RÖPORTAJLAR
1 Temmuz 2014 Salı

Buca’nın gönlü rahat olsun, kenti emin ellerde

Gönül Soyoğul sordu, Buca'nın genç Başkanı Levent Piriştina yaşamını, hedeflerini ve projelerini anlattı...

Buca’nın gönlü rahat olsun, kenti emin ellerde

Biliyorum. Aslında henüz erken, yeni seçilmiş bir belediye başkanına ‘ee, ne yaptınız anlat bakalım’ demek için. Çünkü adı üstünde yeni. Daha yolun çok ama çok başındalar.
Ama bu demek değil ki, şöyle bir kolaçan etmeyeceğiz, ‘gözümüz üzerinde’ demeyeceğiz!
Hele bir de o koltukta tanıdık bir isim varsa, her karşılaşmamızda ‘haydi kahveye bekliyoruz, çat kapı gel’ diyen, makama oturunca saygısında en küçük bir değişiklik yapmadan içtenlikle davet eden bir başkan olunca…
‘Bir kahve içimi’ gittim ama bi dolu kayıt cihazıyla ayrıldım haliyle.
Sonuçta o Buca Belediye Başkanı, ben de bağrı yanık bir Bucalı! Gidip de değişimini gördüğü ilçelere hayıflanan, ‘bizde ne zaman olacak bu hizmetler’ diye üzülen, ilçenin geri gidişine durmadan söylenen ama olması için elinden ‘bir oy’dan fazlası gelmeyen…
Her zamanki gibi saygılı, enerjik, doğal, hiç kasmayan, yapmacıksız, kibirsiz, yapıcı olmak için elinden gelen gayreti gösterdiği hissedilen Levent Piriştina ile söyleşiden ziyade sohbet ettik. Başında da söylediğim gibi, daha çok yeni, sıkı bir röportaj için suların biraz daha akmasını beklemek gerekiyor çünkü. Hele ki Buca gibi sorunları dağ olmuş bir ilçeyse…
Bu nedenle konuşmayı doğal akışına bıraktım; aklıma geleni sordum, o da içinden geldiği gibi yanıtladı. Buyurun…
 

 
GÖNÜL SOYOĞUL: Başkanlık koltuğunda 3 ayı doldurdun, henüz kısa bir süre ama yine de karşılaştığınız manzara, gelecekle ilgili bilgi vermiştir size? Neyle karşılaştığınızla başlarsak…
 
LEVENT PİRİŞTİNA: Aday adaylığı ve adaylık sürecinde tahmin ettiğimiz ama bu kadar çok olduğunu… (susuyor) Biliyorduk ülkenin en büyük sorunu işsizliğin vatandaşı ne kadar üzdüğünü… Gençler ve hiçbir yaş grubu ayırt etmeden işsizlik derdini… Ama şu an görüyorum ki günde 1000 kişi geliyorsa bunun 999’u kendine, yeğenine, kızına, yakınına iş için geliyor. Burada da birinci dereceden yetkili sorunun ondan olmadığını biliyor ama sorunun tamamını çözmesini belediye başkanından istiyor. ‘Bana iş bulmak zorundasın’ diyor. İnanın bu durumda insanlar! Sonuçta işsizlik mevzu olunca biz de insanların moralini yüksek tutmaya, onları dengede tutmaya çalışıyoruz. Bazı yöntemler uyguluyoruz, BEGOS’ta çalışmaya başladık bizim sanayi bölgemizde. Orada biraz da kadın istihdamına yönelik bir çalışma yaptık. Hedefimiz bin kişiye istihdam sağlayabilmek. Yeni ortaya çıkan belediye imkanlarıyla açtığımız birimler var, işte gölet açılıyor, tenis kulübü açılıyor, restoranlar, kafeler devreye giriyor, gençlik merkezini hazırlıyoruz. Yine çalışma arkadaşlarına ihtiyacımız olacak ama şu an talebin onda birine ihtiyacımız var, talepse çok. Şu an en çok ne gördün derseniz 3 ayda; cevabım işsizlik. İşsizliğin ülke gündemindeki yerini biliyorduk tabi siyasetle uğraşan biri olarak ama bu boyutta olduğunu, insanların bu kadar çaresiz olduğunu maalesef görmek, tabii çok üzücü. Onun dışında tüm belediyelerin sorunları gibi ortak sorunlar var. Teknik personel alamamamız, 10 kişilik işi 50 kişinin yapması, kamusal borçlar vs… Tabi bunlarla ilgili bir edebiyat yapmayacağız. Enkaz edebiyatı yapmayacağız. Hepsinin altından kalkarız; gelir artırırız, gider kısarız ve söz verdiğimiz bütün yatırımları yaparız. Şu an o moraldeyiz.
 
SOYOĞUL: Buca’ya talip oldunuz, sorunları hakkında bilgi sahibi oldunuz, fikir ve projeleriniz, hayalleriniz vardı doğal olarak. Şimdi teori ile pratiğin buluşma noktasındasınız. Bu üç ayda sizi, az önce söylediğiniz işsizliğin boyutu gibi şaşırtan ya da elinizi kolunuzu bağlayan bir şey oldu mu? Mesela 6 ayda bitiririm diye planladığınız bir iş için ‘bu bizim 5 yılımızı alır’ dediğiniz projeler?
 
PİRİŞTİNA: Bunun bir dediğiniz gibi olanları var, bir de tam tersi olanları var. Çözmekte zorlanacağımızı zannettiğimiz fakat halkın gösterdiği destekle, halkın gösterdiği parayla daha kolay çözeceğimiz şeyler oldu.
 
SOYOĞUL:Mesela?
 
PİRİŞTİNA Mesela; özellikle mahallelerde yaptığımız uygulamalarda karar alma aşamasında biz planı, bütçeyi yaparken müthiş bir katılım var. Buca kamuoyu, Buca halkı bizle şu anda mesai arkadaşlığı yapıyor. Biz o iletişimi kurabildik 3 ayda. Çöp toplamaya bile yardım edelimle geliyorlar bize. Bizdeki o niyeti, ekibimizin kararlılığını gördüler ve bizle işbirliği yapıyorlar. Bu da bizim işimizi hızlandıracak. Belki 5 yılda yaparız dediğimiz şeyi 1 yılda yapacağız. Bir takım mali anlamda, teknik kadro anlamında şu an sürpriz gördüğüm yenilikleri yapamazsak… Ona da somut örnek isterseniz; şimdi bir tane mimarım var imarda, şu an bana 3-4 tane mimar lazım. Ama yüzde 30 barajını geçme sebepleri vs… bunları biliyorsunuz. O yüzden de bir yerin planlamasını yapmak 3 değil 6 ay sürebilir. 2 örneği de yaşıyorum. Bir şey umduğumdan geç olabilecek ama çok şey de umduğumdan erken olabilecek. Bu ekipteki görev dağılımını da geliştirebilirsek çünkü bu bir ekip işi; şu an onda da belli bir noktaya geldik yalnız. Herkes ne yapacağını, nasıl yapacağını bilir de, iyi dağıtabilirsek ki şu an iyi gidiyor; 5 yıl çok verimli geçecek. 
 
SOYOĞUL:Bence vatandaşlar yeni seçilen başkanlara ilk 6 ay bir süre tanıyor. Alışma, belediyeyi/ekibini tanıma, ekip kurma vs. için… Bu süre zarfında aksamaları hoş görüyor. Sonrasında ise ‘e hadi göster bakalım kendini’ demeye başlıyor. Levent Piriştina Buca’da farkını ne kadar sürede ve neyle gösterecek? Ne zaman ‘vay be’ dedirtecek. Mesela ben henüz kendi sokağımda, eski adıyla Öğretmen Evleri, yeni adıyla ‘Kafeler/Barlar Sokağı’nda henüz Piriştina varlığını göremedim. Yeni kurulan TİM, farkınızı gösterecek mi?
 
PİRİŞTİNA Sizin oturduğunuz mahalle, biraz merkez mahallesi; sorunları çok daha az olduğu için bire bir hissetmiyorsunuz. Gediz gibi, Göksu gibi, Fırat gibi mahallelerde durum farklı… Mesela Fırat mahalle muhtarlığı bize geçen ay teşekkürle geldi 10 tane başvurunun 9’u ilk 48 saat içinde çözüldü ve bize bu hızı sağladığınız için teşekkür ederiz diye. Fırat Mahallesi hissetti ama soruna paralel. Mesela haftaya 400 tane yüzme öğrenen öğrenci sertifika alacak; onların ailesi hissetti. Her hafta 100 kişi tenis kursuna başlıyor ücretsiz. Belediye sadece trafikle, alt yapıyla ilgilenmez . Vatandaş, ‘çocuğumuzun kültür sanatıyla ilgileniyor’ diyor mesela. Onları sonra biraz açacağım ama bizdeki şanssızlık şu. Vatandaş belediye başkanının seçim tarihiyle onun geleceği ve icraatları hakkında ilk 6 ayı çok önemsiyor fakat biz bütçesi tamamlanmış, bütün ihaleleri yapılmış bir tarih itibariyle görevi devralıyoruz. Yani biz 30 Mart’ta görevi aldığımızda bir plan program yapılmış oluyor. Temizliği hızlandırmak, ucuzlatmak, bizi en çok hissedeceğiniz alan ama Aralık’a kadar bir şey yapamıyorum. Öyle bir sıkıntım var. Onun dışında kültür, imar, sosyal, kadro ve işleyişi, kalite, hız o tür şeylerde biz dokunuşları başlattık. 7 tane öğrencimizi bir kurumla ücretsiz İngilizce kursuna başlattık. Buca’da insanlar İngilizce öğrensin diye. Bu az ama henüz başlangıç. Aslında hayata kalite getiren dokunuşlara başlıyoruz ama yüzde yüz farkını herhalde öbür yıla geçtiğimizde görecekler. Şu an söz verdiğimiz gençlik merkezini çok hızlı bir şekilde hazırlıyoruz. Bizim hep istediğimiz bir şey vardı; çok kısa bir zamanda imrenilecek bir gençlik merkezi açacağız Dokuz Eylül Üniversitesi’nin de heyecanla beklediği.
 
SOYOĞUL:Yeri hazır mı?
 
PİRİŞTİNA Hazırlanıyor.
 
SOYOĞUL:Ne olacak bu gençlik merkezinde?
 
PİRİŞTİNA Aslında Bornova’da güzel bir örneği var, onu geliştiren biçimiyle yapacağız. Öğrencilerimizin tüm dijital ve fiziksel anlamda ulaşabileceği bir kütüphanesi, ücretsiz çamaşırlarını yıkatabileceği çamaşırhaneler, sabah saatlerinde çorba, çay ikram edecek alanlar, kafeteryası, dinlenme alanları, ufak bir konferans salonu mesela, böyle geniş kapsamlı bir yerde hazırlıyoruz. Bence Buca’nın en ihtiyacı olduğuna inandığımız şey gençlik merkezinin olması. Orada müzik dinletisi, sanat eserlerinin gösterimi gibi bir sürü aktivite yapılacak.
Çok yakında eski belediye binamızı halka açıyoruz; orası artık Bucalıların olsun istiyoruz. Orada yılın 365 günü üniversitelilerle kültür sanat etkinliği yapacağız. Oraya ezbere gittiğinizde kafede bir salata yiyeceksiniz, kütüphanede kitap okuyacaksınız yukarı çıktığınızda bir heykel bir resim göreceksiniz. Eski belediye binamızı şimdi tahliye ediyoruz. İçindeki başta başkanlık makamını, kültür sanat müdürlüğünü, içini boşaltıyoruz. Artık o köşk halkın köşkü olacak. Oraya gidip kitap okuyup çay, kahve içeceksiniz. Hızlı hızlı başlıyoruz. Kentsel dönüşümle ilgili çalışmalarımız var. O biraz herhalde çok ciddi farkımızı ortaya koyacak.
 
SOYOĞUL:Buca’da en büyük sorun veya ilk 3 sorun ne sizce?
 
PİRİŞTİNA O zaten en başından beri hiç değişmedi. İşsizliği saymıyorum, o ülkenin sorunu zaten. Trafik, imar, temizlik. Bu üçü… En çok şikayet bundan geliyor Buca’da.
 
SOYOĞUL:Bucada trafik sorunu epey eski bir sorun. Trafik sorununun içinde sivrilen unsurlardan biri otopark meselesi. Artık Buca’da da ciddi olarak otopark ihtiyacı hissediliyor.
 

PİRİŞTİNA Sorun da 5 basamaklı, çözüm de 5 basamaklı. Yani trafik sorunu dediğin zaman otobüsü, denizyolunu, karayolunu, demiryolunu cezbettirmen lazım. O yetmiyor en az 30-40 tane otopark alanı yaratman lazım, aslında hepsi birbirine bağlı. Trafik sorunu varsa otopark sorunu var ya da otopark sorunu başladıkça trafik sorunu büyüyor. Bunları hep birlikte birbirine bağlı çözmek lazım. Bir diğeri de imar. Zemin etütlerinden bakarsan yüzde 70’i de en hızlı şekilde kentsel dönüşüme ihtiyacı olan bir durumda bir yapı stoku var. Vatandaşın da en büyük şikayeti buradan geliyor. Sizin doğduğunuz, büyüdüğünüz annenizin babanızın zamanındaki 6 bin nüfus, olmuş 600 bin nüfus. Yani dolayısıyla bu yapılar, binalar, yollar yetmiyor; bizim çöp arabası giremiyor böyle bir durum var. Buca sinema istiyor, Buca mesire alanı istiyor, Hasanağa gibi yerler istiyor, gölet gibi yerler istiyor, müze istiyor, tarım istiyor. Onlarla ilgili çok güzel çalışmalarımız var. Bir bağ bozumu festivali ile artık Buca’nın üzümünü pazara koyacağız o konuda iddialı bir çalışma yapıyoruz. Biz alacağız ihracatını da pazarlamasını da belediye olarak yapacağız. Hayvancılık önemli; bir oğlak festivali yapacağız. Buca’nın oğlağını Türkiye’ye duyuracağız. Tarım anlamında köyler bölgesi anlamında bence Buca’nın en büyük eksikliği… Gaziemir’e çok yakınız fuar alanı geliyor, havaalanına 15 dakika mesafedeyiz ve oteli yok Buca’nın. Esnaf Birliği’nin Birlik Oteli’ni saymıyorum. O 25-30 odalı ufak bir şey. Mutlaka kültür sanat merkeziyle beslenen bir otel sağlayacağız. Yaptırtacağız yani yapacak birileri; biz yapmayacağız tabi.
 
SOYOĞUL: Biraz önce sinema dediniz. Benim yıllardır yakındığım ve bu kadar büyük ilçede olmamasını ayıp olarak gördüğüm sinema sorununu nasıl çözeceksiniz? İlla bir AVM yapılsın da öyle çözelim gibi mi?
 
PİRİŞTİNA Hayır hayır. Yıldız’daki nikah sarayımızı biliyorsunuz şimdi onu çalışıyor arkadaşlarımız. Şu anki düşüncemiz orayı yıkmak. Çok eski, büyük güzel bir alan, 3 tane sinema salonu falan olan bir yapı fakat her tarafı çürümüş. Tamir için baktık, tamir olamayacak gibi duruyor teknoloji de bu boyutta gelişmiş orayı yıkıp tam bir çok amaçlı merkez kazandırmak, yine modern bir nikah sarayı olan, içinde 2 tane büyük 3 tane cep sineması 3-4 tane ya da projeye göre 2 tane spor alanları, konferans yapılacak bir salon ve kokteyl yapılacak bir fuaye alanı olan bir proje çalışıyoruz. Sinema biliyorsunuz şu an yapı yoğunluğu nedeniyle durdurulan Şirinyer projesinde var. Orada inşallah devam edecek, tam Şirinyer merkezde ayrıca sinemamız olacak. Onun dışında yaratılan her türlü çok amaçlı salon projemize Göksu’da başlıyoruz. Temeline değil de çizimine başladık. İlk projemiz bu olacak Göksu’dan başlayacağız bu çok amaçlı salona. Onun da içinde sinema izleyecek Göksulu, Gedizli vatandaşlarımız. Yani kazandırdığımız her yerde mutlaka o görsel zevki kazandırmak istiyoruz. Kültür sanat merkezinde eski belediyede de yaparız belki ama bir sinema düzeni olmayacak. Yaz sinemaları başlatıyoruz Ramazandan sonra 20 tane. Çeper mahallelerinde haftanın 3 günü sinema ve tiyatro göstereceğiz. Yani artık sinema binamız yok diye üzülmeyecek oradaki insanlar. Ama ramazandan sonra tabi. Şimdi ramazan gösterileri var meddahlar var, Karagözler var, Hacivatlar var… Ramazanı kapattıktan sonra sinema ve tiyatroya yöneleceğiz. Şunu istiyoruz; yazlığa gidemeyen maddi imkanı olmayan hatta Şirinyer’e bile inemeyen, inse de Agora’ya, Forum’a, Bornova’ya, Gaziemir Optimuma sinemaya gidemeyen herkesin mahallesine gidip biz girelim. Orada çocuk sinemayla tanışsın sinemada gördüğü objeyi, insanı sanatı tiyatroyu heykeli Paris’i New York’u sorgulamaya başlasın. Çok önemsiyoruz bunu. Yüzmeyle ve tenisle ilgili de aynı şeyler. Ne kadar dokunursa, ne kadar tadarsa, ne kadar işitirse, görsel hafıza, dokunsal hafıza, işitsel hafıza yani onları uyandırmamız lazım. Onların kızmaması lazım, bizde sinema yok, bizde top yok, biz yüzemiyoruz dedikçe cepheleşiyor ve kutuplaşıyoruz. Sanki o Bucalı o Göksulu gibi, biliyorsunuz Buca’nın da öyle bir sorunu vardır. Kim Bucalı kim öz Bucalı, kim eski Bucalı Şirinyer’li. Bunlar art niyetli söylenmiyor ama sonra ülkede böyle oluyor işte. Büyüyor. Bunları ortadan kaldırıcı çalışmalar bunlar.
 
SOYOĞUL:Şirinyer’deki alışveriş merkezi yıllardır rahmetli babanızın başkanlık döneminden beri halledilemeyen bir sorun. CHP’nin içinden de yine itirazlar var projeye, orada bir yapılaşma istemiyorlar, yeşil alan olarak kalsın diyorlar. Projenin büyük ortağı İzmir Büyükşehir Belediyesi ama siz nasıl bakıyorsunuz? Ne diyorsunuz bu eleştirilere?
 
PİRİŞTİNA: Evet orada arsada da ortağız tabanda da ortağız. Çok da haksız bulmadığım bir itiraz söz konusu. Şimdi… Kasaplar meydanı ve Şirinyer Projesi. Bu dönem kesin bu ikisini de bitireceğiz, bu 20 senenin konusu. Yani artık Buca’nın gündeminden çıkması lazım. Buca denilince akla Şirinyer Projesi, Kasaplar Meydanı geliyor. Çok basit aslında bana sorarsanız mevzu. Aziz Bey bu anlamda çok yoğun katkılar koydu, koymaya da devam edecek. Yapı yoğunluğunu fazla istemenin sebebi proje yürütenler… Birazcık kentin geliri için istiyor. Buca Belediyesine çok ciddi gelir sağlayabilecek bir alan, bu cazip geliyor biraz. Bir daha böyle bir yer bulamayız, ne ka dükkan o ka köfte. Ciddi rantın olacağı bir alan. Dolayısıyla bu biraz belediyeye çevrildiğinde, biraz cezbedici gelmiş ama şehir plancıları mimarlar yapı yoğunluğunu çok fazla buluyorlar; bence de doğru. Biz geliri başka yoldan da arttırabiliriz. En azından parka nefes almaya dönük olarak Buca’da hipodromu saymazsan, Hasanağa’yı saymazsan bitti! Kaynaklar’ı saymıyorum bile Buca’nın merkezi değil. Aziz Bey’in söylediği iki şey var; bu dönem Kasaplar Meydanı’nda sona yaklaşılacak. Yeraltında iki yüz araçlık bir otopark olacak.
 
SOYOĞUL: Orada sorun ne kaldı?
 
PİRİŞTİNA: Hiç sorun kalmadı. İstimlaktı. Ödedi orayı Aziz Bey 1 milyon 152 bin lira ödedi şu an hiçbir sorunumuz yok. Proje ihalesine çıkılacak, kazma vurulacak. Altı otopark üstü meydan düzenlenmesi, çarşambaları malum zaten ağırlıklı köylü pazarımız var. Onlara güzel tezgahlar falan vereceğiz, o otantik havayı etrafını Yaylacık havasında gitsin istiyoruz dokunun. Aslında projenin içinde oradaki kasapların da düzenlenmesi var.
Biz aslında şunu istiyoruz; ne kadar kambur var Buca’ya verilmiş… Cezaevi buca merkez, kabristan, sebze hali, balık hali, düğün salonları… Yani bizim birazcık bu olguları, bu yatırımlarla ortaya hiçbir şey yapılmadıkça ön planda kalıyor ve hem yatırımı cezp etmekten korkuyor hem de kentte yaşayan insanların moralini bozuyor ve heyecan yaratmıyor. Niyetimiz iki buçuk yılımızı tamamlayınca bir anket yaptırmak. Buca’da hayat değişti mi, Bucalı olmaktan gurur duyuyor musunuz? Bucalıyız çünkü sokakları sanat ve kültürle dolu, Bucalıyız bizim tarihi evlerimiz ziyaret alıyor, Bucalıyız en büyük otel bizde, Bucalıyız tarım bizde, Bucalıyız Dokuz Eylül Üniversitesiyle çalışma yapıyoruz, en güzel gençlik merkezi bizde, Bucalıyız en güzel öğretmen evi bizim. Bir şeyler olması lazım yani yoksa onun ötesinde sadece duygusal bir bağ olarak kalır…
 
SOYOĞUL: İzmir’de bunun en güzel örneği Karşıyaka’dır. Biz İzmirliyiz değil de ‘Karşıyakalıyız’ derler, kurdukları dünyayla İzmir’e ihtiyaç duymazlar. Buca’da böyle bir dünya yok. 
 
PİRİŞTİNA: Bırakın ayrı bir dünya kurmayı, zorunlu bir evin yoksa, anadan babadan kalmadıysa, 500 lira kira verecek bir limitin varsa başka yerde oturursun, Buca’da oturmazsın. İşte bizim bunu yapmamız lazım. Daha az trafik tıkanması lazım, kültür sanat aktivitesi daha fazla olmalı, futbolda daha başarılı olmalıyız, Gölette daha iyi eğlenmeliyiz, EVKA’ya inip huzur bulmalıyız. Yani bir şeyler olmalı ki ‘ben Buca’da 800 lira kira veririm burada otururum’ dedirtmeliyiz.
 
SOYOĞUL:Bunu dedirttiğim zaman mı başarılıyım diyeceksiniz?

 
PİRİŞTİNA: Evet. Ne yapacaksın beş sene sonra diye soruyorlar bana. Bakan mı olacaksın, başbakan mı falan diye. Hiçbir şey olmayacağım kardeşim! Beş sene sonra bunu dedirteceğim, ‘iyi ki Buca’dayız bak, iyi ki satıp gitmemişiz evimizi, iyi ki çocuğumu burada okula göndermişim, iyi ki burada dükkan almışım. İyi ki partiye güvenmişim.’
Benim hedefim son 6 ay kala anket yaptığında, Genel Merkez hiçbir aday ismi telaffuz etmeden ‘CHP’ye oy verir misiniz’ diye sorduğunda yüzde 50’nin üzerinde oy çıkması lazım. Ondan sonra Gönül Soyoğul 52, Levent Piriştina 47 almış, o fark etmez. Önemli olan Cumhuriyet Halk Parti’li bir belediyenin beş yıllık icraatını sağlamasıdır. Biz onu yaparsak, ha ben olursam iki puan altta iki puan üstte o halkın takdiridir. Bunu yapacak ekibimiz, moralimiz, donanımımız var, gerçekten iyi hazırlanıyoruz. Trafiği nasıl çözeriz, çevre yolunu nasıl bağlarız, İZBAN orada çok önemli Tınaztepe’ye nasıl götürürüz? Yani her şeyi hesaplamaya çalışıyoruz ama bize biraz sabır, zaman, anlayış lazım.
 
SOYOĞUL: Bu arada ulaşımda yeni bir dönem başlıyor, Şirinyer’deki aktarma merkezinin rolü ve önemli 5 katına falan çıkacak. Orada atıl bir hat var biliyorsunuz. Buca eski tren istasyonuna kadar olan o hatta tramvay çalışsa, o yoğunluğu azaltır en azından. Takipçisi olduğum için biliyorum; Aziz Bey TCDD’ye ‘ya siz yapın, ya biz yapalım, ya da ortak olalım’ önerilerinde bulunmuştu, uzun bir aradan sonra ‘biz yaparız’ cevabı gelmişti ama sonra da ‘siz yapın’ denilmiş. Bu atıl yolun kullanıma açılmasını hızlandırmak gerekiyor; bu konuda sizin yapabileceğiniz ne var?
 

PİRİŞTİNA: Hiçbir şey yok. Aslında şöyle bir şey var, yine parasını ben veririm diyor Aziz Bey ama bunun iznini yine TCDD’nin vermesi lazım. Raylardan vatandaş geçiyor diye biz oraya zamanında kilit taş döşemişiz. Onunla ilgili Ercan (Tatı) Bey 260 bin, ben de geçenlerde 165 bin lira ceza ödedik. Devlet diyor ki ‘sen benim demiryoluma taş döşemişsin.’ Sanki ben para kazandım oradan! Taş döşedim insanların ayağı takılmasın diye ama 400 bin lira gibi bir ceza ödedik. Düşünebiliyor musun, ‘sen burayı kullanıyorsun’ diyor. Ben babama kullanmıyorum ki. Vatandaş yürüyor orada para kazanmadım, kafe açmadım, restoran açmadım. Orada insanlar toprakta yürümesin diye taş döşedik ki atıl bir yer.  Şimdi oranın projesi hep oydu ya zaten… Ulaşımı kolaylaştıracak şekilde kullanılmayacaksa burayı biz sevgi yolu gibi yapalım! Ya kapatalım o zaman demiryolunu, insanlar incik boncuk satsınlar, kadın pazarları, engelliler için yerler falan filan. Ama ulaşım nedeniyle bizim öyle bir lüksümüz yok. Hatta seçim dönemi karşı partinin adayı, o nostaljik bir şey yapalım istiyor ben hep şunu dedim; ‘bizim öyle bir lüksümüz yok, sanki ulaşım bitti de nostalji yapalım.’ Bırak o taşısın binleri, on binleri taşısın yani eğer o hattan dolayı 500 kişi otobüse binmezse Allah bereket versin. Yol açılır gibi. Orada Aziz Bey’de iş ki, o zaten yapar. Büyükşehir’de bir havuz oluşturuluyor ilçelerle ilgili. Stratejik planda Buca olarak beklentilerimizi veriyoruz biz de.  Şirinyer var Kasaplar var, burası var, Yıldız’daki o büyük salon var ki 20-25 milyonluk bir yatırımı ön görüyoruz. Büyük yatırımları bizim bütçelerimizin kaldırması mümkün değil ortak katılımla yapmak zorundayız. Yer bizden, katılım sizden gibi.
 
SOYOĞUL: Siz 5 yıl sonra Bucalıların ne demesini istediğinizle ilgili hedefinizi/hayalinizi söylediniz… Ama
 
PİRİŞTİNA: Çok kısa bir şey söyleyeyim; bir tane çocuk ‘Allah razı olsun ben belediye sayesinde rahat okudum ücretsiz kitaplarımız verdi, bana yüzme öğretti, tenis öğretti, müzik öğretti’ desin; çünkü onu alt yapı ilgilendirmiyor. Git biraz büyüğüne… ‘Benim eğitimime katkı koydu.’ Üniversite öğrencisine gideceksiniz ‘kültür sanat yaptı bana gençlik merkezi verdi.’ diyecek. Yaşlı teyzeye gidecek ‘bana bakım yaptı belediye aradığımız anda geliyor ilacımı veriyor.’ Diyorsa… Yani 7’den 70’e bunu sağlarsak iş bitti.
 
SOYOĞUL: Sorumu tamamlıyorum… Çok erken ama sizin için tıpkı diğer genç başkanlar için olduğu gibi hedefin Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğu olduğunu dillendirenler de var. Levent Piriştina’nın hedefinde Büyükşehir var mı? Varsa bu dönem mi?
 
PİRİŞTİNA: Vatandaşın böyle düşünmesine bir şey diyemezsiniz de böyle düşünmek bu şehre haksızlık! Buca 600 bin nüfusa sahip bir ilçe, basamak olamaz. Yani daha ne? 600 bin nüfuslu kenti ben emanet almışım, bu kenti 5 sene yönetiyorsam, iyi de yapıyorsam bitti yani. Ha bu bitti şimdi ne var? Büyükşehir, o bitti milletvekilliği, o bitti bakanlık, o bitti başbakanlık, o bitti cumhurbaşkanlığı falan gibi gitmesi lazım böyle düşünürseniz. İnanın, böyle bakmamak lazım. Burası koca bir kent, çok az insana nasip olur böyle bir kenti yönetmek. Şu an bizde bu fırsat ve bunu ilk nokta gibi görmemek lazım. Vallah lazım yani. Büyükşehir belediye başkanının illa ilçeleri yöneten genç belediye başkanlarından gelecek diye de bir şey yok. Bambaşka yerden gelir, mevcut devam eder. Ama bu alışkanlık tabi, orada Hüseyin (Mutlu Akpınar) var, diğer tarafta Olgun (Atilla) var; bizi böyle bir şeye de sokmaya çalışıyorlar.
 
SOYOĞUL: Bence de bunları konuşmak çok erken ve gereksiz ama konuşulduğu için sormak da gerekiyor…
 
PİRİŞTİNA: Bence de öyle, çok erken, çok gereksiz! Bunu bana da hep soruyorlar, hedefin ne? Hedefimi aldık koyduk işte; 5 yılda Buca’da sorunları çözmek.
 
SOYOĞUL:Tüm İzmir konuşuyor diye abartacak değilim ama Buca’da çok kişi sizin yeni arabanızı konuşuyor. ‘Başkan arabasını yenilemiş, çok mu ihtiyacı vardı? Varsa niye daha mütevazı bir marka değil de Mercedes seçildi’ diye… Bu konuşulanlara cevabınız?
 
PİRİŞTİNA: İhtiyacın tespiti ve paralelinde ne araba olacağı tamamen vicdanda, ne yakıştığında… Orada birazcık şey bakmak lazım… Bazı şeyler çok popüler yani vatandaşta… Kamu ve kent size emanet edilmiş, bir kuruşu çalınmasın diye uğraşıyorsunuz, yatırımları daha az maliyetli olsun diyorsunuz, çalmıyorsun çırpmıyorsun, yapanlara izin vermiyorsun, makam aracı alınca da ‘Allah ne biçim başkan’ oluyor…
 
SOYOĞUL: Yok muydu başkanlığın aracı?
 
PİRİŞTİNA: Vardı, 1995 model bir makam aracı vardı cd çaları bile olmayan. Buca’ya ne yakışır, Buca belediye başkanına ne yakışır? Ha, bisikletle de gelebilir. Mesela Hüseyin (Mutlu Akpınar) bisikletle gidiyor. Aslında böyle bir sınır yok. Belediye başkanının bir makam aracı olmak zorunda da değil, otobüsle de gidebilir, metroyla da gidebilir. Ben böyle popülist bir adam değilim. Araba eskiydi yenilenmesi lazımdı. Kaldı ki bu arabaya sadece ben binmiyorum yurtiçi ve yurtdışı misafirlerimizi yönlendiriyoruz. Ha alınmayabilir miydi? Evet alınmayabilirdi. Aynı kıyafetle ben bir hafta da gelebilirim. Hafta bir gün de yıkanabilirim. Personelin hepsini de çıkarabilirim. 10 kişilik işi 3 kişiye de yaptırabilirim. Bitmiyor yani. Bu konulara takılmıyorum. Böyle olacağını da bile bile aldık. İlk ne zaman tepki gelecek diye bekliyordum. Ama takdir halkın. Kimseye kızmıyorum böyle düşünüyorlar diye. Onlar şöyle düşünebilir; ‘biz Buca’nın belediye başkanını seçtik, makam arabasına binmemeli, Mercedes ona yakışmıyor, Buca’ya da yakışmıyor Renault’a da binebilir. Biri gitti arabasını sattı. 50 milyonluk borç var 20 bin liralık arabayı sattı.’ Ne oldu işçiye borcu mu ödedin? Ama işte herkes bir yerden bir şeyler yapıyor, biz burada biraz cesaretli durduk. Bu arada kiraladık almadık da.
 
SOYOĞUL: O araç kiralık mı?
 
PİRİŞTİNA: Evet. Bucamar’a aldırdık oradan kiraladık. Bucamar’ın olsun diye.
 
Ama Bucamar sonuçta belediyenin şirketi…
 
PİRİŞTİNA: Ama oradaki amaç, başka yerden de kiralayabilirdik ama çok karlı bir eşya. Dört yıl sonra araç Bucamar’a kalacak yine. 60 bin liralık bir değer, bir firmadan da kiralayabilirsiniz ayda 3 bin liraya. Biz BUCAMAR’a kalsın diye yaptık.
 
SOYOĞUL: Açık söyleyeyim ben şaşırdım. Çünkü göreve geldiğiniz anda gösterdiğiniz özene şahit olmuştum. Makam odanızda asla bir şeyin değiştirilmemesini istediniz, temkinli görünüyordunuz. Halkın ne söyleyeceğini dikkate alan bir tarzınız vardı; bu nedenle şaşırdım.
 
PİRİŞTİNA: Ama halkın bu anlamda bilinçlenmesi bir takım şeylerin değişmesi lazım. Mesela belediyede bugüne kadar kamu kurumlarında yapılmış en büyük şey, belediyeye alınmış araçların bakım ve onarımlarıdır. Ben mesela sistemi değiştirdim. Meclis kararı aldırdım bütün belediye birimleri araç kiralıyor. Belediyede en çok olumsuzluklar nerede olur? Lastikleri değişir 3 ayda bir, bujileri değişir, kaza yapar takla atar, cam değişir. O 15 bin liralık bir tane arabaya yılda 155 bin lira para harcanır, benim aldığım bir araba maliyeti kadar yani. Ben sana getireyim Buca Belediyesi’nin araba bakım onarımına verdiği parayı benim 65 tane arabaya bedel bakım onarım yapmış. İşte biz bunu ortadan kaldırdık, bütün bakım onarım maliyeti falan yok, olmayacak. Onu yazan olmuyor şu an. Kimsenin haberi yok. Karşılığı yok, yazılsa okumazlar bile. Köpek mi insanı ısırdı, insan mı köpeği ısırdı gibi bir şey bu. Baksana kardeşim mecliste ben sana onun matematiğini de veririm beş’e bölerim yılda kaç arabanın tamirine ödeniyordu ve bizim aldığımız bu karardan sonra Buca  Belediyesi’nin cebinde ne kalacak. Her ay bana bir araba aldırır. Ama bunu bir önemi yoktur. Buna bakılmaz. ‘Başkan araba aldı’ya bakılır. Uzun vadede ona bakmak lazım. Ne oldu trafik rahatladı mı, insanlar kentte rahat yaşıyor mu, hizmetler devreye girdi mi, e sen araba aldın, evet aldım ama bak çalışıyoruz. Biraz o manada sürecek gibi.
 
SOYOĞUL:Bana kızanlar beni affeder diye düşünüyorsunuz…
 
PİRİŞTİNA: Hata etmediğimi düşündüğüm için…
 
SOYOĞUL: Ya hata yaptığınızı düşünenler için?
 
PİRİŞTİNA: Onlar yanlış yaptıklarını anlarlar. Kamunun bu paranın Bucalı’nın parasına bu kadar şahinken geçmişte ne yapılmış ne edilmiş onlara girmiyoruz ama yani biz bu kadar hassas davranırken giderleri kısarken, akarların önünü kesmişken, Bucalı bizim bir arabamıza da saygı gösteriri diye düşünüyorum. Göstermezse de takdir Bucalı’nındır, onlar doğruyu biliyordur.
 
SOYOĞUL: Bu konuyla ilişkili olarak devam edeyim. ‘Babası olsa böyle yapmazdı’ diyenler de var. İster istemez bu kıyaslama hep olacaktır da siz yapıyor musunuz bu kıyası? Daha doğrusu kendi içinizde ‘babam olsaydı ne yapardı’ ya da ‘babamla kıyaslarlar mı’ diye iç konuşmalarınız oluyor mu?

 
PİRİŞTİNA: Ben onu kendi içimde duyuyorum. O beni diri tutuyor kırbaçlıyor, daha çok çalışmaya, daha az hata yapmaya, daha özverili olmaya iten bir şey. Ama vatandaş da haksızlık yapabiliyor. Bazen öyle bir şey oluyor ki 16.00’da buluşalım diyorum 10 dakika geç kalsam ‘baban olsa 10 dakika geç gelmezdi’ diyorlar. Ahmet Başkan olsa geç kalmazdı, ya ben bilerek mi geç kalıyorum? Kötü bir niyetimiz de yok. Ama hoşuma giden, beni diri tutan bir şey o karşılaştırmayı yapıyor olmak. Ama bazen de hakikaten çıtayı fazla olmadığından da yüksek tutuyor. Ne bileyim işte mesela sabah 08.00 arıyor, ne yapıyorsun diyor, uyuyorum diyorum ‘bu saate kadar uyunur mu, Ahmet başkan uyumazdı’ diyor. Aslında bu siyasetçiyle, Buca’yla ilgili bir durum değil. Ben üniversitede tezimi yerel yönetimlerden yazdığım için biliyorum; vatandaşla siyasetçi arası çok garip Türkiye’de. İşte siyasetçi yememeli, arabaya binmemeli, uyumamalı, ona gelen borcu başkan ödemeli, aradığında her dakika telefonla konuşmalı gibi. Aradın mı telefona o çıkmalı, 12.00-01.00 fark etmemeli. Mesela gecenin 02.00’sinde beni arıyor ‘uyuyor musun’ diyor. Ona göre Başkan uyumaz. Oturmuş arkadaşlarıyla kafayı çekmiş, ‘dur bak başkanı arayacağım’ diyor arıyor. Bunlar siyasetçiyle kurduğumuz ilişkilerin yapısı. Böyle gelmiş böyle oluşmuş bu bölgesel farklılıklar oluştuğu zaman iyice böyle durumlar arz ediyor. Ankara Artvin Mardin Diyarbakır başkadır zaten; Diyarbakır’da feodal bir yapı olduğu için ağa adam başkan seçilmişse ağanın yanına gidemediği için vatandaş başkanın yanına da gidemiyor zaten. Ama Buca’da başka, İzmir’de başka. Biz bunları değiştirmek için uğraşıyoruz. Biz diyoruz ki ‘başkan uyur, başkan yorgundur, başkan sinirlenebilir, başkan hastadır, ateşlenebilir’ yani bunların hepsi var. İnsandır bu adam. Çok bir şey beklemeyin yani. Sadece sözünde dursun başkan. Başkan yalan söylemez, başkan dürüst olur, hırsızlık yapmaz, vatandaşın menfaatini korur! Bunu dışında her şey sen neysen, ben de oyum. Bir de siyasete göre CHP’lidir, MHP’lidir, AKP’lidir adamın görüşü neyse ona göre değişir. Bunu biraz değiştirmek lazım; çünkü gerçekten inanılmaz! Başkan denilince Süperman bekliyorlar.  Öyle bir insan yok. 


Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’nın makamında iki fotoğraf var; biri İzmir’in efsane başkanı babası Ahmet Piriştina’nın, diğeriyse dünyalar güzeli kızı Damla’nın… 

SOYOĞUL: Annenizin de kıyaslaması yok ama endişeleri var, bir yazımın da konusu olmuştu bu endişesi… ‘Babası işte stres, çok çalışma, yorgunluk yüzünden kalp krizi geçirdi, oğluma da bir şey olursa’ diye endişeleniyor.
 
PİRİŞTİNA: İnşallah olmaz. Biz gamlı insanlarız. Biz yaptığımız hareketlerden, aldığımız nefesi sorumlulukla alıp sorumlulukla veriyoruz. Biri üzülürse üzülüyoruz, biri sevinirse seviniyoruz. Bunlar da tabi insan ömrünü kısaltıcı şeyler. Siyasetçilerin bu tip şeylerde hassas olanları ondan sıkıntı yaşıyor. Vatandaşa nasıl haksızlık yapılınca üzülüyorsak, bizlere de haksızlık yapılınca üzülüyoruz. Biz neyle besleniyoruz Gönül Abla? Alkışla. İlk dönem oy alarak besleniyorsun, bir dönem takdir alarak besleniyorsun. Yani ben senin bir köşeni açıp da ‘Tebrik ediyorum Levent başkan, şu uygulaman için’ dediğinde… Öyle bir anda damar yollarını açıyor Aspirin gibi! Ama tam tersi kötü yaptığım için yazarsan… Sen kötü yazdığın için değil, ben kötü yaptığım için olursa, damar tıkanıyor işte. Ama kimi insan bunları takmıyor, ben o tip insanlardan değilim. Olan olmayan beni üzüyor, değiştirmek için de mesai veriyorum. Benim 90 gündür rüyamda, belediyede daha iş yapmadığım bir gün yok! Rüyamda yaşıyorum gerçekten, daha 1 gün yok bak, 1 gün yok! Rüyamda geliyorum gidiyorum alıyorum satıyorum… O nasıl olacak, bu nasıl olacak? Bir gün kentsel dönüşüm yapıyorum, bir gün piyano konçertosu verdirtiyorum rüyamda. Rüyalarım hepsi her gün belediye...
 
SOYOĞUL: Rüyaların değişti yani Başkan olunca?
 
PİRİŞTİNA: E tabiî ki yani. Bunu böyle yaşarken böyle uykumda bile yani artık 24 saate çıktı mesai. 16 saat ayaktayız, 8 saat uyuyorsak, o 8 saat de belediyeyle dolmaya başlarken böylesine heyecanı yaşarken, ekiple birlikte paylaşırken… Sonra abuk subuk şeyler insanın canını sıkıyor yani. Ondan belki erken ölünüyor. Annemin korktuğu o. Biz bunları kafaya takıyoruz çünkü.
 
SOYOĞUL: Rüyalardan gündüze dönersek… Bir de Buca’nın bitmeyen ‘cezaevi’ konusu vardır, biliyorsunuz. Seçim döneminde eğer Cemil Şeboy seçilirse, cezaevi kesin ilçeden taşınacak gibi bir algı oluşmuştu. Binali Yıldırım, kampanya sırasında Adalet Bakanı ile görüşüp söz vermişti. Sayın Şeboy’un da yeşil alan ağırlıklı güzel bir projesi vardı. Aklıma gelen bu Buca’daki cezaevi konusunda Binali Bey Şeboy’a destek vermişti. Bu konuda Binali Bey veya Cemil Başkan’dan destek ister misiniz? Cemil Bey seçilmedi diye cezaevi yerinde mi kalacak sonuçta?
 
PİRİŞTİNA: Bence orada doğru adres Adalet Bakanlığı. Ondan sonra yine o paralelde Binali Bey olabilir ama ben zannetmiyorum; önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimi var sonrasında genel seçim var, beş yıl sonra bir daha yerel seçim var. Bucalıları ‘AKP’yi seçmedin’ diye cezalandırmazlar. Bu cezaevi Buca’nın bir sorunu yani. Bu AKP, MHP, CHP meselesi değil. Şu anki meclis üyeleriyle de konuşuyorum. En kısa zamanda bakandan da randevuyu alıp gideceğiz.
 
SOYOĞUL: Adalet Bakanlığı?
 
PİRİŞTİNA: Evet. Şu an kaymakamımız hemfikir, meclis üyelerimiz hemfikir, AKP’li milletvekilleriyle konuştum onlar hemfikir. Son etapta gideceğiz bakanımıza da söyleyeceğiz. Zannetmiyorum ben ‘Şeboy seçilmedi, yerinde kalsın’ desin! Derse onu da Buca’ya söyleriz yani. Ama böyle bir şeye inanmıyorum. Şeboy’u seçmediniz bu cezaevini buradan kaldırmıyoruz diye bir laf etmezler. Ayrıca Meclisimiz de çok olumlu gidiyor, AKP’nin belediye meclis üyeleri de katkıda bulunuyor. ‘Biz bunu kaldırana kadar gecemizi gündüzümüze vereceğiz’ diyorlar. Sonuçta kimse cezaevini ilçenin ortasında istemiyor.
 
SOYOĞUL: Meclis üyelerinden memnun olduğunuzu görüyorum. Geçen dönem İzmir’in en gürültülü meclisiydi, Buca halkı illallah demişti…
 
PİRİŞTİNA: Geçen mecliste ilk günden kavgalar çıkmıştı, meclis olmadan çıkmıştı. Kavga çıkabilir, anlaşmazlık olabilir aile arasında ama şu an için öyle bir şey yok. Buca menfaatleri olduğu sürece anlaşan bir meclis var yani bireysel menfaatlerin öne çıkmadığı süreçte ilerliyor umuyorum öyle gider.
 
SOYOĞUL: Belediye başkanlığını sevdiniz mi? Umduğunuz, beklediğiniz gibi mi yani?
 
PİRİŞTİNA: Tabi tabi. Bildiğim için bir belediye başkanı nasıl yaşıyor, ne hissediyor evden bildiğim için sürpriz çok az şey görüyorum. Babamda görmediğim şeyden tek farkım, işsizlik konusunu bu kadar beklemiyordum, çünkü Büyükşehir’de o kadar gelmiyordu. Onun dışında ilçe ne yapar örgüt ne yapar, kim ne bekler, kent ne bekler, esnaf ne bekler, öğretmen emeklisinin derdi ne, bunlar bana nasıl gelecek, beni nasıl görecek, ne yaparsam alkışlayacaklar, ne yaparsam dövecekler… Çok şaşkınlığım olmadı. Bu iş sevmek ister zaten, öyle maddi anlamda adamı uçuran bir meslek değil. Ama yaptığın işler çok onurlu. Şehr-i emin mevzuu. O çok büyük bir olay yani. Hep söylüyorum Buca’nın gönlü rahat olsun, kenti emin ellerde. Öyle ufak tefek şeylere takılmasınlar, siyasetin gerektirdiği şeyler yapılacaktır ama bunlar onların moralini motivasyonunu, bize olan inancını kırmasın. Çünkü aylar yıllar geçtikçe kente neler kazandırdığımızı görecekler. O zaman pişman olmayacaklar, şimdi görüyorum ilk etapta herkes memnun ama daha çok yeni.
 
SOYOĞUL: Buca Belediyesi’nin ekonomi durumu nasıl?
 
PİRİŞTİNA: E tabi borcumuz var. Ama şaşırmadık. Borcumuz olmadığını zannediyorduk da borcumuzu gördük değil. Borcumuz var, personel fazlamız var. O haldeyken, personelin on katı kadar da belediyeye girmek isteyen var. Ama bunları aşarız. Gelirleri atar kısarız. Enkaz edebiyatı yok yani. Doğru bulmuyorum. Beş sene ağlamak gibi bir lüksümüz yok. Hele Buca’nın hiç yok. Acil çalışması, acil üretmesi lazım. Sahiplenmesi lazım. Çok işi var Buca’nın. Belki Bornova, Karşıyaka, Güzelbahçe daha azdır ama biz herkesten çok çalışmalıyız; hayli geriden geliyoruz yani.
 
SOYOĞUL: Kayda geçmeden önce Çevik Bir Meydanı ile ilgili iddialı bir sözünüz olmuştu. Kayda geçebilir miyiz?
 
PİRİŞTİNA: Çevik Bir alanındaki eski Buca stadyumunu Buca mülkiyetine alarak orayı bir meydan haline getirmek istiyorum.
 
SOYOĞUL: Konak’tan da güzel ve büyük bir meydan demiştiniz…
 
PİRİŞTİNA: Evet. İzmir’in en güzel ve büyük kent meydanını yapacağız. Bütün İzmirli’nin görmek isteyeceği bir meydan. Büyüklüğüyle içeriğiyle, temizliğiyle kullanışlılığıyla nasıl derseniz, trafik düzeniyle, yeraltı otoparkıyla, Pazaryerinin oraya çok amaçlı bir salonuyla A’ dan Z’ ye İzmir’in en güzel meydanı yapacağız orayı.
 
SOYOĞUL: Stadyumu Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan mı talep ettiniz?
 
PİRİŞTİNA: Evet evet. Şu an olumlu, daha doğrusu bürokrasi anlamında olumlu bir mutabakata vardık. Şimdi siyasi iradenin cevabını bekliyoruz, umarız en kısa zamanda olumlu bir cevap gelecek.
Aslında projelerimizle ilgili de konuşmak isterdim. Biz işe birazcık kent merkezi dışında başladık, önümüzdeki ay size özel bir tur yapayım. Parkların tümünü elden geçirmeye başladık. Ama biraz kent merkezi dışında girdik. Çünkü oraları hakikaten hizmet görmemiş. Bunu hep söylüyorduk Şirinyer iyi kötü avantajlarıyla dezavantajlarıyla yaşıyor gidiyor, göz önünde olmayanlara biraz ağırlık verdik. mesela Gölet’e ağırlık verdik, şimdi EVKA’ya geliyoruz Yedi Göller’e gidiyoruz oraları perişan. Biraz zamanı var, bu cumartesi Gölet’i açıyoruz hemen akabinde Yedi Göller var. Onun dışında Göksu’da Gediz’deki parklar, Yörük Ali Efe’de yeniliklere başladık. Çok da bütçe gerektirmeyen imar durumu gibi uzun vade gerektiremeyen işler yapıyoruz, başladık.
 
SOYOĞUL: Tüm kentte olduğu gibi Buca’da da kaldırımların durumu felaket? Ne zaman yayaların olacak kaldırımlar?
 
PİRİŞTİNA: O konuda kolluk gücümüze tüm cesareti tüm yetkiyi de verdik. Arkasında bu tip şeyleri bozan siyasi baskılar oluyor. Kaldırtırsın vatandaş oradan yürüsün diye esnaf meclis üyesini arar, yok onu arar, bunu arar. Sonra tekrar koydurtursun. Vatandaşa ayrılmış alanlar vatandaşlar tarafından kullanılacaktır, esnafa taviz vermeyin diye.
 
SOYOĞUL: Beş yılın sonunda mı göreceğiz bunu?
 
PİRİŞTİNA: Yok, çok daha hızlı. Bunun denetleme mekanizmasında sıkıntı var. Mesela 30 zabıtam var. Konakta 110 tane var. Konak Buca’dan çok daha ufak. Birazcık orada kolluk gücünde eğer hala bazı yerlerde uygulamada bu gözükmüyorsa kolluk gücü yetişemediğindendir ama prensipte verilen talimat ve uygulama yayanın önceliğidir. Forbes’e gireceğiz, orada görürsünüz. Komple kaldırıyoruz Forbes’i. Aradaki havuzu kaldırıyoruz, ortadaki yeri, işgaliye çok orada, komple kaldırıyoruz. Kafelerin önleri falan. Kafe yapmış esnaf, bazıları önüne bir kafe daha yapmış!
 
SOYOĞUL: Ve Menderes Caddesi. Buca’nın en büyük ana arteri ama sağlı sollu araç parkları ve denetimsizlik yüzünden iki şeride düşen bir cadde. Çözüm?
 
PİRİŞTİNA: Ana yoldaki arabanın park etmesine trafik bakıyor, kaldırımlara da Büyükşehir. O da benim alanım değil. Orada da bir yanlış anlaşılma ve eksik bilgilendirme olabiliyor. Adnan Menderes Caddesine ben bakmıyorum. Geliri bana ait değil, gideri bana ait değil, zabıtası bana ait değil. Arıyorlar, ‘Menderes Caddesine bir zabıta gönderin’ diyorlar; gönderemiyorum, yok öyle bir yetkim! Ha Büyükşehir’i arıyorum, yardım istiyorum ama ancak o kadar. Yetkim yok. Orada biraz duyarlılık gerekiyor; Emniyetin oraya bir mobil ekip koyması lazım. Orada biraz (namı tüm İzmir’de bilinen trafik polisi) Önderler lazım.
 
SOYOĞUL: Emniyet’ten duyarlılık istediğinizde ne karşılık alıyorsunuz peki?
 
PİRİŞTİNA: Aslında bütün kamu kurumlarının birbirlerine verdikleri ortak bir cevap var; ‘aldık değerlendiriyoruz’ falan diye. Polisim yetmiyor diyor. Menderes caddesiyle ilgili yeni bir proje düşünüyoruz. Büyükşehir’e öneri olarak götüreceğiz. Aziz Başkan da uygun bulursa paylaşırız.

Fotoğraflar: Mehmet İşler

 
Soma, acısını tam kavrayabilmiş değil…
 
Kalkınma Ankara'dan olmaz
YORUMLAR
Toplam 33 yorum var, 10 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Abdurrahman Bakan 19 Şubat 2015 Perşembe 12:37

Sayın Piriştina Bucamız için yapacağınız en büyük hizmet koruma amaçlı imar planını bir an önce hazırlatmaktır.Kasaplar meydanı projesi çok daha verimli ve gösterişli duruma gelecek Bucamız çok daha güzel hale gelecektir.

Yorumu oyla      12      5  
emin ünsal 7 Şubat 2015 Cumartesi 17:41

fırat mahalesindeki belediye fidanlıgın yerine ne yapılacak ögrenmek istiyorum sagılarımla

Yorumu oyla      11      5  
Semih 12 Aralık 2014 Cuma 11:06

Forbesteki cafelerin önlerindeki yapılan kapalı alanları kaldırıyorsunuz. Bu çok kötü. Oradaki esnaf kepenkleri indirecek bu gidişle. Kimse cafenin içinde oturmuyor kış ayları dışında. Öğretmenevlerindeki cafeleri canlandırmak için bunu yapıyorsunuz. Tabi forbesteki işletmeciler sadece esnaf. Öğretmenevlerindekiler iş adamı. CHP her zaman olduğu gibi yine kapitalistlerin yanında.

Yorumu oyla      12      5  
Kral çıplak 28 Eylül 2014 Pazar 14:53

Hiç sanmıyorum.Böyle hizmetsiz giderse , gönüllerde olmayacak tahtı yıkılacak.

Yorumu oyla      24      5  
Nazire Yüksel 10 Eylül 2014 Çarşamba 14:45

Sayın Piriştinaya güveniyorum. tıpkı babası gibi çok çalışacak ve gönüllerde taht kuracak

Yorumu oyla      13      33  
Herkes KENDİ arabasına alsın çocuğunu 9 Eylül 2014 Salı 12:03

Ey Priştina,makam araçlarıyla çocuklarını okul kayıtlarına götüren Başkan YARDIMCInı ETİK OLMAYAN DAVRANIŞINDAN ÖTÜRÜ LÜTFEN UYAR. Buca Belediyesinin araçları babanızın MALI DEĞİLDİR

Yorumu oyla      48      6  
Sözde halkçılar 4 Eylül 2014 Perşembe 12:41

Mercedese binince çok iyi dinleniyorlar diyene verilecek bir sürü cevaplar var ama bi tanesini yazıcam. Karabağlar Belediye başkanı renoya biniyo .o çok çalışmıyo yoksa .Sizin derdiniz hava olsun başka bi şey olmasın .Sizin de evinize gitme zamanınız yaklaşıyoo.Seçim dediğin ne ki yarın bakmışsın gelivermiş.

Yorumu oyla      51      7  
gerçek buca 1 Eylül 2014 Pazartesi 15:30

Seçimden önce meclis üyelerinizin hepsi Belediyede iş sözü verdi. Şimdi cep telefonları kapalı. Hele içlerinde bir zübük var. Evlerin şenlik. vay Başkanla aram bozuk. vay Başkanı sevmiyorum diyor.

Yorumu oyla      21      7  
Serkan Çallı 21 Ağustos 2014 Perşembe 16:37

Mercedes'e biniyor diye eleştirilmesi başkanın çok saçma. O zaman Başbakan'ın bindiği Mercedes ne oluyor? Bu insanlar bütün gün boyunca emin olun çalışıyorlar,yoruluyorlar,yeri geliyor günde 2-3 saat uyku uyuyorlar,insanlar oturduğu yerden Mercedes'e biniyor diye konuşurlarsa bu haksızlık olur. Belediye Başkanı Mercedes'e de biner,başka bir markaya da biner. Biz icraatlerine,hizmetlerine bakalım.

Yorumu oyla      14      12  
Nedamet 13 Ağustos 2014 Çarşamba 13:46

"Buca'nın" değil, Bucalının gönlünün rahat olması gerekir.

Yorumu oyla      20      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Soma, acısını tam kavrayabilmiş değil…
ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı, faciayı, facianın gölgesindeki Soma'yı ve ...
Bakanlığın hazırladığı taslak, avukatlığı bitirir!
İdam cezasından twitter yasağına, Pekdaş’ın Konak adaylığından yeni avukatlık ...
Yargıya asla güvenmeyin, asla!
DHKP/C'ye operasyon iddiasıyla 14 ay tutuklu kalan ÇHD Genel Başkanı Selçuk ...
 
Hukuk devletini savunmak Haşim Kılıç’a kalmışsa…
Gönül Soyoğul'la hukuk söyleşilerinin ilk konuğu Yargıçlar Sendikası Başkanı ...
Binali Bey’le yarışmak benim için büyük bir zevkti…
Başkan Kocaoğlu seçimlerin ardından ilk büyük değerlendirmeyi Egedesonsöz’e yaptı.
Adalet için siyaset yapmak istiyorum…
CHP'nin genç Bornova Belediye Başkan Adayı vizyonunu anlattı...
 
Kendimize değil, partimize oy istiyoruz…
HDP İzmir'in Eş Büyükşehir Belediye Başkan Adayları partinin kent vizyonunu anlattı.
'İnanılmaz heyecanlıyım'
Karşımızda iddialı bir Başkan var. Vizyoner bakış açısını Alaçatı'da Türkiye'ye ...
Siyasette hiç dayım olmadı, örgüt emekçiyim ben!
Gönül Soyoğul, CHP Karşıyaka'nın örgüt emekçisi genç adayı Hüseyin Mutlu ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva