RÖPORTAJLAR
22 Mayıs 2015 Cuma

Bir basamak sonrasını düşünmem...

Hanzade Ünuz, MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir milletvekili adayı Dr. Oktay Vural ile MHP’yi ve Türkiye’yi konuştu...

Bir basamak sonrasını düşünmem...

Güçlü, dediğim dedik bir siyasi figürle söyleşi o kadar kolay olmuyormuş...

MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural ile 4. kez İzmir milletvekili adayı olması vesilesiyle seçim çalışmaları arasında buluştuk ve sohbet ettik.

Yılların deneyimli ve çalışkan siyasetçisi Oktay Vural samimi ve siyaset sınırlarının elverdiği ölçülerde açıksözlü bir insan.

İdealleri var. İnançları var. Değerleri var.

Esnek değil, oldukça inatçı bir karaktere sahip.

Oktay Vural son zamanlarda MHP için aldığı “Aaa siz değişmişsiniz” yorumlarını, “Hayır biz değişmedik, algılar değişti” diye açıklıyor.

“Biz eskiden de hoşgörülüydük” diyor...

AKP’nin sergilediği otoriter tutumun kendilerine merkez değerleri ve MHP’yi daha iyi anlatma fırsatı verdiğini söylüyor. AKP’nin özgürlükleri kısıtlayan tavrını eleştiriyor.

“Kaliteli demokrasi” istiyor.

Etnik kimlik siyasetine karşı durarak, ortak geçmiş, ortak gelecek çağrısı yapıyor. Ortak değerler ekseninde aidiyet duygusunu artırmanın önemini vurguluyor.

2001 yılında, DSP MHP ANAP koalisyonunda Ulaştırma Bakanlığı görevinde de bulunan MHP Grup Başkan Vekili Oktay Vural, aldığı görevlerde hep daha iyisini yapmayı hedefleyerek çalışıyor.

Basamakların insanı yukarı taşıdığına inanıyor.

Oktay Vural’ın “Haklı olduğuma inanıyorum” vurgusundaki kararlı tutumunu ben anlamaya çalıştım, o da anlatmaya...
 
Hanzade Ünuz, MHP Grup Başkan Vekili ve İzmir milletvekili adayı Dr. Oktay Vural ile MHP’yi ve Türkiye’yi konuştu...


 
Hanzade ÜNUZ: Vikipedia’da mesleğiniz için siyasetçi yazıyor. Siyaset mesleğiniz mi?

Oktay VURAL:
Siyaset bir meslek değil bence. Siyaset sahip olduğunuz yetenekler ölçüsünde topluma hizmet etmenin araçlarından biridir. Şu anda ticaret ya da başka bir şey yapmıyorum, siyaset yapıyorum.

ÜNUZ: 1995 yılından bu yana siyaset dünyasındasınız...

VURAL:
95’te bir denemem oldu, baraj altı kaldık. 99’dan itibaren fiili olarak siyasetteyim. Meslek dediğiniz şey kendi bireysel geçiminizi ön plana sokan bir şey. Ben siyaseti geçimimi sağlamak için yapmıyorum, toplum için yapıyorum. Siyaset geçim aracı olursa rayından çıkar bence.

ÜNUZ: Hukukçu ve iktisatçısınız aslında...

VURAL:
Hukuk mezunuyum, aynı zamanda iktisatçıyım. Hukukçu ve iktisatçı diyebilirsiniz. Bir taraftan hukuk ama aynı zamanda maliye ve iktisadı koyduğunuz zaman çok farklı boyutlar ekleyebiliyoruz. Toplumun bütün sorunlarıyla ilgili bakış açısı sağlıyor.

HAKLI OLDUĞUMA İNANIYORUM

ÜNUZ: Her gün siyasetçi olarak uyanmak sıkıcı, yorucu değil mi?

VURAL:
Siyaset elbette yoruyor ama yaptığınız siyasetin bireysel anlamıyla karşılığını görünce insanı mutlu ediyor. Uğruna mücadele ettiğiniz bir değer vardır. Ben her safhada toplum için değer ifade eden hususlarda neler yapabiliyorum diye bakarım.

ÜNUZ: Motivasyonu nerede yakalıyorsunuz?

VURAL:
Vatandaşın ilgisinde yakalıyorum. Haklı olduğuma inanıyorum. Haklı bir mücadele için çalışıyor olmak, bunun karşılığında insanların verdiği destek... Benim en önemli motivasyonum bu. Ne yapıyorsunuz? Gördüğünüz bir kötülüğü, topluma zarar verecek bir kötülüğü defetmek için uğraşıyorsunuz, mücadele ediyorsunuz. Bana verilen görevi iyi yapmak isterim.

HEP DAHA İYİ YAPMAYI HEDEFLERİM

ÜNUZ: Görev alır mısınız, verilir mi?

VURAL:
Ben görev üstlenirim. Sorumluluğum vardır. Bana Grup Başkan Vekilliği verilmiştir, ben bu görevimi iyi yapmak zorundayım. Hayatımın her noktasında bana verilen görevi hep iyi yapmayı hedeflemişimdir. Bir sonraki adımı düşünmem. Bir basamak  sonrasını düşünmem. Ben neden akademik hayata geçtim, öğretim üyesi oldum?

ÜNUZ: Neden?

VURAL:
Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken darbe oldu. Bir sabah baktım Başbakanlık’ın önünde tank var. Yani içim sızladı. Ben kendimi geliştirmem lazım diye düşündüm, üniversiteye döndüm ve doktora yaptım. Verimli olmak istedim. Bürokraside, siyasette aldığım görevlerde, Komisyon Başkanlığı, Grup Başkan Vekilliği, Genel Başkan yardımcılığında tek bir amacım oldu, daha iyi yapabilmek. İnsanlar bulundukları konumda daha iyiyi yapmayı hedefledikleri zaman bir başka basamağa zaten çıkıyorsunuz.

KOLTUK HER ŞEYİ ÖĞRETMEZ

ÜNUZ: İşin kalitesini artırmak...

VURAL:
Hakkını vermek, evet. Hakkını vereceksiniz, kendinizi yetiştireceksiniz, tecrübe sahibi olacaksınız. Ben her zaman şöyle düşündüm. Bir makam sizi değil, siz makamı yüceltmelisiniz. Koltuk size her şeyi öğretmez.

ÜNUZ: Siyaset size neyi öğretti?

VURAL:
Hesap kitap yapmadan inandıklarınız doğrultusunda hareket edin. Mücadelenizi sadece ileriye doğru yapın.

KOPUŞ DEVAM EDİYOR

ÜNUZ: Yakın zamanda hayat arkadaşınızı kaybettiniz. Çok zor bir süreç...

VURAL:
Yani şöyle, siyasetçi olarak ailemiz, bir de sosyal çevremiz var. Siyasetçiler topluma hizmeti çok ön plana alıyorlar ama unutmayalım ki bir de aileniz var. Aile sizin yükünüzü taşıyor. Eşim hem aile ile ilgili yükü alıyordu, hem de siyasette yanımdaydı. Kampanyayı sürdürürken yanınızda, televizyona çıktığınızda şuna dikkat et diye düzelten birisi. Hayatta beraber, birlikte yürüyorsunuz. Bir hayat akışınız var. Bir anda bu kopuyor. O kopuş devam ediyor...

ÜNUZ: Çocuklar?

VURAL:
İki oğlumla beraberiz, birlikte oturuyoruz. Ben evde hep evetçiydim. Çünkü zaten çocukları az görüyorum. Anneleri, bundan sonra ben evetçi tarafta olacağım derdi. Ben çok yoğun çalışmama rağmen dışarıda yemek yemeyi sevmeyen birisiydim. Politik yemekleri sevmem, kaçıp hemen eve gelmek bana çok daha huzur verirdi.

ÜNUZ: Peki şimdi?

VURAL:
Yani işte gidiyorsunuz, öyle bir... (hüzünleniyor) O yön... hep duruyor. Çocuklarla birlikte sürdürüyoruz. Aile, çocuklar ve topluma daha çok sarılıyorum.



DİYARBAKIR’DA BOZKURT DERGİSİ SATMAK

ÜNUZ: Diyarbakır doğumlusunuz, nerede büyüdünüz?

VURAL:
Ortaokul ve liseyi Diyarbakır’da tamamladım. Ondan sonra 1974 yılında ailecek Ankara’ya geldik. Ben eğitimim için İstanbul’ a gittim. İzmir’e de 1981 yılından itibaren geldim.

ÜNUZ: Siyasete ilk nasıl ilgi duyduğunuzu hatırlıyor musunuz?

VURAL:
Hatırlıyorum.Siyaset dediğiniz şey sadece parti değil, bir fikir mücadelesidir. Orta 3’te idim, okulda münazaralar oluyordu. Toplumun ilerlemesinde erkekler mi daha fazla katkı sağlamıştır, yoksa kadınlar mı? Münazara konusu buydu. İki gruba ayrıldık, ben kadınları savunmak durumundaydım münazarada. Bir tez geliştireceksiniz, kitaplar okudum. Stalin var, Hitler var, Lenin var. Bunları okumaya başladım. Türkeş’i okumaya başladım. İnsanlıkla ilgili birçok katliam yapıldı bunların hepsini erkekler yaptı, kadınlar yoktu diye bir şey geliştirdim. Münazaranın önemli bir bölümü de polemik biliyorsunuz (gülüyor).
O münazara ile birlikte politik alanda kitaplar okumaya başladım. Kapital’i okudum, Lenin’i okudum, Dokuz Işık’ı okudum. Kendi ülkem için ne olması gerekir diye düşündüğün zaman milli olan bir fikir var. Diyarbakır’da Bozkurt dergisi satmaya başladım. Mücadelem orada devam etti. Üniversiteye geldik, fikir hareketinin içindeydim zaten. O dönemde, 80 öncesinde sağ sol kutuplaşmış bir siyaset alanı içerisinde bir konumlandırma yapmıştık. Kolay bir dönem değildi.

BİZE FAŞİST DERLERDİ...

ÜNUZ: Ülkücü olmanızda Diyarbakır’da büyümüş olmanızın etkisi var mı?

VURAL:
Yok hayır, Diyarbakır diye bir şey yok. Orada Türk kültürünün çok ağırlığı vardır. Geceler olurdu, ocağa giderdik. Çok da güzel bir ortamdı. Bir fikir hareketi içindesiniz. Ülkücü düşünce sistemini benimsedim. Köylere giderdik, bir ülkücü hareket varmış, insanları kurtaracakmış diye konuşulurdu. Böyle bir şey vardı.

ÜNUZ: Diyarbakır’daki eksiklikler mi tetikledi sizi?

VURAL:
Öyle bir şey yok. Tamamen idealler, fikirler, okumalar, olan bitenler. O günün siyasal ortamında kendimi öyle konumlandırdım.

ÜNUZ: Dünyayı değiştirmek mi istiyordunuz?

VURAL:
Türkiye’yi değiştirmek. Milletin değerleriyle uyumlu, kendi milli değerlerinden kaynaklanmış bir fikir hareketinin Türkiye’nin selameti açısından çok daha doğru olduğunu düşündüm. Diyarbakır’dayken bize faşist filan derlerdi, biz de kendimizin faşist olmadığını anlatmak için binbir takla atardık. Faşizme, komünizme karşı olduğumuzu ifade etmemize rağmen böyle bir algı vardı. Bugün Milliyetçi Hareket Partisi olarak, ülkücü olarak sağ ya da sol kutuplaşmış siyaset içerisinde değil, sahip olduğumuz değerler ekseninde topluma hitap ediyoruz.

KENDİMİ HİÇ SOLCU HİSSETMEDİM

ÜNUZ: O yıllarda kendinizi hiç solcu hissettiğiniz oldu mu?

VURAL:
Yo, olmadı. Çünkü o zaman okuduklarım ve referanslarıyla, topluma sunulan şeylerin faşizmin, komünizmin topluma ne kadar ızdırap verdiğini de gördüm. Kendimi hiç öyle solcu hissetmedim. Böyle bir kutuplaşma yok şu anda artık yok.

ÜNUZ: Herkes törpülendi belki...

VURAL:
Merkez değerleri anlatmaya başladık. Bugünkü anlayışa kara gömlekli faşist düşünce diyorum. Bugün Türkiye’yi yönetenlere söylüyorum.

ÜNUZ: Faşist mi diyorsunuz?

VURAL:
Öyle diyorum tabi, faşizmin bütün araçlarını kullanıyorlar. Bugünkü siyasi tartışmalar bizim kendimizi daha iyi izah edebilmemiz için bir fırsat. Demokrasi, adalet, hürriyet biz bunlara da sahip çıktığımız göstermek için fırsat bulduk.


BİZ DEĞİŞMEDİK, ALGI DEĞİŞTİ

ÜNUZ: Aslında herkes mi değişti?

VURAL:
Aslında değişen yok. Gelişen olaylar karşısında kendinizi izah ederken kompartmanlar, bloklar yerine karşı tarafın görüş açısı mı değişiyor? Karşı tarafın sizi bir konumlandırması var. Aslında biz mi değişiyoruz, yoksa gören kimse farklı boyutlarını görünce algısını mı değiştiriyor?

ÜNUZ: Değişmedik mi diyorsunuz?

VURAL:
Bence herkes kendi algısını değiştiriyor. Çünkü ben buyum. Olaylar ve gelişmeler sizin yeni yönlerinizi izah etmenize fırsattır. Skolastik değil.

ÜNUZ: MHP’nin dün durduğu yer ile bugün durduğu yer aynı mı yani?

VURAL:
Bu çok önemli bir şey. Kendi kafanızda benim için bir konumlandırma yapmışsınız, bu acaba benim konumlandırmam mı, yoksa karşının konumlandırması mı? Siz değişmişsiniz diyorlar. Bence siz bana bakış açınızı değiştirmişsiniz. Aslında biz dün de böyleydik ama olaylar karşısında ortaya koyduğumuz tavırlar ve düşünceleri iletme konusunda sıkıntı oluyordu.

AKP BİZİM İÇİN BİR FIRSAT

ÜNUZ: Toplumlar gibi partiler de öğrenmez mi? Daha hoşgörülü olmadık mı diyorsunuz?

VURAL:
Şöyle düşünelim, aslında bakıldığı zaman biz daha önce de çok hoşgörülüydük. Türkeş Bey ortaya koydu, “Bakın tepede liderler çatışırken tabanda insanlar birbirini kırar”, yapmayalım bunu diyordu. Fakat algıların çok keskinleştiği yerde mesajlar gidip gelmiyor. Şimdi insanlar gelişen olaylar karşısında tavrımızı gördüğü zaman “Ben böyle düşünüyordum ama öyle değilmiş” diyor. Bu bizi algılamanın değiştiğini ortaya koyuyor. Olaylar bizi yeniden izah ettiriyor. Türkiye’de MHP ile ilgili hep devletçi, katı diye bir görüş vardı değil mi? Şimdi ben bu hükümetin otoriter tavırlarını eleştiriyorum. Özgürlüklerin kısıtlanmasını eleştiriyorum. Bu ne yapıyor? Benim o konudaki fikirlerimi halka iletmek için bir fırsat. “Aaaaa” demeye başlıyor. Değiştik mi, yoksa kendimizi mi ifade edebiliyoruz?

BİZ DAHA ÖNCE DE DEMOKRATTIK

ÜNUZ: AKP bizden daha koyu bir ton olunca, biz daha açık bir renk mi kaldık 
diyorsunuz?

VURAL:
Hayır, haksız bir algıyla karşı karşıya idik. Şimdi MHP’yi anlama imkanı olmaya başladı. Bu gerçekten çok önemli. İletişim kaynaklarının çok olması, gelişen olaylara tepki konması... Biz MHP olarak 1999 yılında DSP ile koalisyon kurduk. Bugün otoriter tavra karşı duruşumuz, devletin kimi kurumlarını eleştirmemiz... Bütün bunlar MHP’nin kendisini izah etmesine, karşı tarafın da MHP’yi anlamasına vesile oldu. Biz daha önce demokrat değildik, şimdi demokratız. Yok öyle bir şey. Biz daha önce de demokrattık.

ÜNUZ: Biz niye anlamıyorduk?

VURAL:
Bu kalıplaşmış bakış açılarından anlamıyorduk. Bir algıyı kırmak, atomu parçalamak gibidir.

ÜNUZ: İyi ama Türkiye değişiyor, MHP değişmiyor mu?

VURAL:
Ben şu mücadeleyle geldim; insanlara hürriyet, milletlere istiklal. Yani hürriyet benim şiarım anlatabildim mi? Böyle bakıldığı zaman kitle iletişim araçlarının artması insanların bizi anlamasına vesile oldu. Biz de kendimizi izah ettik, demokrasinin yanındayız dedik.

ÜNUZ: Faşist olarak nitelediğiniz AKP uygulamaları işinize yaradı yani...

VURAL:
Sadece AKP ile ilgili değil. Türkeş Bey’in “En kötü demokrasi, en iyi diktatörlükten daha iyidir” iddiasını ortaya koyduk. Biz başkalaşmadan gelişmeyi hedefleyen bir partiyiz.


MİLLETİMİZİN ADI, TÜRK MİLLETİDİR

ÜNUZ: Diyarbakır bugün kendisini nasıl hissediyor?

VURAL:
Diyarbakır huzuru arıyor. Üzerinde oynanan oyunların son bulmasını istiyor. Diyarbakır’da yaşayanlar güvenebileceği bir devleti arıyor. Terkedilmiş bir Diyarbakır istemiyor. Diyarbakır kadim bir Türk şehri, medeniyetimizin çok önemli bir yeri.

ÜNUZ: Türk Kürt hepsi olsun, olmasın mı?

VURAL:
Zaten Türk dediğin zaman hepsidir. Buraya Türkiye deniyor, sosyolojik bir varlık. Türkiye Türklerin yaşadığı bir yer demek. Niye Türkiye diyoruz? Sadece Türkler mi yaşıyor? Türk adı sosyolojik bir tanımdır. Bu bir ortak tanım, ortak kimliktir. Sosyal bütünleşmeyi ifade etmenin yollarından biri de budur. Mekansal bütünleşmenin ötesinde sosyal bütünleşme. Bu milletin adı Türk milleti.
Bakın milliyetçilik kültüre dayanır. Kültüre dayandığı için biz ırkçılığı reddederiz. Halka dayandığımız için de otoriterliği reddederiz biz. Bu milliyetçilik siyasetinin temelidir. Milli kültür dediğiniz çok önemlidir, Amerika’da Chinese American vardır, Black American vardır. Ben de diyorum ki, Kürt olarak nitelendirdiğinizin benden farklı neyi var? İzmir’de Diyarbakır yöresinin Delilo’su çaldığı zaman benim dersiniz, horon çaldığı zaman bizim dersiniz. Hepsi bizim. Bir kültürü tanımlarken bizim diyorsanız, ezgiler, kasideler, sıra geceleri...
Ben orada bir yaşamış bir insanım. Bizim bu coğrafyada inşa ettiğimiz bir kültür var. İnancım, kültürüm, kimliğim, mutfağım hepsi beraber. Nasıl ayıracağız? Lahmacun kimin, içli köfte kimin, musakka kimin? Kürtlüğü etnik kimliğe indirgeyip ırkçı yaklaşımları benimsemek bizim şiarımızda yok. Biz ırkçılığı reddediyoruz. Ama bizim ortak bir milli kimliğimiz, ortak kültürümüz var ve milletimizin adı Türk milletidir.

ÜNUZ: Biz o bölgedeki incinmişliği kabul etmezsek birlikte yol yürüyemeyiz ki...

VURAL:
Ben böyle bir incinmişlik değil, aslında oradaki etnik kimlikleri kaşıyarak bir siyasi oyun olduğunu düşünüyorum. Bir kimsenin kendisini Kürt, Zaza, Çerkez olarak ifade etmesine diyeceğimiz hiçbir şey yok. Ama büyük ailemizin adı Türk milletidir. Biz burada bir kültürü, ortak adımızı ifade ediyoruz. Evimizde Çerkes tavuğu yeriz, Boşnak böreği yeriz, Arnavut ciğeri yeriz. Ortak adımızı ifade ederken algı hatasına düşmemek gerekir.

ÜNUZ: Sen Kürt değilsin demeden...

VURAL:
Tabi yahu. Bir insan Kürtse Kürttür, Çerkezse Çerkezdir. Bizim hareketimiz içinde o kadar çok Kürt kökenli insanımız var ki, biz hiç sormadık biliyor musunuz?

ÇÖZÜM KARDEŞLİKTE

ÜNUZ: Çözüm nerede?

VURAL:
Çözüm kardeşlikte, birlikte. Farklılıklarımızı zenginlik olarak göreceğiz. Türkiye’yi çok kültürlü bir toplum değil, kültür zenginliği olan bir toplum olarak görmemiz lazım. Çok kültürlü toplumlar eklektik toplumlardır.

ÜNUZ: İyileşme nasıl olacak?

VURAL:
Etnik kimlik siyasetinden vazgeçerek, etnik kimliği odağa almadan, ortak değerlerimizi ve demokrasimizin kalitesini yükselterek olacak. Siyaset ortak değerlerle yapılır. Eğer ortak bir kimliği dışlarsanız milli bir duruşu tarif etmekte zorlanırsınız. O zaman herkes kendi hevesine gider. Mehmet Akif Ersoy  “Milletler topla tüfekle yıkılmaz, kendi aralarındaki rabıtalar kesilince yıkılır” diyor. Kendi arandaki rabıta nedir? Ezgidir, sezgidir, kültürdür, ortak sevinçlerdir. Bireysel hak ve özgürlüklerimizi, demokrasimizi güçlendirerek, aidiyeti artırmak gerekiyor. Aslında bugün geldiğimiz noktada bugüne kadar yapılan bu ayrımcılığın aslında büyük bir oyun olduğunu fark etti toplum.

ÇÖZÜM DEĞİL, ÇÖZÜLME

ÜNUZ: Kim tarafından oynanıyor?

VURAL:
Bence bu coğrafyada emelleri olanlar tarafından. Bakın bugün 19 Mayıs. 19 Mayıs 1919 şartlarında Sevr getirildiği zaman Kürdistan kurulmasını istemiyorlar mıydı? Şimdi bu meseleyi nasıl çözeceğiz? Ortak değerler ekseninde çözmekten başka yolu yok. Özerklik vermek, egemenliği bölmek, devletin güçlerini vermek. Bunlar çözüm değil, çözülmedir. 100 yıl önceki projeyi faaliyete geçirmektir. Bu tuzağa düşmeden insanlarımızın millete aidiyet duygusunu güçlendirmek içim demokrasimizin, adaletimizin, ekonomimizin kalitesini artırmalıyız.

ÜNUZ: MHP bunu yapabilir mi?

VURAL:
Yapmamız gerekiyor. Biz entegrasyondan yanayız. Milliyetçilik bir entegrasyondur. Adaletin işlemediği bir ülkede Kürt olsan ne olur, Türk olsan ne olur? 


FİLLER TEPİŞİYOR, İZMİRLİ EZİLİYOR

ÜNUZ: İzmir’den 4. kez aday oluyorsunuz. Seçim sonrası İzmir unutuluyor...

VURAL:
Ben 99’da İzmir’den seçildim ve İzmir’le bağım hep devam etti. Her köyünde damgam vardır, herkes beni tanır bilir. Ankara’da yüklendiğiniz görev sabahlara kadar çalışmanızı gerektirebiliyor. İzmir milletvekili olarak kimi hatırlıyor vatandaşa bir sorun bakalım. Ben İzmir milletvekili olmanın hakkını veriyorum. İzmir’e nefes almaya geliyorum, aslında daha sık gelmek lazım.

ÜNUZ: İzmir’e nefes almaya mı geliyorsunuz?

VURAL:
Evet, İzmir’de nefes alıyorum. Rahatlıyorum. İzmirli seçmen çok kadirşinas, ilgisini gösteriyor. Çok açık. Bu siyasetçi için bulunmaz bir nimettir. Kapalı bir seçmen değil, dokunursan karşılık verir. Sohbet eder. Kendinizi izah ettiğinizde, dokunduğunuzda bana cevap verecek çok önemli bir seçmen kitlesi görüyorum  İzmir’de. Bu çok önemli. Ben bölgeden tek milletvekiliyim, demek ki İzmirliler daha çok vekil gönderirse buralarda daha çok olabiliriz.
Fakat biliyor musunuz İzmirli eziliyor. Burada öyle bir meydan savaşları oluyor ki, filler tepişiyor İzmirliler eziliyor. Merkezi yönetim, yerel yönetim meydan savaşları var. Biz o çimlerin ezilmesini istemiyoruz. AKP ve CHP’nin kutuplaştırdığı bir yer İzmir. Türkiye’yi yöneten irade İzmir’i fethedilmesi gereken bir yer olarak görüyor. CHP de İzmir’i korkutuyor. İkisinde de hizmet yok. İzmirliler CHP’ye iktidar imkanı veriyor ama maalesef ben İzmirliler’in verdiği oyun hakkını gerçekten almadığını görüyorum.

YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR…

ÜNUZ: Ben MHP’nin “Bizimle Yürü İzmir” sloganına takıldım. İzmir, yürü denince yürümez ki...

VURAL:
Nereye yürüdüğümüz önemli, partimiz “Bizimle yürü” diyor. Ben de vekil olarak “Yürüyelim arkadaşlar” diyorum. İzmir versiyonu “Yürüyelim Arkadaşlar” olsun. “Bizimle Yürü” bir emir kipi değil, yolsuzluğa karşı bizimle yürünmesi için bir talep açıkçası.

GEZİ NESLİNE MHP’Yİ ANLATMALIYIZ

ÜNUZ: MHP, Gezi olaylarından ne öğrendi?

VURAL:
80’den sonra doğanlar, bu Why Chromosome dediğimiz sorgulayan, iletişimi ve mizahı çok güçlü, anında tepki verebilen yeni bir muhalefet tarzına sahip, kendini anlatmaktan çekinmeyen, bireysel olmakla birlikte network’ü olan bir nesil. Kutuplaşmaları aşabilen bir nesil. Bu neslin tüm gençliği hep bu iktidarla geçti. Türkiye’yi yönetenlere yönelik bir eleştiride bulundular. “Her alana müdahale etme, elini çek” dediler. Bu çok önemli. Bu nesli bizim iyi anlamamız lazım. Baskıdan, müdahaleden, tek adamcılıktan rahatsızlar. Biz de zaten bundan rahatsızız. Biz Gezi’yi toplumsal muhalefetin yansıması olarak görüyoruz. Bu nesile kendimizi anlatmamız gerekiyor.

ÜNUZ: Biz de Gezi’yiz mi diyorsunuz?

VURAL:
Toplumsal muhalefetin aradığı ne? Biz bu tür hareketleri politize etmeyi hiç düşünmedik. Tecrübelerimizi ilettik, sokağın karanlığı kördür, her türlü provokasyon yapılabilir aman ha dedik. Demokratik taleplerin iletilmesi çok önemli ama geçmiş tecrübelerimizle ‘aman’ dedik. Biz hiçbir gencimizin ölmesini, hapse girmesini istemiyoruz. Marjinalize edilmesini istemiyoruz. Derin odakların Gezi’yi kullanmak istediklerini de gördük.

AKP – HDP KOALİSYONU

ÜNUZ: HDP barajı aşacak mı sizce?

VURAL:
Beni ilgilendirmiyor açıkçası. Toplum HDP’nin barajı aşmasıyla ilgileniyor da, asıl ilgilenmesi gereken zaten bağımsız olarak meclise giriyorlardı, neden parti olarak girmeyi tercih etti? Ben de bunu HDP ile AKP’yi yöneten üst aklın stratejisine bağlıyorum.

ÜNUZ: Niyet okuyorsunuz..

VURAL:
Niyet okuma değil. Şöyle düşünüyorum, AKP ile HDP çözüm ortağı değil mi? Çözüm ortakları. İmralı’ya, Kandil’e birlikte gitmiyorlar mı? Başbakanlık’ta toplantı yapmıyorlar mı?

ÜNUZ: Sorun varsa toplantısız çözülür mü?

VURAL:
Ben orada yokum diyorum. 28 Şubat’ta AKP ve HDP beraber 10 maddelik bir anlaşmayı açıklamadılar mı? Ben şunu soruyorum, 30 Mart seçimlerine göre yaptığınız similasyonda HDP’nin bağımsız olarak girmesi halinde AKP’nin tek başına iktidarı mümkün değil. AKP’nin tek başına iktidarını sağlamak için HDP’nin parti olarak girmesi, bu koalisyonun devam etmesi için ya baraj altı kalması, ya da barajı geçmesi gerekiyor. Ben AKP ile HDP’nin bir koalisyon anlaşması yaptığına inanıyorum. Sorun şurada, koalisyon acaba baraja takılarak mı devam etsin, barajı geçerek mi devam etsin?
İki parti bir araya geliyor da, anayasayı, demokrasiyi, vatanı, milleti değiştirme konusunda bir anlaşma imzalıyorlarsa bunun altında yatan bir organizasyon olmalı. AKP de diyor bu sorun benim sorunum, ben çözeceğim. Bu konuda birleşmişlerse AKP ile HDP çıksın millete çözümü anlatsın. Niye kaçıyorlar? Ben bu kirli oyunu açıklıyorum. Bu oyun üst akıl tarafından dizayn edilmiş...



ORTAK GEÇMİŞ, ORTAK GELECEK

ÜNUZ: Lütfen biri şu Üst Akıl kimdir açıklasın bu topluma...

VURAL:
Üst Akıl söyleyeyim, Büyük Ortadoğu Projesi’ni yönetenler, bu coğrafyada etnik kimliğe ve mezheplere dayalı fay hatları oluşturmak isteyen siyaset. Tablo bu. David Phillips’in modelleri, ademi merkeziyetçi yönetim, özerklik getirilmesi lazım. 12 Eylül Evren Paşası da özerklik verelim, eyaletler verelim diyordu, şimdi Recep Tayyip Erdoğan da söylüyor.
O bakımdan HDP parlamentoya bağımsız girse 38 - 40 milletvekili çıkartıyordu, barajı geçince 56 çıkacak. Ne olacak yani? Burada asıl problem alanı birisi diyor ki, gizli ortaklıkla bunu götürelim diyor, diğeri de fiili ortaklıkla bunu yapalım diyor. Ben bu iki partinin bir anlaşma yaptığına inanıyorum. Ortak kader, ortak hedefler doğrultusunda politika oluşturmadıkları sürece bunun bir anlamı yok benim için. Baraj altında kalmışlar, geçmişler. Milletvekili olarak vardılar zaten.
Ben çözülme diyorum, onlar çözüm diyor. Ben Kürt sorunu yoktur diyorum, onlar vardır diyorlar. Biz MHP olarak açıkçası çözüm dediğimiz şey, milli devlet, üniter devlet, milli kimlik, milli kültür, eğitimde dilimiz Türkçe, resmi dilimiz Türkçe. Bunun dışındaki alanlar herkesin kendi tercihidir. Biz ortak geçmiş ve ortak kaderde, gelecekte buluşalım diyoruz.

SOL TARAFIMIZ BİRAZ FELÇ

ÜNUZ: Mecliste anlaştığınız HDP’li kim var?

VURAL:
Ben bir partiyi temsil ediyorum, ilişkilerim bireysel değil kurumsaldır. Danışma Kurulu’nda görüşüyoruz. Ama Atatürk’e, milli devlete, milletimizin adına saldırı olduğu zaman sözümüzü söylüyoruz açıkçası. Sol tarafımız biraz felç.

ÜNUZ: Nasıl, sol tarafınız neden felç?

VURAL:
Çünkü solumuzda oturuyorlar bizim (gülüyor). Ben Türkiye’yi yöneten iktidarın bizi götürdüğü yeri eleştiriyorum. Asıl önemlisi gemimizi yöneten kaptandır. Rota yanlışsa hepimiz batarız. Rota yanlış, yolcular birbiriyle ağız dalaşı yapacağına bizi yanlış yöne götüren kaptana bakalım. Uçak türbülansta, yolcular kavga ediyor.

ÜNUZ: İyi ama o zaman yolcuların birbiriyle konuşması lazım...

VURAL:
Konuşup ne yapacak yolcular?

ÜNUZ: Anlaşacaklar.

VURAL:
Yolculardan bir kısmı kaptan pilotu destekliyor.

ÜNUZ: Merkezdeki bu dağınıklık ne zaman bitecek?

VURAL:
Toplum merkez kaç kuvvetiyle savruluyor. Ortak değerlerimiz ayrıştırılıyor. Merkez değerleri temsil etmesi gereken Adalet ve Kalkınma Partisi bu değerlere maalesef ihanet etti. Manevi değerlerimizi yozlaştıran bir parti var. İnsanların bu partiye oy vermemesini sağlamak lazım.

MİLLİYETÇİLİK OPERASYONLARI

ÜNUZ: MHP de merkez değerleri savunuyor. Siz neden iktidar olamıyorsunuz?

VURAL:
Merkez değerleri savunma topluma bunları iletebilmek, inandırabilmek konusu... Bu parti algı operasyonları yapıyor. Hemen milliyetçilik operasyonları yapıyor. Bakıyorsunuz seçim dönemlerinde hemen milliyetçi söylemler, 16 Türk Devleti çıkıyor.

ÜNUZ: Milliyetçi damara olta atıyorlarsa, siz neden boş duruyorsunuz?

VURAL:
Kolay değil, elinizdeki araçlarla ilgili. Bir şeyi pazarlayabilmeniz, halka iletebilmeniz, bir algı oluşturabilmeniz kolay değil. Bu damarın kopması için birçok oyunlar oynanıyor. Milliyetçilikle hesaplaşmamız gerekir, milliyetçiliği ayaklar altına alacağız diyenler şimdi ‘Bahçeli’ye milliyetçiliği öğreteceğiz’ demeye başladı.

ÜNUZ: MHP ne zaman yenilenecek?

VURAL:
MHP her zaman kendisini yeniliyor zaten. Milletvekili adaylarımızın profiline bakarsanız görürsünüz. Çok sayıda yeni insan geliyor. Genç hanımlar katılıyor. Benim bölgemde yeni adaylarımız Aslan Savaşan var, Senem Kılıç var.

ÜNUZ: MHP’de lider baba gibi bir figür mü? Ölünceye kadar başta kalır, sonra yerine oğlu geçer gibi...

VURAL:
Yo, demokratik bir şekilde liderlerle ilgili seçimler oluyor. Bir tek bu seçimde tek başına aday oldu Genel Başkanımız.

ÜNUZ: Lider adayları yetişiyor mu MHP’de?

VURAL:
Elbette var, birçok aday çıktı bizden.

ÜNUZ: Neredeler şimdi, iyiler mi?

VURAL:
Olur mu hiç? Koray Aydın var milletvekili, Ümit Özdağ var milletvekili adayı yaptık. Tuğrul Türkeş Bey var, Genel Başkan yardımcısı. Soruyorum, diğer partilerde çıkıp Genel Başkan adayı olup da böyle olan var mı? Bir el insaf diyelim buna. Benim mi değişmem gerekiyor, sizin bakış açınızın değişmesi mi gerekiyor? Çok ciddi bir algı hatası. Bana atfettiğiniz algı bu. Bana hak verdiniz mi şimdi? (gülüyor)

ÜNUZ: Tamam hak verdim. Siz sokaktaki değişiklik talebini almıyor musunuz?

VURAL:
Sokaktaki insan çok şeyi değiştirmek isteyebilir. Demokraside kurallar vardır.

ÜNUZ: Siyasetin anlamı halka doğru liderle, ekiple bir proje sunmak değil midir?

VURAL:
Evet ama ben de bakıyorum CHP’de bir lider değişikliği oldu, yine lider değişikliği istiyorlar. İsteyebilir ama kurumların iç işleyişine bağlıdır bu.

ÜNUZ: AKP’de de değişiklik oldu...

VURAL:
Orada CumBaşbakan var (gülüyor).

ÜNUZ: Peki siz  MHP’ye lider olmayı düşünüyor musunuz?

VURAL:
Ben hayatımın hiçbir noktasında bir sonraki hedefi hiçbir zaman düşünmedim. Yarın düşünülerek plan, hesap yapılmaz. Şimdi önemli olan Genel Başkanımızı Başbakan yapmaya çalışmak. Ben bununla uğraşıyorum. Yarın ne olacağımız belli değil. Hiçbir zaman böyle bir beklenti içinde olmadım. Bana düşen görev bunu iyi yapmaktır. Kurum olarak şu anda böyle bir şeye ihtiyacımız yok. Devlet Bey dürüst bir insan ve bazı şeylere hayır diyor.

Fotoğraflar: Yusuf TOMRUK

 
Soma bende yara oldu, kalbimde bir yara…
 
Başbakanımızın talebesiyim
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
22 Mayıs 2015 Cuma 19:48

Zorlu bir çalışma olmuş. Gerçekten inatçı değişimini anlatıp anlatıp değişmedim diyor. Algı karşıdaki ile değişir. Gezi sorusu ve yorumunu ayrıca beğendim. HDP ye öyle böyle vatan haini gibi baktıkları hissediliyor.

Yorumu oyla      15      8  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Soma bende yara oldu, kalbimde bir yara…
Facianın ilk gününden itibaren Soma’da olan, bir yıldır gazetesi ile Soma ...
İzmir değil, bölge milliyetçiliği!
7 Mayıs’ta başlayacak büyük iş zirvesi öncesi Gönül Soyoğul sordu, BASİFED ...
Sevdim... Kolay vazgeçmem
Hanzade Ünuz, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir 1. Bölge milletvekili ...
 
CHP’yi bölen biz değiliz, Kılıçdaroğlu’dur!
Vatan Partisi Lideri ile 7 Haziran hakkında her şey...
İzmir’de herkes ithal!
Gönül Soyoğul sordu, HDP İzmir 1.Bölge 1.Sıra adayı Ertuğrul Kürkçü yanıtladı...
Üzerime beton dökseler...
Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar’da CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile ...
 
İşin sırrı samimiyette
EgedeSonsöz Sohbetleri’ne konuk olan Tunç Soyer, gazeteciler Fahrettin ...
Kadın başkan farkı
Hanzade Ünuz Fark Yaratanlar’da İzmir’in ilk kadın Gazeteciler Cemiyeti ...
Lozan Türkiye'nin tapusudur!
Hanzade Ünuz, Fark Yaratanlar’da 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün kızı ...
 
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva