RÖPORTAJLAR
13 Şubat 2015 Cuma

İzmirli kırılırız demedikçe siyaseti düşünmem

EgedeSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan usta gazeteci Uğur Dündar, Ümit Yaldız, Gönül Soyoğul, Fahrettin Dokak ve Hanzade Ünuz’un sorularını yanıtladı…

İzmirli kırılırız demedikçe siyaseti düşünmem

Duayen kelimesini duyduğumuzda, çağrıştırdığı kişiler vardır.

Türkiye’de 7’den 70’e herkesin tanıdığı, televizyon haberciliğinin marka ismi Uğur Dündar da işte öyle bir isim.

Habere adanmış bir ömür.

Elinde mikrofon ile suçüstü yaptığı, hepimizin hafızasına kazınmış ekranlardaki yüzlerce olay.

Reyting listelerindeki rekorları hala kırılamayan “Arena” ya da “İşte Hayatınız” gibi programlarının müziğini duyduğumuzda kapı açılıp da sanki içeriye girecekmiş gibi hissettiren gazeteci.

Profesyonel çalışma disiplinini her gazetecinin örnek alması gereken Uğur Dündar, artık İzmir’de.

İzmir’e yerleşen Uğur Dündar ile Türkiye’de medyanın durumunu,  İstanbul sermayesini, siyaseti, iktidarı, muhalefeti, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile diyalogsuzluklarını…

Ve sevdalandığı İzmir’i, hayata gülümseyerek bakan İzmirliler’i konuştuk.


EGEDESONSÖZ: Halk TV’deki programınız neden hep İzmir’de çekiliyor. Anadolu’ya da gidecek misiniz? İzmir surlarının dışına çıkacak mısınız?

DÜNDAR:
İki nedeni var. Birisi İzmir Türk medyası tarafından hep ihmal edilmiş bir kent. Oysa İzmir’de de bir medya var. İzmir’de çok değerli bir kamuoyu var ve burada da aynı etkinliklerin o boyutta, yani İstanbul ölçeğinde sürüp gitmesi gerekir. Hele bu dönemde. Ben İzmir’in bir medya kenti olması açısından, böyle bir iddiaya sahip olması açısından bu programı İzmir’e taşıdım. İlk defa popüler, çok izlenen bir haber programı İzmir’den yapılıyor ve canlı yayın olarak ekranlara geliyor.

İkincisi İzmir’in seyircisi gerçekten bu programın formatına son derece uygun coşkulu, katılım sağlamayı seven ve interaktif hale gelmesini sağlayan bir seyirci kitlesi. Dolayısıyla programın çok seyrediliyor olmasında o salonları hınca hınç dolduran her bir değerli seyircimizin de çok önemli katkısı var. Şimdi diyorlar ki, niçin Ege’nin dışına çıkmıyorsunuz? Çıkıyoruz İstanbul’a gidiyoruz, yakında Samsun’a gideceğiz, Adana’ya, Mersin’e pek çok kentimize gideceğiz. Ama biz zaten bu programı salondaki 300 - 500 ya da 2 bin kişiye yapmıyoruz. Biz ekran başında seyredenler için yapıyoruz. Orası bizim stüdyomuz. Yani ben bu hafta diyelim ki programı Buca’da yapacağım. Erzurumlu seyircinin bunu seyretmesini engelleyen bir durum mu var? Asla. Ekran başındakiler Türkiye’nin neresinde olurlarsa olsunlar, hatta yayın sırasında bana Avustralya’dan Amerika’dan, Almanya’dan, İskandinav ülkelerinden çok mesaj geliyor. Bizim program dünyanın her yerinde seyrediliyor. Dolayısıyla Almanya’dan da yapabiliriz programımızı.

EGEDESONSÖZ: İzmir’i plato olarak kullanıyorsunuz… Davutoğlu’ndan önce ofisi açtınız o halde?

DÜNDAR:
(Kahkahalar)Mizah güçlü bir silahtır… Ve evet, İzmir çok değerli bir plato.

EGEDESONSÖZ: İzmir medyasının güçlenmesi amacıyla dediniz. Geçmiş dönemini biliyor musunuz?

DÜNDAR:
Atilla İlhan dönemini bile bilirim… (Kahkahalar) Keşke o dönemde de burada olsaydım. İzmir çok değerli gazeteciler yetiştirdi. İstanbul’da şu anda çok önemli konumlarda olan hemen söyleyeyim benim sevgili kardeşim Yılmaz Özdil. Yılmaz Özdil, İzmir’in yetiştirdiği çok değerli bir gazeteci. Ayrıca pek çok isim daha sayabilirim.

DEVE YÜKÜYLE PARA ALAN YANDAŞLAR

EGEDESONSÖZ: İzmir biraz ters mi düşüyor?

DÜNDAR:
Sınırları zorlamak gerekiyor tahmin ediyorum. Bir de İzmir’in ekonomik gücü, İstanbul’un yanında kıyas kabul etmiyor. İzmir’in maaşları, İzmir’in çalışan gazetecilere sağladığı ekonomik olanaklar İzmir ekonomisiyle orantılı. Ama İstanbul çok farklı. İstanbul’da çok güçlü bir sermaye var. Çok güçlü, çok büyük bir sermaye var. Hatta dünya medyasıyla da kıyaslandığında bizim medyamızda şu andaki durumu kastediyorum, bizde yandaş medyada hiç okunmamasına rağmen aldığı para bakımından mesela New York Times’ta köşe yazarlığı yapanları geçen isimler var. Ben bakıyorum bunların sosyal medyadaki paylaşım oranlarına, sıfır. Rakamla tam olarak ifade ettiğimizde sıfır. Ama aldıkları para deve yüküyle.



ÖLÇÜ, HALK OLMALIDIR

EGEDESONSÖZ: Hangi skalada geziyor bu paralar?

DÜNDAR
: Şu anda bu pek açıklanmıyor ama yaşam biçimlerinden, kısa sürede edindikleri varlıklardan ne kadar aldıklarını az çok tahmin edebiliyorsunuz. Ben kimsenin parasında değilim. Tabi ki insanlar başarıları ölçüsünde emeklerinin karşılığını almak durumundadırlar. Biz ayrıca bir rekabet ortamında bu işi yapıyoruz. Ama bunun ölçüsü halktaki karşılık olmalıdır. Okurdaki, seyircideki karşılık olmalıdır. Bugün hiç okunmayan, hiç seyredilmeyen, yaptığı programlar kimse tarafından fark edilmeyen insanların büyük paralar almasını izah edebilmek mümkün değil. Geçmişte biz ben, Ali Kırca, Allah rahmet eylesin Mehmet Ali Birand, reyting açısından çok iddialı bir isimdi Reha Muhtar. Aramızda kıran kırana bir yarış vardı.

Biz Arena ile bazı zamanlar milli maçtan daha fazla reyting alıyorduk. Sokakta trafik duruyordu. Bizim aldığımız para o bakımdan anamızın ak sütü gibi hak edilmiş, helal paralar. Ama bugün dediğim gibi sokakta yürüyen insana sorsanız, isim verseniz kim bu diye 10 kişiye sorsanız, dokuzunun adını ilk defa duyacağı insanlar var. Ne yaptıkları televizyon programları seyrediliyor, ne de köşe yazıları okunuyor. Bir defa iktidara adanmış işler, okur tarafından ilgiyle izlenmez, okunmaz, seyredilmez. Geçmişe dönük olarak da baktığınızda bunun ne kadar doğru bir tespit olduğu görülür.

HABER YOK, REKLAM ÇOK

EGEDESONSÖZ: Yandaş, candaş kümelenmesinde gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

DÜNDAR:  
Tabi gazeteci olmaya heveslenecek çocukların örnek modeller bulmaları gerekir karşılarında. Bugün işte Atilla Sertel, İzmir ölçeğinde değerlendirirsek hepinizin temsilcisi olan bir kurumun başındaki kişi. Bütün o korku imparatorluğu, cadı avına rağmen meslektaşlarını yalnız bırakmadı. Bazı başka anlı şanlı gazeteciler cemiyetleri seyirci kalırken, Atilla kalktı İzmir’den bütün meslektaşlarını toparlayarak cezaevinde tutsak olan arkadaşlarımızı ziyaret imkanı sağladı.

Şimdi böyle modeller yok mu? Var. Bu dönemde bütün baskılara, yaşadıkları çilelere rağmen kalemini kiralamayan, göbeğinden bağlanmayan, teslim olmayan gazeteciler var. Ama bunlar iki elin parmakları kadar az ne yazık ki. Bakın sosyal medya paylaşımlarına ilk beş  yazar ismi hep Sözcü’de. Neden? Çünkü bu dönemde halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmetten asla vazgeçmedi. Sadece okurunun önünde eğildi ama iktidarın, muktedirin kölesi olmadı. Eğilip bükülmedi, güce teslim olmadı. Şimdi bugün ağırlıklı olarak güce teslim olmuş bir medya var. Oysa bizim mesleğimizin babası sayılan İngiliz medya patronu Lord Northcliffe bir asır önce güç odaklarının, ki bu genelde siyasi güçtür, örtbas etmeye çalıştıkları şey haberdir onun dışında kalan her şey reklamdır demişti. Bugün dikkat edin, haber yok, reklam çok. İşin özü budur.

AYDIN DOĞAN YALNIZ BIRAKILDI

EGEDESONSÖZ: Peki neden bu kadar kolay teslim olduk?

DÜNDAR:
Bence nedeni Türkiye’de klasik anlamda burjuvanın hala olmamasıdır. Burjuvaziyi batılı ölçülerde temsil eden medya patronlarının bulunmamasıdır. Ayrıca mesela Aydın Doğan burjuvaziye en yakın örnektir ama Aydın Doğan’ın üzerine gelindiğinde İstanbul sermayesi onu yapayalnız bırakmıştır. Aydın Doğan’ın arkasında durmamıştır. Eğer ilk gelindiğinde şu anda İstanbul sermayesi kimdir diye sorduğumuzda hemen akla gelen isimler, o ünlü işadamları Aydın Doğan’ın arkasında durup bir fotoğraf yansıtmış olsalardı, Tayyip Erdoğan Korku İmparatorluğu bu boyutta egemen olamazdı hiçbir şekilde.



Burjuvazi olmadığı için İstanbul yağmalanıyor. İstanbul talan ediliyor. Gerçek anlamda burjuva olsa bu talana imkan verir mi? Allah rahmet eylesin bir toplantıda Sakıp Sabancı ile yan yana oturuyoruz, sohbet ederken “Artık sizler burjuvalar… “dediğimde, “Ne burjuvası bizler cepçiyiz” dedi. Şimdi burjuva böyle dönemlerde karının azalmasından korkmaz. Dik duruşla o azalmanın ondan sonraki dönemlerde kendisine çok büyük artılar getireceğini bilir. Bizdeki işadamları ceplerinden biraz eksilme olduğunda “Ah, vah batıyoruz” diye yana yakıla telaşa kapılarak, korkan bir model.

Bakın, Demokrat Parti’nin Vatan Cephesi döneminde çok büyük baskılar var. Vehbi Koç da, Allah rahmet eylesin, İsmet İnönü’nün arkadaşı ve o nedenle CHP üyesi. Merhum Adnan Menderes haber gönderiyor, “CHP’den ayrılsın bize geçsin, önünü açalım” diyor. Vehbi Bey de bunu kendine yediremiyor. “Ben siyasetçi değilim, CHP politikalarıyla aktif olarak da ilgilenmiyorum ama ben bu arkadaşlığı satamam” diyor. O yüzden pek çok teşviki engelleniyor, önü tıkanıyor. Eğer Vehbi Bey o dönemde CHP’yi bırakıp, satıp Demokrat Parti saflarına geçmiş olsaydı bugün Koç Holding belki bir dünya deviydi.

TESLİM OLDULAR

EGEDESONSÖZ: Kulluğun sonu yok…

DÜNDAR:
Kulluğun sonu yok ve ayrıca burjuva korkmaz. Burjuva gerekirse başını giyotine uzatır ama son sözü “Yaşasın vatanım” olur.

EGEDESONSÖZ: Bugün yaşadığımız bu fotoğrafı, Türkiye’de burjuva olmayışına mı bağlıyorsunuz?

DÜNDAR:
Türkiye’deki zenginlikler sanayileşmeyle, üretimle sağlanmış zenginlikler değil. Arazi ve yapı spekülasyonuyla sağlanmış zenginlikler olduğu için bunlar burjuvazinin oluşmasını güçleştiriyor. İstanbul sermayesi çok çabuk teslim oldu. Korkunun ecele faydası yok. Sermayenin burjuvaziye özgü davranışlarını sergilemeleri lazım. Bakın son dönemde TÜSİAD bunu yapmaya başladı.




EGEDESONSÖZ: Ama aforoz ediliyorlar sistemden…

DÜNDAR:
Edilecekler, çok doğal aforoz edilmeleri. Bunun varacağı noktanın çok büyük bir felaket olacağını gördüler artık. Onlar kimin DNA’ları hangi sermaye grubu ile örtüşüyor çok iyi biliyorlar. Mesela evlerinde farklı konuşup, Cumhurbaşkanı ya da Başbakan ile karşı karşıya geldiklerinde değişik konuşanları da aslında biliyorlar. Bilmem anlatabildim mi? Ve o DNA’sı örtüşmeyen gruplarla ister medyada, ister başka alanlarda günün birinde mutlaka hesaplaşma ve yok edilmesi  gerektiği konusunda bir planları olduğunu biliyorlar.

EGEDESONSÖZ: Paralelle savaş son değil, devamı var diyorsunuz…

DÜNDAR:
Baskı rejimi, faşizan uygulamalar, diktatörlük anlayışı egemen oldukça onu korumak da zorlaşır. Baskıları da artırmak gerekir. İşte son güvenlik paketi aslında bu korkunun ortaya çıkarttığı, halkla, halkın polisi olan teşkilatı karşı karşıya getirecek ama muktediri korumayı amaçlayan bir süreçtir.

İŞARET İZMİR’DEN GELİR

EGEDESONSÖZ: İzmir mevcut iktidara karşı muhalif, dik duruşunda ısrar etti…

DÜNDAR:
İzmir’de sindirilmiş, hak edilmiş zenginlikler daha fazla, ama İzmir ölçeğinde. İzmirli yetiniyor. İzmirli’nin ölçüsü şu, “Ben nağmerde muhtaç olmayayım” diyor. Bu çağdaş, modern yaşam biçimimi devam ettireyim, kimse bana yaşam biçimimden vazgeç telkininde bulunmasın diyor. Bence İzmir halkı çok aydınlık, cumhuriyet değerlerine inanmış, Atatürk’e gönülden bağlı ve ayrıca bayrak sevgisi  çok üst düzeyde bir kesim yaşıyor İzmir’de.

EGEDESONSÖZ: İzmir’i nasıl görüyorsunuz?

DÜNDAR:
İzmir Türkiye’nin bütün diğer kentleri gibi çarpık kentleşmeye maruz kalmış bir yer. İspanya’nın Akdeniz kıyı kenti Valencia kentiyle çok benziyor. Valencia’yı gördüğünüzde İzmir’e nasıl yazık olduğunu anlıyorsunuz. Ama bütün samimiyetimle söylüyorum, sadece Türkiye’de değil belki dünyada insanın en mutlu, en huzurlu yaşayacağı kentlerden biri İzmir. Ben bütün dünyayı dolaştım, şehrin genel bir şiiri var. İzmir’in sosyal hayatının genel bir şiiri var. Onu anladığınızda çok rahat ediyorsunuz, o da sizi kabul ediyor. İzmir hassas bir doku, uyuşmazlık olduğunda reddediyor bazılarını. Siyaseten de reddediyor. İzmir, CHP’nin kalesi mi? Hayır. Çağdaşlığın, demokrasinin kalesi. İzmir siyasete de ilk hareketle yön vermiş bir kenttir. Türkiye’nin bütün büyük siyasi değişimleri İzmir’den başlamıştır. İşaret İzmir’den gelmiştir.

EGEDESONSÖZ: Yine İzmir’den mi olacak diyorsunuz?

DÜNDAR:
(Gülüyor) İnşallah… Bir yurttaş olarak dileğim bu.

“VAY BE, BU DA OLDU”

EGEDESONSÖZ: Biz sizin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığınız söyleşileri de izlerdik ekranlardan. Bugün sizi AKP karşıtı noktasına getiren nedir? Sizdeki bu değişimin sebebi nedir?

DÜNDAR:
Hayır, bende değişen hiçbir şey yok. Ben yarın öbür gün Tayyip Erdoğan bir iftiraya maruz kalsa ve ben bunun iftira olduğunu belgelesem hemen yayınlarım.



EGEDESONSÖZ: Ne değişti peki?

DÜNDAR:
Onlar bizi ötekileştirdi. Biat etmeyenleri cezalandırmayı şiar edinen bir kültüre sahipler. Ne diyor? Bitaraf olan, bertaraf olur diyor. Yetmiyor, tarafsız olmak yetmiyor. Mehmet Altan kalemi kırıldığı zaman ne dedi? “Çevreyi saran yağdanlıklar öyle bir hava yarattı ki, dostane bir eleştiriye bile tahammül kalmadı” dedi. Ki Mehmet Altanlar, Ahmet Altanların bunu çıkar için yaptığını sanmıyorum. Onlar liberal görüşlerine en uygun icraatı yapacak iktidarı AKP gördüklerinden desteklediler. Yıllarca desteklediler ve onların Batı’ya açılmalarını sağlayan referans, kartvizit oldular. Bu anlamda şimdi çok pişmanlar. Ama dediğim gibi, “Ya biat edeceksin, ya da yok olacaksın” diyen bir iktidara karşı bizim bildiğimiz evrensel ölçülerde gazetecilik yapmanın hiçbir şansı kalmadı. Ben hala eski yerimde duruyorum. Ben hala eski Uğur Dündar’ım.

EGEDESONSÖZ: Şu anda yandaş medya içinde de bertaraf operasyonları başladı…

DÜNDAR:
Geldiğimiz yeri şöyle özetleyelim. Eskiden benim yaptığım Arena’lar, “Vay canına” dedirtirdi. Şimdi ben olup bitenler karşısında “Vay canına” diyen bir adam konumuna geldim. (Kahkahalar) Anlayamıyorum. Biz o kadar sert gerçekleri dile getiriyorduk ki, insanlar “Bu kadar da olmaz, vay canına” diyordu. Şimdi ben yaşanan gelişmelere, “Vay be, bu da oldu” diyorum. (Kahkahalar)

YANLIŞ YAPSAM, MESLEĞİ BIRAKIRIM

EGEDESONSÖZ: Siz Karagümrüklü’sünüz, Tayyip Erdoğan Kasımpaşalı. Benzer coğrafyadansınız. Erdoğan’ı bir haberci olarak ilk ne zaman fark ettiniz?

DÜNDAR
: İlk olarak Erdoğan’ı merhum Erbakan’ın çok beğendiği İşte Hayatınız programı çekimlerinde tanıdım. Sene 1989 - 1990 olabilir. Tayyip Erdoğan o sırada Refah partisi İl Başkanı. Ben merhum Erbakan ile günlerce konuştum, bana hayat hikayesini anlattı. Çok çarpıcı bir İşte Hayatınız programı yaptım. İşte o programı hazırlarken ben Tayyip Erdoğan ile ilk kez karşı karşıya geldim, tanıştık, diyaloğumuz oldu. Çok etkiliydi ve Erbakan Hoca’nın çok iyi çıkması için çırpınan bir Refah Partili izlenimi bıraktı bende.

Belediye Başkan adayı olduğu zaman kendisine medyada vurmaya başladılar. Ben de arkadaşlarıma, “Şimdi seçim dönemi. Biz bu bel altı vuruşlara hiçbir şekilde alet olmayacağız” dedim. “Herkese nasıl davranıyorsak, Tayyip Erdoğan’a da öyle davranacağız, adil olacağız. Bel altı vurmayacağız” dedim. 2002 seçimlerinden önceki Deniz Baykal ile olan ilk ve son tartışmasında da son derece adil davrandım. Hatta program bitiminde beni ilk kutlayan Tayyip Erdoğan oldu. Gözlerinin içi gülüyordu. Hala bana yönelik olan iç duygusunun benim dürüst bir gazeteci olduğum şeklinde olduğundan hiç kuşku duymam.  Çünkü benim aksini söyleyecek bir eylemim, bir davranışım, gazetecilik anlayışım söz konusu değil. Ben bunu hissetsem mesleğimi bırakırım. Yanlış bir gazetecilik yaptığımı hissetsem aynalara bakamam. Tükürürüm aynalara. Allah’a çok şükür, ben bugüne kadar aynaya bakıp da tükürme duygusunu hayatım boyunca hiç yaşamadım.



YANDAŞLIK BEKLEDİLER

EGEDESONSÖZ: Kırılma noktası nedir o zaman?

DÜNDAR:
Star Ana Haber’i ben sunmaya başladıktan sonra, sevgili Yılmaz Özdil ile birlikte çalışıyoruz, tabi onların istediği bülten olmadı. Onlar dediğim gibi bültenlerde icraatlarının anlatılmasını bekliyorlar. Yandaşlık bekliyorlar açıkçası. Ve Tayyip Bey’i de çok doldurdular herhalde. Benimle ilgili doldurmuş olabilirler, Yılmaz’la ilgili doldurmuş olabilirler. Ama biz o dönemde RTÜK’ten ceza almadık, mahkumiyetimizle sonuçlanan bir habercilik faulü yapmadık. Biz sadece gerçekler ne ise onu olduğu gibi çırılçıplak ekrana yansıtmaya gayret ettik. Ama o habercilik onlar tarafından beğenilmedi. Yandaşlık yapmadığımız için yollarımız ayrıldı.

EGEDESONSÖZ: Şu anda Halk TV’de ya da başka bir kanalda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile bir röportaj yapmak ister misiniz?

DÜNDAR:
Bizim programımız herkese açık. Geçen hafta AKP’li yetkilileri de davet ettim. Gelin dedim ama genellikle dönüş yapmıyorlar.

MÜSAMERE GAZETECİLİĞİ

EGEDESONSÖZ: Sizin karşınızda dokuz Genel Başkan ile yaptığınız programları hatırlıyoruz. Şimdi tam tersine, bir Cumhurbaşkanı karşısında seçilmiş gazeteciler oturuyor. İzlerken ne hissediyorsunuz?

DÜNDAR:
Müsamere. Hem de ilkokul düzeyinde çok kötü bir müsamere. “Sayın Cumhurbaşkanım şunu söylemeyi unuttunuz” diye bir gazetecilik olur mu? (Kahkahalar)… “Şunu sormak istemiştiniz değil mi” diyerek, Cumhurbaşkanı’nın aklına gelmeyen bir soru varsa onu da ekliyorlar. Öyle bir gelenek oluşturuldu ki, soruları önceden vermezseniz röportaj teklifiniz kabul olmuyor.

EGEDESONSÖZ: Zaten sizin ya da bizim gibi gazeteciler de röportaj teklifinde bulunmuyorlar bu önkoşullardan ötürü…

DÜNDAR:
Ben bulunuyorum, ben ısrarla Sözcü için röportaj talebinde bulunuyorum. Niçin bulunmayayım ki? O niye Sözcü’ye konuşmasın ki? Ama cevaben dönmüyorlar bile. Bu gazeteyi yarım milyon insan okuyor, kahveler okuyor. Siz vatandaşı yok sayıyorsunuz, beni değil. Biz bu işi kim adına yapıyoruz? Yurttaş adına yapıyoruz.

EGEDESONSÖZ: Çekiniyorlar mı?

DÜNDAR:
Böyle bir şey oluştu. Sadece yandaş gazetecilerle konuşmak. Uçaklarına bakın. Bazı olağan etkinliklere Sözcü, Halk TV, Ulusal Kanal çağrılmıyor. Cumhuriyet, Aydınlık gazeteleri çağrılmıyor.



İKTİDAR, SÖZCÜ’YE DÖNMÜYOR

EGEDESONSÖZ: Sözcü ideal bir gazete mi?

DÜNDAR:
Ben gazetecinin özgürlüğüyle ölçerim o gazetenin ideal olup olmadığını. Biz şu anda Sözcü’nün iç yapılanması açısından söylüyorum, en özgür gördüğümüz Batı medyasından bile özgürüz. Sözcü, evrensel gazetecilik anlayışını haberlerine de yansıtmak için son derece önemli gayretler sergileyen bir gazete. Ama diyelim ki muhabir arkadaşımız bir yolsuzluk ile ilgili Bakanlık’ı aradığında kendisine dönülmüyor. Benim başıma geldi, Bakan Bey’i aradım. Özel kalem “Siz bir yazın, yasal anlamda yapılması gereken bir şey olursa biz gereğini yaparız” diye yanıt verdi. Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi?

EGEDESONSÖZ: Aydın Doğan’a 4 milyar TL. ceza yazan muktedir hükümet Sözcü’yü neden yok edemiyor?

DÜNDAR:
Sözcü patronunun gazetecilik faaliyetinin dışında başka hiçbir işi yok. Sözcü’ye  her gün maliyeci geliyor. Tek faaliyetiniz gazetecilik, hesaplarınız da şeffaf olursa o zaman yapabilecekleri bir şey kalmıyor. Türkiye’de demokrasi yanlış anlaşılıyor. Demokrasi çoğunluğun istediğini yaptığı bir rejim değildir. Tam tersine iktidara oy vermeyen, diyelim ki azınlık olsun, o oy vermeyen azınlığın haklarının korunduğu bir rejimdir demokrasi. Bu yanlış anlaşılmayı bilinçli bir şekilde toplumdan saklıyorlar.

EGEDESONSÖZ: Milli irade dedikleri bu mu?

DÜNDAR:
Milli irade dedikleri bu. Kendi işlerine geldiğinde milli irade ama Narlıdere Belediye Başkanı halkın kararı ile Yavuz Bingöl sokağının ismini değiştiriyor. Berkin Elvan sokağı yapılıyor. Ama atanmış, milli iradenin o kararına karşı çıkabiliyor. Bunlar demokrasiyi işlerine geldiği gibi yorumluyorlar.

MUHALEFETE SALDIRMAK SPOR HALİNE GELDİ

EGEDESONSÖZ: Üç dönem oylarını artırarak iktidar olan AK Parti’nin karşısında tapeler, yolsuzluklar, bu kadar toplumsal muhalefet varken muhalefetin performansı açısından nasıl bakıyorsunuz?

DÜNDAR:
Muhalefeti anlatan, muhalefetin projelerini topluma sunan medyanın gücü çok sınırlı. Medyanın yüzde 90’nından fazlası iktidarın reklamını yapıyor. Bir beyin yıkama operasyonu. Bu algıyı değiştirebilmek için çok güçlü bir medya atağına da ihtiyaç olduğunu unutmamak lazım. Ana muhalefet olduğu için ilk akla gelen Cumhuriyet Halk Partisi’nin muhalefet ediş biçimini zaman zaman ben de eleştiriyorum. Eksiklikler olduğunu, hatalar olduğunu ben de hem de çok sert şekilde dile getiriyorum.

Ama şöyle bir algı yaratıldığını da unutmayalım. Muhalefete saldırmak neredeyse spor haline getirildi. Muhalefete muhalefet etmek gibi bir süreç başlatıldı. Bu hiçbir demokraside yoktur. Sanki iktidarın yaptığı yanlışların sorumlusu muhalefetmiş gibi bir düşünce kalıbı oluşturulmaya çalışıldı. Medyanın gücüyle bir mağduriyet yaratıldı. Yalana adanmış bir medya. AKP’nin yaptığı yanlışlardan muhalefet nasıl sorumlu tutulabilir? Göbels demiş ki, “Bana satılmış bir medya ver, sana cahil bir toplum sunayım.”

EGEDESONSÖZ: Nasıl bir 7 Haziran fotoğrafı tahmin ediyorsunuz?

DÜNDAR:
Demirel’in bir sözü vardır, “Türkiye’de siyasetle ilgili bir hafta sonrası için konuşmak erkendir” der. Dileyelim ki, demokrasi kazansın. Ve demokratik bir tercih ile halk AKP’yi sarssın.

HDP, FEODALİTENİN TEMSİLCİSİDİR

EGEDESONSÖZ: HDP’ye nasıl bakıyorsunuz?

DÜNDAR:
Samimi bulmuyorum. TRT’ye girdikten sonra 70’li yılların ilk yarısından itibaren hiç görmediğim en uzak yurt köşesini tanıyarak mesaime başladım. Hem de çok karlı kış günlerinde Zap suyuna düşme tehlikeleri geçirerek gittim. Doğu, Güneydoğu Anadolu’nun sorunlarını anlattıkça arkama istihbaratçılar takılmaya başladı. Türkiye’de çok ciddi bir Doğu, Güneydoğu sorunu var. Tamam, devletin Cumhuriyet tarihinden sonra çok büyük yanlışları var. Oradaki vatandaşta bir  ikincisi sınıf yurttaş duygusu oluşturmuş. Devlet gidemeyince de orası başkalaşmaya başlamış. Ta 70’li yıllarda ben TRT’ye bunları rapor ettim. Günün birinde PKK tehlikesiyle karşılaşacağımızı ben o yıllarda rapor ettim.

Nasıl Türkiye’nin genelinde bir burjuvazi sorunu varsa, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun sorunu da feodalitedir. Bunu ilk teşhis eden merhum Ecevit’tir. Ne demiştir? “Toprak işleyenin, su kullanandır.” Ama bunu dedi diye Ecevit’e ilk karşı çıkış Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan başlamıştır. Bugün HDP, feodalitenin temsilcisidir. Orada çok büyük sömürü ve yoksulluk var. Ama orada çok zengin, kalelerde yaşayan ve HDP çatısı altında siyasetçilik yapan siyasetçiler de görüyoruz. Dolayısıyla bu sorun çözülmeli. Feodalite bütün haşmetiyle devam ediyor. Oysa ilk kırılması gereken feodalitedir orada. Toprak reformudur. Çağdaş katılımın demokratik anlamda sandığa yansımasını sağlamaktır.

Kürt sorunu var mı? Evet var. Ama nerede çözülmeli? Meclisin çatı altında çözülmeli. Bir kere bu iktidarın en büyük hatası PKK’ya silah bıraktırmadan onunla masaya oturmayı kabul etmesidir. Ve uluslararası konjonktür de, özellikle Suriye ve o bölgedeki bu iktidarın yanlış politikaları sonucunda giderek Türkiye’nin aleyhine dönen o konjonktür PKK’yı çok daha güçlü hale getirmiştir. Ve PKK bu seçimden önce her istediğini kabul ettirmek gibi bir vaadin peşinde gitmektedir. AKP ülkeyi bu noktaya getirdi. Bu nedir? Başlangıçta adı yerel yönetimlerin güçlendirilmesi adı altında sunulacak, adı konulmamış bir özerkliktir. Sorunu çözüyor gözüküp, çok daha içinden çıkılmaz hale getiren bir AKP anlayışı ile karşı karşıyayız.



İZMİR DİRSEKLENDİ

EGEDESONSÖZ: İzmir dünyada gelişmekte olan 300 şehir içinde 2. seçildi. Vergide Kocaeli’ni geçtik. Tüm bu kıpırdanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz
?

DÜNDAR:
Siyasi ihmal edilme ve cezalandırmaya karşı İzmirli’nin kafa kaldırışı olarak görüyorum. AKP döneminde İzmir dirseklendi, ihmal edildi, dışlandı. İktidar adına yapılıyor gösterilen bazı işlerde çok büyük yolsuzluklar çıktı ve çıkacak göreceksiniz. Ama İzmir’den bir Sülün Osman çıkmamıştır. Asfalt Osmanlar çıkabilir ancak İzmir’den. Bu çok önemli bence. Aziz Bey’i çok başarılı da bulabilirsiniz, belediyecilik anlayışını eleştirebilirsiniz de. Ama Aziz Kocaoğlu hırsız diyecek bir İzmirli çıkmaz sokakta.

EGEDESONSÖZ: Ama 400 yılla yargılanıyor…(Kahkahalar)

DÜNDAR:
Bunların siyasi kumpas davaları olduğunu havada uçan kuşlar bile biliyor. Bakın gülüyoruz, bunlar ne yazık ki kara mizah. Aslında çok üzülünecek bir durum bu.

İSKİ, BUGÜN UMMANDA KATREDİR

EGEDESONSÖZ: Hala “Tüh nasıl kaçırdım” diye andığınız bir haber var mı?

DÜNDAR:
İSKİ skandalı. Neden kaçırdık? Nurdan Erbuğ, Ergun Göknel’in eşi, skandalı patlatan kişi. Önce bizi aramış, stajyer bir arkadaş çıkmış. “Benim eşim benden boşanmak istiyor” dediğinde, “Olabilir Hanımefendi bu sizin özel hayatınız” demiş. ”Ama benim eşim bir kamu görevlisi ve benden ayrılmak için acayip bir para teklif ediyor” dediğinde ise bizim arkadaşımız, “Olabilir bu sizinle eşiniz arasında. Uğur Bey bize kimsenin özel hayatına karışmayın der…” filan dediği için skandalı gazeteci Yıldırım Çavlı patlattı ve Sedat Simavi ödülü aldı. Ama bugünkü yolsuzluklarla kıyaslandığında CHP’nin ayağına hala pranga gibi takılı kalan İSKİ, ummanda bir katre ne ise, odur.

SİYASİ OLAMAYAN BİR İNSANIM

EGEDESONSÖZ: Siyaseti düşünüyor musunuz? Kaç kez somut siyaset teklifi aldınız?

DÜNDAR: Her seçimde teklif ediliyor.Hiç düşünmedim. Ama dürüst insanların, halkta karşılığı olan insanların cesaretle siyasete girmeleri gerektiğine inanıyorum. Çünkü İzmir bu bakımdan talihsiz bir kent. İzmir’den milletvekili seçilip de seçmenin görüp tanıyarak, “Bu bizim milletvekilimizdir” diyeceği çok az insan var maalesef. İzmir’den teveccüh alıp da bu halka sırtını dönme hakkına kimse sahip değildir. Çok bilinçli bir seçmen var İzmir’de. İzmirli kendisini hiç unutmayacak, kendisini yanında hissettirecek  milletvekilleri istiyor.

EGEDESONSÖZ: Siyasete neden hayır diyorsunuz, gazeteci olarak çok yakın olduğunuz bir konu?

DÜNDAR:
Hayır hayır, siyaset benim çok yabancısı olduğum bir konu. Kişisel hayatında da hiç siyasi olamayan bir insanım. Dolayısıyla çok farklı bir alan. Siyaset konusuna hala yabancıyım. Benim bildiğim iş gazetecilik, kendime göre iyi de yapıyorum. Ben eskiden televizyoncuydum, bu iktidar beni yazar da yaptı (Kahkahalar). Yazmaktan da hoşlanıyorum, yazılarımın okunmasından da çok büyük zevk alıyorum. Bunu devam ettirmenin benim için bir yaşam biçimi olduğunu da biliyorum.

EGEDESONSÖZ: Yani milletvekilliği bana bir şey katmaz diyorsunuz…

DÜNDAR:
Ne olur biliyor musunuz? İzmirli, “Biz Uğur Dündar bunu kabul etmezse biz Uğur Dündar’a kırılırız” demedikçe ben siyaseti hiçbir zaman düşünmem. Ben kendim için böyle bir beyin cimnastiğini hiç yapmadım. Hiç hazır değilim böyle bir şeye. Benim arkamdan “Bu adam halkın gazetecisiydi, halka doğruları söylemek için uğraştı. Bu uğurda bir yığın tehlikeyi göze aldı, başına gelmeyen kalmadı. Ama o yılmadı, doğruları söylemeye devam etti” desinler. Çocuklarıma bırakacağım en değerli miras o olur.

İZMİR’E GELDİM BİR CENNET

EGEDESONSÖZ: İzmir’e yerleştikten sonra çocuklarınızın değerlendirmesi ne oldu?

DÜNDAR
: İzmir onlar için bizim çocukluğumuzdaki İstanbul gibi şimdi. Okula giderken saatlerce zaman kaybetmiyorlar. Eve geldiklerinde spor yapacak, oyun oynayacak alanlar var. Sitede arkadaşlarıyla konuşacakları, sonra ödev yapacak zamanları kalıyor. Burada asosyal çocuk olma tehlikesi hemen hemen hiç yok. Çok güzel sosyal bir ortam buldular, havası güzel. Bana göre çocuklar için çok güzel bir kent. Bizim için de öyle. Sömestr tatilinde yurtdışına gittiler, geldiklerinde “Ah baba İzmir gibisi yok” dediler.

EGEDESONSÖZ: Sizin için nasıl  İzmir’de yaşamak?

DÜNDAR:
İstanbul’da evden çıktıktan sonra İkitelli’deki gazeteye gidip gelmek günün sonu demektir. Arkadaşlarınla buluşamazsın, dostlarını arayamazsın. Koşan, gergin suratlı, mutsuz insanlarla dolu bir kent. New York’un Manhattan’ından hiç farkı yok. İnsanı öğüten, stres yükleyen bir kent oldu İstanbul. İzmir’e geldim bir cennet. Nasıl rahat bir yaşam. Yazımı yazıyorum, sporumu yapıyorum, cemiyete geliyorum. Burada günde dört iş yapıyorum ama hep tatildeymişim gibi geliyor. O kadar rahatım.

EGEDESONSÖZ: Biz trafikten şikayet ettiğimizde, siz Allah Allah nasıl yani diyorsunuzdur…

DÜNDAR
: Absürd geliyor… İzmir’de sokakta yürürken gülen insanlar görüyorsun. İstanbul’un hakkını da yemeyelim, orada doğdum büyüdüm. Çok iyi arkadaşlarım var, bir ayağım hep orada olur. Ama İstanbul’a gitmek için İzmir’den ayrılırken İzmir’i özlemeye başlıyorum.

Fotoğraflar: Yusuf TOMRUK

 
Şehir kurtaran kadın
 
Hamsi Finger’in yaratıcısı ekmek arası havyar yapacak!
YORUMLAR
Toplam 14 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Bozkurt 18 Şubat 2015 Çarşamba 16:54

Yani demesi o ki.. Izmirli "aman gel sen de siyasete gir,sen lazımsın" desin,ben de "bakın Izmir istedi " diyebileyim Mektup atıyor yani....

Yorumu oyla      17      8  
Lombak 18 Şubat 2015 Çarşamba 15:09

Tunceli Ovacıkta Halk Arenası yapmayı düşünür müsünüz? Hem sizin Dersimlinin memleketi?

Yorumu oyla      17      5  
GÜRKAN GENÇ 13 Şubat 2015 Cuma 20:48

çok doğru söylemişşiniz programları aynı belediyeler ikişer defa yapıyorlar bunlara ücret ödeniyor mu mücadeleleri gidip Ankara dan sonraki şehirlerde yapsınlar onları aydınlatsınlar hizmet öyle olsun.

Yorumu oyla      20      6  
ANKARA 13 Şubat 2015 Cuma 19:03

Amac Zaten Vekıl Olmak... Izmır de Banko Illerden Bır Tanesi... Amac Belli...

Yorumu oyla      26      22  
vatandaş 13 Şubat 2015 Cuma 12:46

Şayet İzmir belediyesi Akp'li belediye olsaydı Dündar İzmir'e gelir miydi?İstanbul'dan geliş nedenleri sıradan bir İzmir sevdası olmasa gerek,demokrasi,halk adına bir uğraşı yapacaksa İstanbul'da çalışması gerekir.Sosyal demokrat görünümlüler için İzmir yatar koltuk alt yapı hazır,gerçekçi olmak gerek seçim zamanı ne kadar taşrada sosyal demokrat varsa İzmir'den seçilmek için Chp.genel merkezine hücum ediyor.Neden Yozgat'a Çorum'a Diyarbakır'a gitmiyor?

Yorumu oyla      28      18  
NİLGÜN 13 Şubat 2015 Cuma 11:59

YILLARIN ESKİTEMEDİĞİ HABERCİ UĞUR DÜNDAR'A SEVGİLER. BENCE SİYASETE HİÇ GİRMEYİN, KİRLETMEYİN KENDİNİZİ.

Yorumu oyla      24      8  
Nazan 13 Şubat 2015 Cuma 10:30

Uğur Bey İzmir'e yakışır. İstanbullu olabilir ama ne de olsa İzmir'in damadıdır kendisi.eş durumundan da izmirlidir aş durumundan da siyasi düşünce açısından da. ben söyleyeyim de.

Yorumu oyla      31      15  
İzmirli 13 Şubat 2015 Cuma 10:17

İzmir büyükşehir ve ilçe belediyeleri maallesef alt yapı ve üst yapı bakımından sınıfta kaldı. İcraatleri yetersiz. Birde Aziz Kocaoğlu'na neyin ödülünü vermişler anlamadım. Alt yapısızlığın, perişan üst yapıların, bakımsız tamamlanmamış olmasınamı ödül vermişler? Anadolu caddesinin kamyon ve tırlara yasak ve kapalı olmasına rağmen halen daha apartmanların arasından vızır vızır geçen petrol tankerlerine, çöp kamyonlarınamı ödül vermişler? Biri bana anlatsın !!!

Yorumu oyla      26      15  
Lombak 13 Şubat 2015 Cuma 10:02

Halk Arenası İzmir'de dolaşıyor. Neden yerel kanallardan birinde yayınlanmıyor? Türkiye'yi dolaşamadın mı ulusal olamazsın.

Yorumu oyla      18      14  
Sadık 13 Şubat 2015 Cuma 09:53

İzmirli 'kırılırız' diyebilir 2019'da. Halk Arenası çok iyi gidiyor bu arada. tebrikler.

Yorumu oyla      27      15  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Şehir kurtaran kadın
Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar'da çevre davalarının vazgeçilmez avukatı ...
İzmir'in önü açık!
Gönül Soyoğul sordu, ekonomi profesörü Yaşar Uysal yanıtladı... Ekonomik veriler ışığında İzmir!
Maestro benim, kesinlikle!
CHP İzmir'in yeni patronuyla A'dan Z'ye... Gönül Soyoğul sordu, Bedri Serter yanıtladı...
 
Dünyadaki her eve Türk malı girmeli
Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EgedeSonsöz ...
Berkinler milletvekili olmak için mi öldü?
Ege’de Sonsöz Sohbetleri’ne konuk olan Yüksel Çakmur gazeteci Ümit Yaldız, ...
Ne istediler, vermedik!
AK Parti İzmir Milletvekili Aydın Şengül, Ege’deSonsöz Sohbetleri’nde ...
 
Ben Erdoğan değilim, yerime Davutoğlu bırakmam
Ege’deSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan Atilla Sertel, gazeteci Ümit Yaldız, ...
Ankara İzmir'i yozlaştırıyor!
Ege’deSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan İzmir Mimarlar Odası Başkanı Hasan ...
Ege'de yatırım yok!
Batıçim Genel Müdür Yardımcısı Feyyaz Ünal, Ege Bölgesi’nin Türkiye’nin ...
 
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çoban ateşini 'topuklu' yaktı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva