk, evin içinde o atmosferin doğal bir parçası olarak yetiştik. Onun için bana soruyorlar, siyasete girmeye nasıl karar verdin diye. Ben karar vermedim, zaten siyaset bizim evin içinde hayatın doğal bir parçasıydı. Bu bölümü sadece bu işi yeni bir platformda yapmak oldu.
ŞİMDİ DAHA MUTLUYUM
ÜNUZ: Yine de aktif siyasetle birlikte yaşam stiliniz değişecek...
BÖKE: Yaşayıp göreceğiz, şu anda tartamıyorum. Ama benim için önemli olan yaptığım işten keyif almak. Açıkçası Eylül ayından beri daha mutlu ve daha heyecanlıyım. Çünkü Türkiye'ye dair yerinde oturmuyor olmak, bir şey yapıyor olmak beni hakikaten çok mutlu ediyor.
ÜNUZ: Üniversitede masa başında çalışırken Türkiye için 'şöyle olmalı, yapılmalı' gibi saptamalar yapar mıydınız ?
BÖKE: Ben akademisyenlik dolayısıyla araştırmacılık yapıyordum. Keşfettiğim şeyleri hep Türkiye ile ilgili sorunlara kafa yorarak kullanıyordum. Zaten Türkiye meselelerine kafa yoruyordum, şimdi o meselelerle ilgili çok daha büyük bir grupla çalışma imkanım oldu.
KEMAL BEY CHP'YE DAVET ETTİ
ÜNUZ: Sizi kim keşfetti?
BÖKE: Valla siyasete davet eden Sayın Genel Başkan oldu, dolayısıyla keşfeden Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) olmuş oluyor (gülüyor). Bir keşif ise eğer...
ÜNUZ: Kemal Derviş ile de tanışıyorsunuz, sizi önerdiği söyleniyor...
BÖKE: Tanışıklığımız var doğru, bu kısmı doğru. Ama kimin önerdiği kısmını hakikaten bilmiyorum. Bana yansıyışı, Genel Başkan'ın beni aramasıyla oldu.
5 DAKİKA DÜŞÜNDÜM
ÜNUZ: Nasıl oldu, biraz düşündünüz mü, hemen mi yanıt verdiniz?
BÖKE: (Gülüyor) Yaklaşık 5 dakika içerisinde gelişti olay. İzin verirseniz ailem ile görüşmek istiyorum dedim. Ailemle konuşmam da çok kısa sürdü. Onlar biz yanındayız, sen nasıl istiyorsan dediler.
ÜNUZ: Kemal Kılıçdaroğlu sizi partiye davet etti değil mi?
BÖKE: Tabi tabi. Kurultayda partiye çağırdı, ondan bir hafta sonra da Genel Başkan yardımcılığı oldu.
ÜNUZ: Geçtiğimiz Eylül ayında değil mi? Çok hızlı olmuş, enerjiniz çok yüksek...
BÖKE: Evet, hızlı. Sevdiğim işleri yapınca enerjim yüksektir.
10 KAPLAN GÜCÜNDE
ÜNUZ: Ekşi sözlükte sizle ilgili 23 sayfa yazı var, '10 kaplan gücünde ekonomist' demişler sizin için...
BÖKE: (Gülüyor), Ekşi Sözlük benim üniversitedeyken de takip ettiğim bir yerdi. Çünkü öğrencinin kendini rahat ifade ettiği dolayısıyla samimi duygularını rahatça alabileceğiniz bir platform. Ben de çok şanslı hocalardan biriyim. Öğrenciler gerçekten çok pozitif şeyler yazıyorlar. Öğretim üyeliği çok keyifli bir iş, sizi genç tutuyor. Siyasete girdikten sonra yazılanlar değişti. Ben aynı kişiyim, aynı iktisat bilgisine sahibim ama bu Türkiye'nin ne kadar keskinleştiğinin de bir sınaması.
ÜNUZ: Öğrencileriniz ekonomiyi sayesinde sevdik diyorlar, Türkiye de ekonomiyi sevecek mi sizle birlikte?
BÖKE: Valla işler iyi gittiğinde seviliyor, biz de işleri çözmeye talibiz. Dolayısıyla evet. Ben iktisatçıyım, mesleğimi sevmemin nedeni, ekonominin hayata çok dokunan yanı olmasını seviyorum. Günlük kararlarımız bile ekonomiyle ilgili, aslında her birey bir ekonomist. Her bir anne bir ekonomist, her bir baba ekonomist.
6 MİLYON İŞSİZ
ÜNUZ: Türkiye'de işler yolunda mı?
BÖKE: Yolunda olmadığı ortada. Büyümüyoruz, işsizlik çok yüksek. Hayat pahalılığı çok. Biz de bütün bunları çözmeye talibiz. Türkiye potansiyeli çok olan bir ülke. Bir kere çok genç, dinamik, çok girişimci. Koşullara hızlı uyabilen, esnek, coğrafi olarak da konumu çok elverişli. Zaten hiçbir şey yapmasanız Türkiye yüzde 4.5 - 5 büyür. Kötü yönetirseniz yüzde 2 - 3 büyür, iyi yönetirseniz yüzde 7 büyür. CHP'nin söylediği de, Türkiye'nin iyi bir yönetimle yüzde 7 büyüyebileceği. Türkiye kötü yönetimle son 3 senedir yüzde 3 dahi büyüyemez hale geldi. Halen 6 milyon işsiz var, bunların 3 milyonu iş bulma ümidini yitirip, artık iş aramayanlar. Bu çok ciddi bir rakam.
KADIN DOKUNUŞU
ÜNUZ: Siyaset kadını biraz katılaştırıp, erkeksileştiriyor mu sizce?
BÖKE: Herkes söylüyor bunu. Ekonomist olarak benim daha önce çalıştığım büyük ortamlar da böyleydi, çok erkek egemen iş yerlerinde çalıştım. Ama ben hayattan zevk alarak çalışmayı önemsiyorum. Türkiye'nin üzerine atılmış olan kavgacı, kutuplaştırıcı kültürün yerleşmesine engel olmamız gerekiyor. Son 3 yıldır iyice su üstüne çıkmış olan agresif, vahşice, birbirimizi yıpratan yaşam şekli hakikaten çok maliyetli.
Ekonomi konuşuyoruz ama bunların sosyal maliyeti ve kalıcı etkileri de var. Ben siyasete biraz da onun için girdim. Hem çözüm üreten, hem de gerçekçi olan bir dile ihtiyaç var. İki açıdan da Türkiye çok boğuldu. Hükümet hem kavgacı, hem de dışlayıcı bir siyasi dil oturttu. Halbuki sorun varsa hepimizin sorunu, çözüm varsa hep birlikte bulacağız. 'Hepimiz ve hep birlikte' için kadın dokunuşuna gerçekten ihtiyaç hissediliyor.
ÜNUZ: İzmirliler kürsülerden azarlanmaktan çok sıkıldı...
BÖKE: İnanır mısınız, bütün Türkiye böyle hissediyor bence. O azarlanma ruh hali var ya, yaşam tarzı derken de onu kastetmiştim. Hep birlikte ve doğal bir şekilde yaşamayı hatırlamak gerekiyor. Biz öyleydik, bizi birbirimize düşüren, toplumsal barışı bir ihtiyaca dönüştüren bu yaklaşımı yine siyaset çözebilir. Tabi siyasetin bunu çözmesini de halkın talep etmesi gerekiyor. O bağ da zayıflamış.
ÜNUZ: İnanmıyor sanki insanlar artık siyasete...
BÖKE: Sanki... Dolayısıyla CHP'nin seçim bildirgesinin yaratmış olduğu hava bu açıdan çok olumlu. Birdenbire siyasetin aslında sorun tesbit eden ve çözüm üreten bir dille ortaya çıkmış olması bir rüzgar yarattı. 'Evet, bizi dinliyorlar ve çözüm önerisiyle geliyorlar' bakış açısıyla kıymet gördü.
CHP'NİN MEYVESİ
ÜNUZ: CHP'de bir dil değişikliği var, gündem oluşturmaya başladı...
BÖKE: Doğru ama hakkını da vermek gerekiyor. Son 4 yıl muhalefet milletvekilleri için çok zor geçti. İzmir'in hissettiği azarlanmışlık gibi, götürülen hiçbir teklife göz ucuyla dahi bakmayan bir hükümet var. Sizi yok sayarak iş yapan hükümet bu işi mecliste başlatıyor. Meclisin de kültürü bu. Dolayısıyla seçim bildirgemiz süreç içerisinde milletvekillerimizin de sorun tesbitleriyle hazırlandı. Seçim bildirgesi yepyeni bir birikimin, ihtiyacı tesbit etmiş bir CHP'nin meyvesi.
ÜNUZ: Bildirgeyi toplam kaç saat çalışmışsınızdır?
BÖKE: Oooo (gülüyor), çok saat. Çünkü bildirge bir ortak akıl, bir ekip işi. 'Yaşanacak Bir Türkiye' sayfamızda, internet sitemizde detaylarıyla var. İyi yönetim, iyi liderle ve o liderin oluşturduğu iyi ekiplerle ortaya çıkabilir. Bizim bildirgemizin yarattığı rüzgar bu doğasından kaynaklanıyor. Seçim bildirgesi paydaşlar dinlenerek hazırlandı, onun için kaç saat çalışıldı kestirmek zor.
'ANNEM ÇOK MUTLU GÖZÜKÜYOR'
ÜNUZ: 8 aydır Genel Merkez'de, mutfakta kollar sıvalı bildirge çalıştınız...
BÖKE: Çok da zevk aldım. Hatta büyük oğlum Can bir gün arkadaşıyla konuşuyor odasında, ben de içeride duyuyorum. 'Abi müthiş bir şey oldu' diyor. Arkadaşı da herhalde 'Ne oldu' diyor. 'Annem çok mutlu gözüküyor' diyor. Belli ki heyecanım onlara da yansımış. Türkiye ile ilgili umutsuzluğum ve hayal kırıklıklarım esasında Türkiye ile buluşma fırsatı yaratan siyaset ile çözülmüş oldu. Bir şeyin parçası olmak, ait olmak ve birlikte dönüştürebilecek gücü görmek bana çok iyi geldi. Son 3 yıldır giderek kabalaşan siyasi kavga biçimi bütün hayatımıza yansıdı.
ÜNUZ: Her yere, hastanede doktora, sokakta kadına, trafiğe yansıyor. Kabalaştık...
BÖKE: İnsana değer vermekten uzaklaşan bir siyasete alternatif olan bir yerde kendime yer bulmak, o ailenin büyük bir aile olduğunu keşfetmek ve Türkiye'nin özünün bu olmadığını anımsatacak platformların artmış olması bana çok iyi geldi. Umudum oradan çıkıyor. Aslında bu değil zaten ve değişebilir.
ÜNUZ: O nedenle mi siyaset?
BÖKE: Kalabalıkların parçası olmak benim karakterime çok iyi gelen bir şey. Yalnız olmamak, birlikte yapabilmek, bir şeyin parçası olmak. Benim güçlü bir sosyal yanım vardır, hayatı da öyle yaşamayı severim. Sevdiklerimin sevdiklerini severim. Paylaşım bana çok keyifli geliyor, siyasette buna çok izin veriyor. Siyaset paylaştığınız zaman anlamlı.
ÜNUZ: Egonuzla nasıl başa çıkıyorsunuz? Türkiye'de insanları çığrından çıkaran bir kültür yapımız var. Bundan nasıl korunacaksınız?
Egomla... Valla galiba o kişinin doğasıyla ilgili bir şey. Benim kalabalıktan ve bir şeyin parçası olmaktan olumlu beslenen bir karakterim var. Bir şeyin parçası olmayı değerli buluyorum ben, bir şeyin üstünde olmayı değil. Onun için soruya biraz şaşırarak yanıt verdim. Egoyla mücadele etme ihtiyacı duyduğum bir alan henüz olmadı, umut ediyorum ki olmaz. Benim değişmesini istediğim şeylerden birinde değişimin sebebi değil de, kendim değişerek öbürü haline dönüşürsem esasında başarısızlık olmuş olur.
TÜRKİYE PATİNAJ YAPIYOR
ÜNUZ: 2023'te dünyanın ilk 10 ekonomisine giremeyiz diyorsunuz. Peki ya CHP iktidar olursa?
BÖKE: CHP iktidar olursa çok farklı bir Türkiye yaşayacağımız kesin. Böyle gidersek giremeyiz. Çünkü 2008'den beri Türkiye ekonomik anlamda bir vizyon eksikliği yaşıyor ve ihtiyaç duyduğu adımları atmamanın maliyetini de son 3 yıldır çok derin bir şekilde ödüyor. Türkiye'nin yüzde 2 – 3 büyümesi bu kadar genç bir nüfusta aslında büyümemek ile eşit hale geliyor. Yerimizde sayıyoruz, patinaj atıyoruz. Bu yönetimle o hedefe zaten varılamaz ama CHP yönetimiyle, iyi bir yönetimle yüzde 7 büyümenin mümkün olduğunu biliyoruz.
ÜNUZ: CHP iktidar olacak mı?
BÖKE: Hedefimiz iktidar olmak.
ÜNUZ: İktidar olamadığınız takdirde bu program hayata geçmeyecek...
BÖKE: Şu anda iktidar değiliz ama hükümet bizim seçim bildirgemizi uygulamaya başladı bile. Emeklilere çift maaş ikramiye dedik, hemen çıktılar emeklilere zam yapalım dediler. Kamuda taşeron işçiliğe son vereceğiz dedik, taşeron işçilerle ilgili müjdemiz var diye önden haber göndermeye başladılar. Yani CHP iktidarı başladı bile. Onun için bizim bir tereddütümüz yok.
BAKAN ŞİMŞEK'TEN OYU ALDIK
ÜNUZ: Maliye Bakanı Şimşek, 'Kaynağı açıklasınlar, CHP'ye oy vereceğim' demişti...
BÖKE: Açıkladık, ikna ettik. Oyunu vermesini bekliyoruz. Bakan Şimşek'ten oyu aldık yazabilirsiniz. Orada çok belirgin bir telaş var, kaynak sormalarının sebebi de o. AKP'nin kaynakla ilgili algısı, kaynağın AKP için kullanılması algısı. Bizim algımız kaynağın vatandaş için kullanılacağı algısı. Kaynak orada biz farklı kullanacağız dediğimizde, aman kaynak yok diyorlar. Çünkü o kaynak bizim elimizde, vermeyeceğiz demeye getiriyorlar. Kaynak vatandaşa kullanılacak diyoruz. Biz bunu çok net anlattığımız için, o da anlatırlarsa oy veririm demişti, demek ki Bakan Şimşek'ten oyu aldık.
ETKİN ROLÜ SEVERİM
ÜNUZ: Biraz kız muhabbeti yapalım, burcunuz nedir?
BÖKE: Başak burcuyum ama Başak'tan çok Aslan özellikleri gösteriyorum. 24 Ağustos doğum günüm, Başak ile Aslan arasındayım. Başak özellikleri de gösteriyorum tabi.
ÜNUZ: Lider özelliğiniz hep var mıydı?
BÖKE: (Gülüyor) Arkadaşlarıma sormak gerek. Çocukken de çok sosyaldim. Bir şeyde etkin rol almayı seven bir insanım ve kalabalıkların parçası olmayı da seviyorum. Dolayısıyla bu ikisi bir araya geldiği zaman liderlik diye tanımlanabilecek bir şeye dönüşebilir.
ÜNUZ: Dünya siyasetinde beğendiğiniz isimler kimler, örneğin Obama desem?
BÖKE: Obama'nın gelişine duyduğum heyecan, Obama ile özdeşleştirdiğim değişim, yenilik, farklılık bunların hepsi benim de siyasete taşımak istediğim değerler. Değişim, heyecan, umut. Aslında positif mesaj veren bütün siyasetçiler beni heyecanlandırıyor.
ÜNUZ: Aslında değişim ve umut tanımlarını açmak lazım...
BÖKE: Yaşanabilir bir Türkiye mümkün, birlikte yaşamak mümkün. Alçakgönüllü olmayı kaybetmeden. Bugün şatafata kapılmış olan bir yönetimle boğuşuyoruz. Şatafatı başarıyla özdeşleştirmiş olan bir yönetim şekli ister istemez kültürel bir etki bırakıyor. Halbuki Türkiye'nin özü o değil, Türkiye farklı renkleri birlikte yaşatabilen, yaşatabilen bir ülkeydi. Şimdi farklılıklara izin vermeyen bir yönetim var.
DEÐİŞİMİN PARÇASIYIM
ÜNUZ: CHP nasıl yenilenecek, dönüşecek, değişecek?
BÖKE: Bu dönüşüm zaten CHP'nin de değiştiğinin dışavurumu. Seçim bildirgesi de öyle, bu bir sürecin çıktısı aslında. Benim siyasette varolmam aslında CHP'nin değişim sürecinin bir parçası olmamdır. Ben CHP'nin bir parçasıyım. Bana yönelik söylediğiniz değişim ve umut aslında CHP ile ilgili bir şey söylüyor. Ve ben tek değilim. Benim gibi mesleğinde belli başarılar elde ettiği için siyasette olan genç insanlar zaten partide var. Ben CHP'nin değişiminin bir parçası olarak buradayım.
ÜNUZ: Siyasette hırs da gerekli...
BÖKE: Hayatta aslında her şey için dozunda bir hırs gerekiyor. Önemli olan o hırsın insanın kendisiyle alakalı olması. Başkasını ezerek, yok ederek değil. Değişim iihtiyacı yine buradan çıkıyor. Türkye'yi bu kötü noktaya hapsetmiş olan da bir hırs var. Hırs ben daha iyi yapabilirim üzerinden olursa kendisini olumlayan bir şeye dönüşebilir. İstemek iyi, hırslı olmak iyi ama istediğiniz şeyi başkalarını yok ederek yapmamayı da mutlaka gözetmek gerek.
HALK İÇİN HALKLA BİRLİKTE
ÜNUZ: Siyaset yapmak isteyen gençlere neler öneriyorsunuz?
BÖKE: Siyasetçiler bir aracı. Siyaset bir meslek değil. Siyasete girmek istediklerini söyleyen gençlere önce bir meslek edinmelerini öneriyorum. Siyasetin bir platform olduğunu unutmayın diyorum. Siyaset bir meslek ve kariyer olduğu zaman farklı hırslara sebep oluyor. İktidarda gördüğümüz de o. Siyasette gücü kaybettiği zaman başka türlü varlık gösterebileceğini düşünmediği için halk için iş yapmaktan, kendisi için iş yapmaya dönüştü. Halbuki halk için, halkla birlikte siyaset yapılır. Bizim seçim bildirgesindeki 'devlet yurttaş için var' vurgusunu bu nedenle çok önemsiyorum.
KREDİ BORÇLARI SİLİNECEK
ÜNUZ: Kredi kartlarında borçların faizlerini nasıl sileceksiniz?
BÖKE: Şu anda 5 milyon kişi var sorunlu kredisi olup, borç sarmalına takılan. Bunların yaklaşın 2 – 2.5 milyar liralık borcu var. Bankalar zaten bu borcun yüzde 80'nini siliyorlar hiçbir şey alamayınca. Geri kalan yüzde 20'yi varlık yönetim şirketlerine satayım diyor. Biz diyoruz ki, geri kalan bu yüzde 20 yeniden ödenebilir bir hale getirilsin. Faizin yeni faizler doğuracağı sarmaldan vatandaşı kurtarmak gerekiyor. 2.5 milyarın yüzde 20'si hiçbir kamu maliyesi yaratmayan bir rakama dönüşmüş olacak.
ÜNUZ: Bu kalan yüzde 20'yi devlet mi ödeyecek bankalara?
BÖKE: Öyle olmak zorunda değil. Bankalar kendileri bunu yeniden yapılandırabilir. Diyelim ki yeni faiz borcunuz 5 yılda ödenebilir bir yeni formüle oturtulacak. Burada şöyle bir sorun var, esasında vatandaşı bu borç sarmalına iten kötü ekonomi politikalarıydı. Türkiye 2008'den beri müthiş kaynak akan bir ülke oldu. Dünyada kendine kar arayan para vardı, iyi bir yönetim bu paranın Kobi'lere aktarılmasını, üretim yapılmasını sağlardı. Ama AKP piyasayı yönlendirmediği için bankalar haklı olarak tüketici kredilerine aktarmayı tercih etti. Burada suçlu ekonomi politikalarını kötü uygulayan siyaset, yani iktidar olmuş oluyor. Biz de vatandaş yeni bir başlangıç fırsatı verelim, borçlar ödenebilir hale gelsin istiyoruz.
ÜNUZ: İzmir'i ekonomik olarak değerlendirdiğinizde neler görüyorsunuz?
BÖKE: İzmir'in çok özel bir yanı var. Biz dengeli bir ekonomik modele geçmek için bir program sunduk. Dengeliden kastımız şu; üretimden bahsedeceksek eğer içinde tarım olan, sanayiyle, hizmetlerle, inşaat arasında bir denge olması gerekiyor. İzmir bunların hepsini içinde barındıran özel bir bölge. Ve o dengenin yeniden kurulması için ihtiyaç olduğunu gösteren bir yer. Hem de belediyesi kredi derecelendirmesinde çok başarılı bir noktada. Yani hem sorunlarıyla Türkiye'nin örnek alıp, soruna çözüm üretmesi için örnek bir platform, hem de iyi işler yapıldığında nasıl getirileri olacağını gösteren bir yer. İzmir belediyenin iktidara örnek olan süt projesi, üreticiden çiçek alımları ile yerelden sorunlara çözüm üretirken ne kadar başarılı olunabileceğini gösteren çok iyi bir örnek.
İZMİR BENİM ŞANSIM
ÜNUZ: İzmir bizim ekonomi programımızla örtüşüyor, hatta önceden yaptı mı diyorsunuz?
BÖKE: İzmir öncü. Ama hala çözülmesi gereken sorunlar var. Burada da merkezi yönetimin etkin bir rol oynaması gerekiyor. İzmir hem sanayisi, hem de tarımıyla dengeli üretim için çok doğru bir platform. Bizim programımız kapsayıcı, kadınları ve gençleri de dahil eden, hayatı bir bütün olarak gördüğü bir çalışma. İzmir bunların zaten olduğu ve iyileştirilebileceği bir yer.
ÜNUZ: O zaman İzmir'den milletvekili seçilecek olmanız...
BÖKE: Benim için büyük şans. Vereceğim hizmetlerin karşılığını hızlı şekilde göreceğimiz, Türkiye'ye örnek olacak alanlardan biri. Bu benim için büyük bir şans.
ÜNUZ: Selin Sayek Böke, milletvekili seçildikten sonra İzmir'e bir daha uğramayanlardan olmayacak mı yani?
BÖKE: Başta da söyledim, ben yaptığım işi çok içselleştiririm. Birlikte üretmekten zevk alırım. İzmir'in milletvekilliğini yapacaksam, birlikte üreteceğiz. Ankara'daki görevimi de sürdüreceğim ama İzmir'in bir parçası olarak hayatıma devam edeceğim. Bu işi yapacaksak hem Ankara'da, hem İzmir'de dengeli bir şekilde yapmak gerekiyor. Nasıl ki İzmir Türkiye için bir örnek teşkil ettiği için temsiliyeti kıymetli diyorsam, Türkiye için tartıştığımız meselelerde bir İzmir temsiliyeti de yapacağımı unutmayacağım. İzmir'in sorunlarını hem İzmir'de, hem de Ankara'da çözeceğiz.
3 AY SONRA DEÐERLENDİRELİM
ÜNUZ: İzmir'de meclis üyesi, belediye başkanı ya da milletvekili düzeyinde seçildikten sonra ortadan kaybolma gibi bazı kötü tecrübelerimiz olduğu için...
BÖKE: Ben ancak kendimle ilgili hesap verebilirim. Daha seçilmediğim için isterseniz şöyle yapalım. Buradan bir söz vermiş olayım. Seçildikten 3 ay sonra ilk değerlendirmeyi yine birlikte yapalım.
ÜNUZ: Anlaştık, ben de sizde hiç öyle yılacak bir göz görmüyorum zaten...
BÖKE: Yılmam (gülüyor). Kolay kolay vazgeçen biri değilimdir. Ben hedef koyup, o hedefe ulaşmak için de gayret gösteren biriyim. Şansım şu, hep sevdiğim işleri yaptım. Siyaset de sevdiğim bir iş oldu. Dolayısıyla kolay yılmayacağımı söyleyebilirim (kahkahalar). Mutlaka zor olacak, hangi iş kolay? Ama heyecanlıyım...