EGEDESONSÖZ- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer göreve geldikten sonra geçen 100 günlük süreyi tamamlarken çalışmalarını sürdürüyor. Birçok önemli projeye imza atan Soyer, kentin bazı önemli konuları hakkında açıklamalarda bulundu.

Egedesonsöz'e konuşan Başkan Soyer, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne ait Güzel Sanatlar Fakültesi'nin depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle yıkım kararı verilmesi sonrasındaki yaptığı teklifi yeniden gündeme getirdi. Kafasındaki yeni modeli kamuoyuyla paylaşan Soyer, çalışmaların hızlandığını sözlerine ekledi.

Başkan Soyer, Dokuz Eylül Üniversitesi'ne ait Güzel Sanatlar Fakültesi'nin yıkılması kararı sonrasında ortaya çıkan tartışmalı süreçte üniversiteye 'yeniden bina yapma ve binayı güçlendirme teklifi' götürmüştü. Soyer, üniversitenin de farklı açıklamalarda bulunduğu yeni süreçle ilgili son noktayı koydu. Soyer, 'Bu hikayenin bizim açımızdan durumu şudur. Çocuklar geldiler. Bana, 'biz buradan çıkartılıyoruz, sahnesi, kulisi olmayan bir yere gideceğiz ve eğitim göreceğiz, olmaz' dediler. Yardımcı olmamı istediler. Onun üzerine ben rektörlüğe yazı yazarak, 'biz size yardımcı olmaya hazırız. İsterseniz güçlendirme, isterseniz yeni bina yapmaya hazırız' dedim. Onlar da 'buyurun yapın' dediler. Eğer rektör hanım (Prof. Dr. Nükhet Hotar) bunlardan vazgeçmezse biz şunu yapağız. O binayı yıkacağız ve uluslararası bir yarışmayla dünyanın en güzel, modern fakültesini yapacağız. YÖK'e de hediye edeceğiz. Bence onlar da bundan rahatsız değiller. Burada sıkıntı 'geçiş sürecinde' çocukların ne olacağı? Bu durumu ilan ettikten sonra rektör 'yok istemiyorum' diyebilir mi? Buna kimse hayır diyemez. Zaten demedi. Bundan sonra diyeceğini sanmıyorum. Bütün mesele geçiş sürecinde biz inşaatı bitirene kadar çocuklar nerede eğitim görecek? Biz o konuda seçenekleri önlerine koyacağız. Takdir onlarındır. Zaten orada bir şeye müdahil olamam. Şu anda arkadaşlarımız çalışıyorlar. Seçenekler arasında Kültürpark da olabilir. Onlar holleri istiyorlar. O'nu da ayın 30'unda konuyla ilgili yapacağımız ikinci Kültürpark toplantısında tekrar gündeme getireceğiz' dedi.

MEDENİYET BUDUR!
Başkan Soyer, hollerin tahsisi konusuna karşı çıkan Kültürpark Platformu'nun açıklamaları için ise, 'Kültürpark Platformu'nu ikna etmek kollektif aklın meselesidir. Sadece benim meselem değildir. Kişisel olarak bir şey söylüyorum. Ben 'olabilir' diyorum. Bu benim kişisel fikrim. Burada ortak akıl ne ortaya koyacak onu bilmiyorum. Hep birlikte göreceğiz. Holler konusunda biz yardımcı olacağız. Benim gözümde bahsettiğim ve vurguladığım geçiş süreci iki senedir. Toplamda 2-3 senede biter. Ama biz uluslararası proje yarışmasını yapacağız. En hızlı şekilde yerine getireceğiz. İzmirlinin pamuk eller cebe atmasını sağlayacağım. Sadece belediye bütçesinden bunu yapmayacağım. Bütün İzmir'in iftihar meselesi olacak. Fakülteyi ortak bir çaba, imeceyle yapmak İzmir'e yakışır. Bizim belediye olarak ya da başkan olarak şahsen rektörle sürekli bir araya gelebilecek bir durumumuz yok. Biz zaten teklifimizi yaptık. Onlar da 'tamam' dedi. Bundan sonrası onların bileceği iştir. Önerimi resmen kamuoyuyla paylaşacağım. Rektör hanımın normal olarak şunu yapması beklenir. Medeniyet budur. İnsan, 'teşekkür ederiz, üstünüze vazife olmayan bir şeye giriştiniz. Allah sizden razı olsun' bekler. Benim vazifem zaten değil. Onları ve üniversiteyi rahatlatacak bir öneri getiriyorum. Yakışan budur' diye konuştu.

ORTAK AKIL VURGUSU
Başkan Soyer, İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde tartışmalara neden olan ve Koruma Kurulu'na sunulan Kültürpark Projesi'ni neden geri çektiklerini de açıkladı. Soyer, ' O zaman niye ortak akıl yaratmaya çalışalım ki? Biz bir plan hazırlamış ve onu da oradan geçirmeye çalışırsak neden toplantılar yapıyoruz? Nerede kaldı ortak akıl. Giden projeyi inceledim. Beğendiğim şeyler var ama beğenmediklerim de var. Bu benim kişisel fikrim. Ortak akla önem veriyorum. İçeriğinde ne olduğuna öncelik vermeden belediye iradesi ile giden bir şeyi durdurdum' dedi.

SINIR KAVGASI İÇİN NE DEDİ?
Başkan Soyer, Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü ile Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay arasında sınır yüzünden başlayan tartışmalara da değindi. Soyer, 'Birlikte hareket etme ve ortak akıl yaratma hikayesinde büyük zafiyetler var. Bu kültürü İzmir'de eksik buluyorum. Bu durum belediye başkanları için de geçerlidir. Bu durum bunun yansımasıdır. Düşünülüyor ki; Karşıyaka, Karşıyaka'dan ibaret. Ben sadece Karşıyaka'dan sorumluyum. Eyvallah da… Ben de 10 sene Seferihisar'dan sorumluydum. Ama mesele bundan ibaret değil. Karşıyaka bütünün bir parçası. Çiğli de öyle. Bütünün parçasının birbirleriyle ilişkisinin farkına varması lazım. Bizim belediye başkanı arkadaşlarımızın da aynı bütünselliği görmesi lazım. O çarkın bir dişlisi olduğunu anlaması lazım. En büyük, en güzel dişli benim. Böyle bir şey yok. Hepimiz aynı şekilde çalışırsak çark güzel dönecek. Sen büyürsen, küçülürsen çark teklemeye başlar. Bunu bilmek zorundayız. Bu kültürün eksikliğine müdahale edeceğim. Mesele sadece Karşıyaka-Çiğli değildir. Bütün belediye başkanlarımızda eksiklik var. Ben de kendimi geçmiş dönemlere bakarak değerlendiriyorum. İlçe belediye başkanlarının bu tür hassasiyeti oluyor. Güzel bir durum anlayışıyla 'ben daha fazlasını yaparım' deniliyor. Çark teklerse herkese yani İzmir'e zarar verir. Ortak çalışma kültürünü hakim kılacağız. Birbirimizi dinlersek bunları aşacağımıza inanıyorum' diye konuştu.

UMURUMDA DEĞİL…
Başkan Soyer, göreve geldikten sonra geçen 100 günlük süre içinde maruz kaldığı haksız eleştiriler ve bazı merkezlerden kendisine gelen saldırıları da yorumladı. Soyer, 'Bana saldırıyorlar ama umurumda değil. Belediye bürokrasisinde genel sekretere de diğer arkadaşlarıma da aynısını söylüyorum. Hiçbir değişim sancısız olmaz. Sigarayı bırakmayı dene, kendinde bir değişim yapacaksın zordur. Hele ki toplumsal hayatta değişim dirençler yaratır. Bütün mesele büyük bir inat, kararlılık ve enerji ile o doğru bildiğin şeyi yapmaya devam etmektir. Cevap yetiştirecek, nerden saldırı geldi diye düşünecek durumda değiliz. Ben, strateji toplantısında da arkadaşlarıma 'biz Türkiye'yi dönüştürmeye çalışıyoruz, öyle bir yolculuk ki geride kalana ağlayacak vaktim yok. Yol alacağım, yürüyeceğim ve ilerleyeceğim. Bunun ölçütü de çalışmaktan geçiyor. Bunu yaparken direnç karşına çıkıyor. Çalışmak istemeyen, değişimden rahatsız olanlar oluyor. Bunu yaparken birilerinin ayağına basıyorsun. Ben bildiğimi yapmaya devam edeceğim. Bu saldırılar gelecek. Ben saldırıya uğrayan arkadaşlarıma da 'umursamayın' diyorum. Bunlara cevap vermeye başladığında aslında sana saldıranların seni çekmek istedikleri noktaya düşmüş oluyorsun. Enerjin kayboluyor, moralin çöküyor. Ben insanları dinliyorum. Dengeye çok inanıyorum. Kendi hayatımda da doğada da her şeyi dengeye tutmaya çalışıyorum' dedi.

MEKANLARA SAAT KULESİ
Başkan Soyer, İzmir'de bulunan restoran ve kafeteryaların standardını arttırmak için 'saat kulesi' simgesi uygulaması başlatacaklarını söyledi. Otellerdeki yıldız, plajlardaki bayrak sayısına benzeyen bir uygulamanın hazırlıklarının sürdüğünü anlatan Soyer, 'Bir kurul kuracağız. Bu kurul bir dizi kriter ortaya koyacak. İzmir'in restoran ve kafeteryalarının standartlarını ölçeceğiz. Hepsine hedefler koyacağız. Otellerde nasıl 4-5 yıldız varsa bizde de 4 saat kulesi, 5 saat kulesi simgeleri olacak. Böyle bir sınıflandırma yapacağız. Bu sınıflandırma ödüllendirme ve tatlı bir rekabeti beraberinde getirecek. Bunları kitap haline getireceğiz. Restoranları ve kafeleri herkes görecek. Restoranlar kendi aralarında 5 saat kulesi simgesini alabilmek için kendi aralarında rekabet edecekler. Bu ne demek domatesi organik, servisindeki elemanlar deneyimli olacak. Kurul kurulacak ve komisyonlar denetime gidecek. Ödül ve standartlar, kazanç ve kayıplar ortaya konulacak. Biz bu işe turizmciler ve odaları da dahil edeceğiz. Bunu yaparsak pasta büyür. İzmirli nereye gittiğini, gittiğinde neyle karşılayacağını bilecek. Turist için de geçerli olacak. Bir ay içinde standartları kurul belirleyecek. Büyük toplantı ile herkesi davet edeceğiz' dedi.

EXPO'YU ALACAĞIZ
Başkan Soyer, İzmir'in fuar ve kongreler merkezi olma yönünde hedefleri olduğunu belirtirken 2030 EXPO'sunu alacaklarını söyledi. Soyer, 'EXPO'ya ev sahipliği yapacağız. İzmir kabuğu içinde olmamalı fikrim zaten var. Daha önce EXPO'nun genel sekreterliğini yaptım. O görevin bana öğrettiği şey şudur: İzmir bu coğrafyada birçok özelliği olan, bağlantısı bulunan şehirdir. Akdeniz çanağında çok önemlidir. İpekyolu'nun yeniden canlandırması için Çinliler 5 milyarlık bir yatırım yapacak. Demiryolu, Karayolu ve Havayolu açısından İzmir önemli bir durak noktasıdır. Çinliler gidip Pire Limanı'nı satın aldılar. Biz, İpekyolu'nun vazgeçilmez bir durağı olacağız. Avrupa Birliği nasıl ilerici bir mantıkla örgütlendiyse Çin, 20-30 yıl öncesini planlayarak çalışıyor. Sen bu hikayenin dışında kalamazsın. İzmir, Çin'i ıskalayamayacak. Bir üniversite kuracağız ve burada Çin'in bir fakültesi olacak. Çin'in araştırma enstitüsü, Çin diline yönelik kürsü kuracağız. Oranın yüksek teknolojilerini burada yapacağımız bir eğitim merkezi olacak. Biz, seçim öncesinde cemreleri sıralarken vaatlerimiz arasında 'Yaşam Bilimleri Üniversitesi'ni' açıklamıştık. Konuyla ilgili yer tespitlerini yaptık. Yerini seçeceğiz. İzmir Vakfı'nı kurduk. İzmir Vakfı bu üniversiteyi de yapacak. Bu vakıf her şeyi yapacak. Vakıf, Büyükşehir'in de, ticaret odasının da bulunduğu bir vakıf. Mütevellisini büyüteceğiz. Bahsettiğim kolektif akıl vakıf ile görünür hale gelecek. Zaten yapısı itibariyle çok önemli ve sağlam bir vakıf. Vakıf bireysel katılıma da açılacak. Sürdürülebilir gelir kaynakları yaratılacak. Araştırıyoruz. Herkes içinde olacak' diye konuştu.

BÜYÜK RESMİ GÖRMELİYİZ
Başkan Soyer, görevdeki 100 gün sonrasında gördüklerini anlatırken İzmir'in potansiyeline vurgu yaptı. Soyer şunları söyledi:

'Hayal ettiğim ve kullanılabileceğini düşündüğüm potansiyelin çok daha fazlasının olduğunu gördüm. İzmir gerçekten Dünya'ya çok güzel şeyler söyleyebilir. İzmir'in ekmeği çok daha büyüyebilir. İzmirli çok yüksek bir yaşam standardında yaşayabilir. İzmir kendi kabuğu içinde kalmış. İzmir Büyükşehir Belediyesi de öyle. Burası da kendi kabuğunda yaşamış. İyi şeyler yapılmış. Asla kötü şeyler yapılmamış. Fakat vizyon ortaya konulmamış. Dağın arkasındaki vaha görülmemiş ve gösterilmemiş. Yerel yönetimlerin kente önderlik etmesi gerekiyor. Benim gördüğüm en büyük eksiklik şudur; kurumlar, STK'lar, odalar bunların hepsi İzmir için iyi şeyler yapmışlar. Fakat aynı bizim İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin daireleri arasında olduğu gibi inanılmaz bir kopukluk olmuş.

Mesela Urla'da Mimas Yolu müthiş bir proje. Kemeraltı bir hazine. Dijital haritası çıkartıldı. Orada TARKEM var. Bütün bunlar sanırsın Türkiye'nin başka şehirlerinde yapılıyor, oluyor. Urla, Kemeraltı başka şehirdeymiş gibi. Bunların birbiriyle bağlantısı yok. Birbirleriyle ihtiyaçları olduğunu düşünmemişler. Ancak o resmin içinde anlam taşır. Büyük resmi görmemişler. Resmin parçası olduğunu anlamamışlar. Oysa bu parçalar bir araya geldiğinde olağanüstü bir resim ortaya çıkabilir. Benim gördüğüm en büyük eksiklik bu. Bizim dönemimizde bunu görecekler. Çünkü biz bu büyük koordinasyonu yapacağız.

İzmir'i diğer kentlerden ayıran en kıymetli şey demokrasi olacak. Demokrasi; şeffaflık, hesap verilebilirlik ve katılım demek. Yönetime katılacaklar. Sürekli toplantılar yapıyorum. Somut olarak Kültürpark toplantısını yaptık. Herkes oradaydı. Farklı çıkar grupları vardı. Birisi diyor ki 'hangarları yıkalım kongre merkezi yapalım', diğeri diyor ki 'bir metre kare beton atılamaz'… Uğultular çıkıyor, alkışlar kopuyor fakat bir cümle bile kimse başkasını kıracak söz söylemiyor. Aynı şeyi tarım toplantısında da yaşadık. Bu çok sesliliktir. Bunun adı demokrasidir. İnsanlar birbirlerini duymamışlar. Üretici ile tüketici 'tarım' denildiğinde bile birbirini duymamış. Birbirlerinden haberleri yok. Hepsi birbirine sağır. Organik üreten daha fazla üretmek istiyor ama tüketici, ihracatçı ne düşünüyor? Bunu medya da becerememiş. İzmir'de bunu kimse becerememiş. Zaten becerseydik İzmir bugün başka bir noktada olurdu. Bir maestro şefi eksikliğinden bahsedilebilir. Her şeyi organize edebilecek bir güç zaten yok. Benim yapabileceğim şey ortak aklı yaratmaktır. Yapabileceğime gözüm kesen şey budur. Bunun içinde vali, komutan, sanayi, ticaret odaları, STK'lar yani herkes var. Bu mümkün. Eğer egolar varlıklarını sürdürebilecek kadar bir alan bulabilirlerse ortak akıl egoları büyütür. Ego kötü bir şey değil. Ego, birleşilirse daha faydalı şeyler ortaya çıkar. Ortak akıl olursa İzmir büyüyecek'