Sinan DOĞAN / EGEDESONSÖZ - Konak Tüneli'nin yapımıyla beraber Damlacık Mahallesi'nin geleceği tartışılırken, bölgeyle ilgili bir iddia da İzmir Musevi Cemaati'nden geldi. Cemaat Başkanı Sami Azar, Bahribaba Parkı ve civarının kendilerine ait olduğunu belirterek, zamanı geldiğinde hukuki mücadele başlatacaklarını açıkladı. Tünel kazılırken çıkan cesetlerin ve mezar taşlarının en büyük ispat olduğunu belirten Azar, "O bölge Yahudi mezarlığı. Dolayısıyla bizim mülkümüz" dedi.
Vakıflar Yasası'nda yapılan bir değişiklik ile geçen yıl İzmir Musevi Cemaati'nin vakıf statüsüne kavuştuğunu hatırlatan Sami Azar, kendilerine ait mülklerin tapularını almaya başladıklarını açıkladı. Azar, "9'u Kemeraltı bölgesinde olmak üzere 14 yerin tapusunu aldık. Hepsi dini yapı… Sadece Urla'da küçük bir arazimiz bulunuyor. Daha bir çok yer var. Onların da günü geldikçe hukuki mücadelelerini vereceğiz. Benim gördüğüm en önemli yer ise Bahri Baba Parkı. Orası mezarlıktı. Geçenlerde tünel kazılarken 300 ceset, 27 tane mezartaşı çıktı. Bize teslim ettiler. O yönden hiç şikayetimiz yok. Ama düşünün, Şato'dan başlayarak aşağıdaki askeri tesislere kadar bütün o bölge Yahudi mezarlığı. Dolayısıyla bizim mülkümüz. Bize vermediler tabi. Oranın bize ait olduğunu herkes biliyor. Ama hukuki süreçle ispatlanması lazım... Yoksa çıkan mezarlardan belli… Yavaş yavaş belgeler çıkacak. İspat edilecek. Geri almak olmasa bile belli bir tazminat alınabilir ya da alınamaz. Sonuçta hukuki bir mücadele izlenecek" diye konuştu.
SİNAGOGLAR HARAP OLDU
İzmir Musevi Cemaati'nin yaklaşık 70 yıl sonra vakıf olabildiğini belirten Azar, geçen sürede tapusu olmadığı için bir çok tarihi eserin yok olduğunu söylüyor. 1936'daki Vakıflar Kanunu ile devletin bütün azınlıklardan ellerindeki mülklerin bir listesini istediğini belirten Azar, ancak anti-semitizmin çok yoğun olduğu bir dönem olduğu için İzmir'deki cemaatin sustuğunu ve ortaya çıkmak istemediğini ifade etti. Azar, "İkinci Dünya Savaşı öncesi her yerde Trakya olayları ve 'Vatandaş Türkçe konuş' kampanyalarından dolayı korku var. O zamanki nedense İzmirli cemaat yöneticileri 'sesimizi çıkarmayalım, biz saklanalım' diyerek hiçbir şey göstermiyorlar. 1925'te de ciddi bir yangında bir çok evrak kaybolmuş. Büyük problemler oluyor. Bir mülkümüzü tamir ve tadilat etmek istediğimiz zaman belediye 'bunun sahibi kim?' diyor. İzinler alınamıyor. İzmir'deki sinagogların bu kadar harap olmasının sebebi de bu. Buradaki, Kemeraltı'ndaki en güzel sinagoglardan Hevra Sinagogu. 10 sene önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tadilatı kabul ediyor. Projeler hazırlanıyor. Fonlar bulunuyor. Tapuya müracaat ediliyor. 'Bunun sahibi yok' deniyor ve iş duruyor. Sonunda sinagog tamamen çöktü. Ancak geçen yıl bunların tapusunu alabildik" dedi.
KEMERALTI'NA YAHUDİ KÜLTÜR MERKEZİ
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kenti tarihi ile buluşturacak projeler hazırladığını belirten Azar, bunun en önemli adımının Yahudi tarihine ait eserlerin kent kültürüne kazandırılması olduğunu söyledi. Azar, şunları söyledi: "Eserlerimiz eski İzmir'in en nadide yerinde. Dünyada birbirine sırt sırta vermiş 4-5 sinagogun yer aldığı başka bir yer yok. Prag'dakiler bile 150-200 metre aralıklı. Eserlerin hepsi 1600'lü senelerin İspanyol mimari örnekleridir. Dünyada çok az örnekleri var. Amsterdam'da bir sinagog var, senede bir milyon ziyaretçi alıyor. Sadece binayı görmeye geliyorlar. Prag'daki sinagoglar zaten meşhur. Bir takım projeler hazırlanıyor. Büyükşehir ile de paylaşıyoruz. 5 sinagogu birleştirip bir Yahudi Kültür Merkezi haline getirilmesi düşünülüyor. Bu projenin içinde belki birisi, ikisi aynı Prag'daki gibi sinagog olarak kalır. Senede 2-3 defada olsa dua edilir. Diğer kısımlar sergi salonu, Yahudilik Araştırma Merkezi olabilir. Artık hayal gücünüz nereye gidiyorsa, oraya kadar gidebilir. Büyükşehir, Konak Belediyeleri ve Kültür ve Turizm Bakanlığı da çok ilgili. Din turizmi olarak bütün Kemeraltı'nın kalkınması lazım".
PROJE OLUNCA PARA GELİR
Eserleri ayağa kaldırmak için ciddi para gerektiğini dile getiren Azar, "Bir çok yapı çöktü. Bazıları dört duvar, bazılarının duvarı bile yok. Orijinal hale getirilmesi ciddi kaynaklar gerektiriyor. Bunların altından Yahudi cemaati tek başına kalkamaz. Bu projeler duyuldukça dünyadan fonlar gelir. Sadece Yahudi fonları değil tarihle ilgili fonlar, UNESCO fonları olabilir. Yeter ki projeleri ayağa kaldıralım. En ufak bir projenin yapılması bile 100 bin lirayı buluyor. Projeleri biz hazırlıyoruz. İzinler alındıktan sonra fonların gelmesi kolay" dedi.
GÜRÇEŞME OLDUĞU GİBİ KALSIN
İzmir'deki Yahudi tarihinin en büyük simgelerinden birinin Gürçeşme Mezarlığı olduğunu vurgulayan Azar, mezarlığa yönelik proje de düşündüklerini söyledi. Azar, "Prag'da çok önemli bir mezarlık var. İnanılmaz bir mezarlık. Yer olmadığı için üst üste gömülmüşler. Bizim Gürçeşme'deki mezarlığımız da dünya çapında bilinen din adamlarının yattığı yer. O mezar taşlarının üzerinde inanılmaz, dokunaklı hitabeler var. Bunlar birer tarihi eser. Gürçeşme'nin olduğu gibi kalmasında büyük fayda var. Belediye turistler için etrafı düzenlemeli. Otoparklar yapmalı. Turiste hizmet edecek hediyelik eşya stantları olabilir. Ama içi otantik kalmalı. Mezartaşı yere düştüyse öyle kalmalı… Tıpkı Prag'daki gibi" dedi.
Bahri Baba Parkı'ndan çıkan cesetlerin Gürçeşme'ye gömüldüğünü belirten Azar, çıkan mezar taşlarının eski dilde okuma yazma bilenler tarafından inceleneceğini, ilginç şeyler çıkmasını umduklarını söyledi.
SABETAY SEVİ MÜZESİ KURULSUN
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin İzmirli ünlü Yahudi din adamı Pallaci anısına bir müze düşündüğünü belirten Azar, İzmirli sahte peygamber olarak bilinen Sabetay Sevi'nin anısının da yaşatılması gerektiğini ifade etti.
Azar, şöyle devam etti: "Sabetay Sevi İzmir'in tarihinin önemli bir parçası. Neticede Polonya'dan Filistin'e, İspanya'ya kadar bütün dünyayı etkilemiş olan bir şahıs ve olaydır. Bizim dinimizde tabu olarak kabul edilir. Normal dinin dışına çıkarak sapkınlık göstermiştir. Ama inkar edemezsiniz. Onun müritleri ve devamı var. İzmir tarihinin ve kültürünün bir parçası olan Sabetay Sevi için bir müze yapılması çok iyi olur. Evi burada, gittiği sinagog burada... İster kabul et, ister etme. Bir şeyler yapılması gerekiyor. Ben gönülden yapılmasını desteklerim ama açıkça destek veremem".
'BİZ YOK OLAMAYIZ Kİ'
İzmir'deki Yahudi cemaatinin hızla küçüldüğünü belirten Azar, geçen yüzyılın başında 40-50 bin olan cemaatin bugün yaklaşık 1400 kişiden oluştuğunu dile getirdi. Azar, " Şu an cemaatimiz yaşlanan, ekonomik şartlardan dolayı fakirleşen bir cemaat. Son yaptığımız sayıma göre yaklaşık 1400 kişiyiz. Tabi kötü bir şey. Son 10 senenin bir istatistiği var. 380 vefat ve 37 doğum. Bunun içinde dışarıya okumaya giden, İstanbul'a yerleşenler yok. Cemaatin ne hızla azaldığını görebilirsiniz. Kalanların da yaş ortalaması yükseliyor. Yaş ortalamasını hesaplamaya korkuyorum. Bizim mirasımız kültürümüz ne olacak? Biz yok olamayız ki. Ama bu eserleri bir şekilde ayağa kaldırabilirsek, kendimizi de kültürümüzü de yaşatmış olacağız" diye konuştu.